Bilmem kaçıncı defa herkese merhaba. Çok uzun yollardan geçtim ve sonunda her seferinde ara verdiğim yere, buraya geri geldim. Bu defa başarmak, sizlerle beraber güzel bir maceraya atılmak istiyorum.
Yorumlarınızı esirgemezseniz beni çok mutlu edersiniz. Umarım hikayemi beğenirsiniz.
Sevgiler
❤️Birbirlerine dolanmış vücutlarıyla kendilerinden geçene kadar dans eden büyük bir grup. Yanıp sönen ışıklar, nereden geldiği bilinmeyen bir sis ve bir koku. Öyle yoğun bir kokuydu ki, bir defa aldığınızda burnunuza yerleşirdi. Kokuya dokunabileceğinizi hissederdiniz. Alkol, çeşitli meyveler ve buzun kokusuydu bu. Bilirsiniz, bir yere alıştığınızda her detayını fark ederdiniz.
Her şeyin ötesindeyse patlayan ışıkların pek erişemediği köşede, siyah ve mor renkli tüllerle düzenlenmiş olan bir alan vardı. İşte tüm bu hengameden özünde nefret eden Elay oradaydı. Tüm gece müşterileri ağırlar, ya dertlerini dinler ya da onlara çözüm üretirdi. Böylece kazancını çıkarırdı.
“Hey cadı. Orada mısın?”. Tülün ardından sesi duyduğunda Elay kalabalığa dalıp gitmişti. Yeni bir av bekliyordu. Sesin sahibini tanıyınca gülümsedi.
“Cadı ne demek öyle?” diye gülerek yanıt verdi. Tül aralandı ve barmen içeri girdi. Yavaş hareketlerle Elay’ın karşısına oturdu.
“Ne deseydim?” diye sordu Altuğ. Bara ilk girdiği andan itibaren Elay ile iki iyi dost olmuşlardı. Altuğ çalıştığı her gece Elay’ın yanına uğrar, kısa bir süre sohbet ederlerdi.
“Eh, sadece ismim yeterli. Elay bence yeterince havalı.”.
Altuğ güldü. “Keyfin yerinde mi? Sana bir bardak bira getirebilirim.”.
Elay burnunu kırıştırdı. “Bu akşam hiç havamda değilim. Birileriyle anlaşma yapmayı umuyorum.”.
Altuğ başını salladı. “Seni o zaman tek başına bırakıyorum.” dedi ve ayağa kalktı. Parmağıyla Elay’ın arkasındaki karanlığı gösterdi. “Arkada her şey yolunda mı?”.
Elay kısa bir an başını çevirip karanlığa baktı. Ardından Altuğ’a baktı.
“Öyle görünüyor. Öyle umalım.”.
Altuğ omuz silkti. “Bela sadece siz inananlar içindir Elay.” dedi ve tüllerin ardından gözden kayboldu.
Elay gülerek başını salladı. Arkaya girebilseydi eğer, Altuğ’un aklını kaçıracağına emindi. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Tülden hazırlanan çadırında nefis bir lavanta kokusu vardı.
Bu gece işler kesat ha?
Beyninde bu sakin ve sislerin ardından geliyor gibi olan sesi duyduğunda tüyleri diken diken oldu. Boğazını temizledi ve yerinde kıpırdandı.
Çadırın ardından bir hareketlenme duyduğunda gülümsedi.
İşler hiç de kesat değil.
Tüller aralandı ve içeriye orta yaşlı bir kadın girdi. Taze estetiklerinden dolayı yüzünde şişlikler vardı. Elay kadına gülümsedi.
“Gelin lütfen.” dedi.
Kadın acele ile mindere oturdu.
“Ne öğrenmek isterdiniz?”.
Kadın elini Elay’a doğru uzattığında Elay kendini geri çekti. “Bana dokunma!” dedi aniden yükselen sesi ile. Kadın donakaldı.
“Ben temas etmekten hoşlanmam, affedersiniz.” diye düzeltti Elay.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Dans
FantasíaKaranlığa karışan, sonunda karanlığın kendisi mi olur? Karanlık varlıklarla yapılan anlaşma yüzyıllarca sürmüştür. Bugüne dek... Anlaşma, bozulma tehlikesi ile yüz yüze geldiğinde cadı soyundan gelen Elay, soyundan gelen sorumluluğu üstlenecektir...