Giriş

76 14 35
                                    

Yalnızlığın son demlerine vurduğumun farkında olarak bir süre daha izledim gökyüzündeki bulutları. Demir parmaklıklar basit yurt odasına hapishane izlenimi verirken bir kez daha farkına vardım ne kadar yalnız olduğumun.
İki kişilik odada tek başıma pencerenin önünde duruyordum arkamdan gelen kapı sesiyle irkilsem de bunu vücuduma yansıtmama kararını hızlı bir şekilde aldım. "Akşam akşam ne dikiliyorsun orada?"
Cümlenin hemen ardından kapanan kapı ve yaklaşan ayak seslerine rağmen arkamı dönmeden dışarıyı seyretmeye devam ettim. "Aloo... kime diyorum? Şuna bak, umursamıyor bile!" Yataktan gelen oturma hışırtısıyla birlikte pencerenin kulpunu tutup çevirdim ve temiz havanın içeri dolmasına izin verdim. "Nasıl da izliyorsun dışarıyı. Gören de bizi dışarıya çıkamıyoruz sanacak. Hapisteyiz sanki."
"Değil miyiz?" Yavaşça arkamı dönüp ciddi şekilde verdiğim cevabıma karşılığı kahkaha atmak oldu. "Değiliz."
"Tamam yurtta olabiliriz ama akşam altıda odada olma zorunluluğu nedir ya?" Dedim isyan ederek.

"Abartma Göktuğ. Bu sadece iki haftalık bir karar üstelik kusura bakma ama hak ettik biz yine de sorun yok iki hafta sonra bizim de saatimizi dokuza çekerler."

"Çekerler çekmesine ama binbir nazla. Bakalım biz onların nazını çekebilecek miyiz?" Soruma cevap vermemeyi tercih ederek oturduğu yatakta iyice gerinip kabarttığı yastığa kafasını bıraktı ve bir elini de başının altına koyarak destekledi.

Sessizce kendi yatağıma bağdaş kurarak oturdum ve onu izlemeye başladım. İzlendiğini farkedince hafifçe kıkırdayıp doğruldu yine aklına başımızı belaya sokacak bir fikir gelmiş olmalıydı. "Kanka sence yine yasağı delip çaktırmadan dışarı çıkabilir miyiz?" Sorusuyla birlikte büyüyen gözlerimle ona baktım. Zaten başımız bu yüzden belaya girmişken tekrar kaldıramazdım. En mantıklısı uslu uslu cezanın bitmesini beklemekti. "Saçmalama istersen! İki haftanın bir haftası bile benim için çok zor geçti geçti. Az daha uzaklaştırma alıyorduk eğer bir daha tekrarlarsak bu sefer okuldan atarlar bence. Üstelik bizi parayla tekrar yurda sokacak bir ailemiz de yok Selim.."

"Sonuçta uzaklaştırma almadık ama." Kaşlarını kaldırıp muzip bir gülümsemeyle suratıma baktığında sinirlerim daha da tepeme çıktı. "Senin bu fikrin yüzünden tüm okulun önünde küçük düştük! Hem biz hem de Irmak ve Alya" Dediğimde o da biraz yaptığı hatayı anlamış gibiydi. Aldığımız cezaya rağmen daha fazla azgınlık yapmanın manası da yoktu. "Doğru, hadi biz neyse de kızlar ne hale geldi. Tüm yurdun haberi vardır. Şu cezamız bitse de rahatlasak.." Bana hak vererek konuştuğunda biraz olsun rahatladım. Aklına saçma salak bir şey koyunca bize de yaptırıyordu çünkü.

"Zaman nasıl geçecek şimdi?" Dediğinde sessizce ben de uzandım yatağıma. 2 kişilik küçük odamız zaten yeterince boğucu değil gibi birde sürekli burda durmak daha çok boğucu oluyordu. Tek şansımız yatakların baza şeklinde olmasıydı. Aslında çokta bir şans değildi. Eğer ranza olsa odada biraz daha yer açılabilirdi. "Geçmeyecek kanka geçmeyecek."

"Uyusak mı ne yapsak belki öyle geçer." Yattığım yerden başımı çevirdim. "Nasıl olacak o? Benim hiç uykum yok." Dediğimde o da yattığı yerden kalktı ve ortak kullandığımız masanın üzerinde duran kahverengi sırt çantasının ön gözünü açtı. Minik mor beyaz kutuyu eline alarak içindeki küçük haplardan iki tane çıkardı. Geri yatağına oturarak birini bana uzattı. "Benim uyku ilacımı kullanalım."

"İyi de o sana reçeteyle yazılmış bi ilaç. Benim kullanmam ne kadar doğru?" Elindeki yuvarlak hapı alıp inceledim ve üzerindeki beyaz çizgiye odaklandım. "Bir şey olmaz normal ilaç işte ne olacak?" Dediğinde en fazla ne olabilir ki normal bir ilaç işte diye düşünüp ağzıma attım. Yatakların baş ucunda duran şişeden üç yudum alıp hapı mideme yolladım.

Karanlığın EvlatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin