Merhabaa, nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Daha fazla uzatmadan iyi okumalar. 🌠🌟
-13- 5 Ay
"Sen öyle dediysen öyle olur kızımızın adı Erva." dedi Alperen. "Pekala, uyuma vakti." dedim ve direk uykuya daldım.
Gün yeni aydınlanıyordu. Herkesten önce kalkıp üstümü değiştirip Müge'ye mesaj attım.
Ben: Ben çıkıyorum. Lili Kafede buluşalım.
Müge: Tamam.
Yazdı.
Öküz, 'Tamam' yazmış.
Müge mesaj attıktan sonra evden çıktım. Apartmanda yeterince ses çıkarmamaya çalıştım. Antalya, sabah saatlerinde bile nem oranı yüzünden çok sıcaktı. Kafenin önüne geldim ve cama yakın masalarda Müge'yi gördüm. Cidden ölmemişti.
Müge'nin karşısındaki sandalyeyi çektim ve oturdum. "Ne istiyorsun benden?'' diye sordum. Müge, elindeki telefonu bana verdi ve kafasıyla 'Bak' dermiş gibi salladı. Bu bir kamera kaydıydı. Burası Elvira' nın eviydi. Oturma salonuydu.
Eflâl cidden bir katildi. Bıçağı karnına sapladı an telefonu Müge'ye fırlattım. "Bu neydi şimdi?'' diye bağırdım. "Arkadaşının gerçek yüzü. O gün beni öldürmedi ama ikizimi öldürdü ve intihar süsü verdi. Bunu cidden yaptı. Bak, Alperen'i koruman gerek çünkü onu da öldürmesi gerekenler listesine aldı. Onu da öldürecek.'' dedi. Susmaktan başka bir çarem yoktu.
"Bak, onun evine gizlice girdim ve kurbanlarının listesinin olduğu sayfasının fotoğrafını çektim.'' dedi Müge.
Defterde şu isimler yazıyordu; Elvira Öz, Müge Şanlı, Neslişah Öztürk, Duru Şafak ve Alperen Doğan.
Eflâl ne zaman bu kadar acımasız olmuştu? Üçlü grubumuzu mahvetmek istiyordu, Eşimi öldürmek istiyordu. Ben buna izin vermeyecektim. "Teşekkür ederim Müge. Bu kadar iyi bir insan olduğunu bilmiyordum.'' dedim. "Teşekkür ederim. Bu arada geçen yaşananlar için özür dilerim sana inanmalıydım.'' dedi Müge. "Sorun değil, Ben seni hala arkadaşım olarak görüyorum.
"Benim artık gitmem gerek Hüma, sonra görüşürüz.'' Dedi ve Müge kasaya gidip hesabı ödedikten sonra birlikte kafeden çıktık ve evlerimizin yönlerine gittik. Eve geldiğimde herkes çoktan uyanmıştı ve hatta kahvaltı bile hazırlamışlardı. "Nerelerdeydin karıcım?'' dedi Alperen. "Öyle bir mahalle turu yaptım önemli bir şey yok.'' Dedim.
Bende masaya oturduktan sonra yemeklerimizi yedik. Yedikten sonra sofrayı topladık ve oturma odasına geçtik.
"Çocuklar, Size önemli bir haber vermemiz gerek.'' Dedi Alperen, "Ne haberi bu abicim?'' diye sordu Derin. "Malum ikiniz hala ve amca oluyorsunuz ama yeğeninizin adını bilmiyorsunuz. Yeğeninizin adı Erva olacak.'' Dedim panikle ve hızlıca.
5 AY SONRA22 KASIM 2024Klasik bir kasım sabahıydı. Doğuma çok az kalmıştı karnım bir davul misali kocaman olmuştu. Yataktan yavaş yavaş kalkmıştım o sırada ayağıma su damlamıştı. Altıma baktığımda gördüğüm şey suyumun gelmesiydi. O sırada kapımızın önünden geçen Derin'e seslendim ve şok olmuştu. İkimiz birlikte Alperen'i zorla kaldırdıktan sonra arabaya bindik. Sanki karnımın içinde bir ev varmışta kentsel dönüşüm kararıyla yıkılıyormuş gibiydi. Karnımda dolanan bir yılan vardı ve her sürünüşünde karnımı içerden deliyormuş gibi. Hastanenin arka kapısından bizi sedye ile karşıladılar. Doğumhanenin kapısında beni doktorum Nazım hoca bekliyordu. Alperen ile ikimiz doğumhanenin kapısından içeriye girmiştik ama Doruk ve Derin kapıda kalmıştı. Daha sonra Alperen kendini iyi hissetmediği için Derin geldi.
Bir yandan Derin'in elini sımsıkı tutarken bir yandan da sadece ıkınıyordum çünkü başka çarem yoktu. İçimde bulunan o ağrı yavaş kendini atıyordu sona yaklaşıyordu. Rahatladığım sırada bir anda ağlama sesi gelmişti anladım ki çocuğum artık doğmuş idi.
Heyecandan kalbim çıkmak üzereydi o benim çocuğumdu. Onu ben doğurmuştum. Derin elimi hala sımsıkı tutup sevinç çığlıkları atıyordu.
Erva'nın göbek bağını kesip elime verdikten sonra kulağına fısıldadım. "Hoş geldin Erva bebek.''
YOU ARE READING
İş Kazası
Romance27 Yaşında olan Hüma Arslan üç tane basılı kitabı olan bir yazardır. Bir gün imzasından dönerken karşısında lise yıllarında çizimleriyle alay edip dalga geçtiği lise arkadaşı Alperen Doğan, tesadüfen Hüma'nın anlaştığı yayınevine kitap kapağı çizeri...