Yemek masasına oturduğumda kimse yine yemeğe başlamamıştı. Herkes kraliçe liva'yı bekliyordu. Annem liva'yı beklemeye başladığımda ıcy " Lenora, askeriyeye gidecek misin bugün? " Diye sordu. Bende " Evet. Soleria ile yarınki savaşa hazırlarmı bakmam gerek. Bu savaşı kaybedemeyiz." Dedim. Daphne " Zaten kaybetmemiz imkansız. Ayrıca en güçlü askerlerinin çoğu elimizde. " Dedi. O sırada masaya " Günaydın" Diyerek annemiz oturdu. Yine çok güzeldi. Aslında 50 yaşında bir kadına göre 35-40 gibi görünüyordu. Annemin dillere destan bir güzelliği olduğu için çoğu kraliçe onu kıskanır, erkeklerin onu görünce başı dönerdi. Annem diğer kraliçeler gibi bize soğuk davranmazdı. Aksine, oldukça iyi bir iletişimimiz vardı. Bizim için herşeyini, hatta kendini bile gözünü kırpmadan feda edebilecek birisiydi. Ve bu sevgisini bize hissettirir, bizi tehlikeye atacak bir şey yapmayı asla göze almazdı. Bize döndü ve " Nasılsınız bugün kızlar? " Diye sordu. İyiyiz cevabını verince bana döndü ve " Lenora, askeriyeye gidecek misin? " Diye sordu. Başımı salladım. Annem "bu savaştan sonra biraz dinlenin ve savaş açmayın kimseye. " Dedi. Daphne " Diğer Krallıklara yolladığımız casuaların 8 tanesinden haber gelmiş. " Dedi. Yıllardır bununla avunuyorduk. Flora'dan bir haber var mı diye gelen her habere bakıyor, ancak sonuç yine hiç çıkıyordu. Evet, tüm bu savaşların sorunu 4. Kardeşimiz floraydı. Yıllar önce, daha 4 aylıkken kaçırılmıştı ve en büyük şüpheli soleria'ydı. Çünkü soleria kraliçesi, annem ve soleria kralının arasında bir ilişki olduğunu düşünüyordu. Sadece buda değil. O bir sivil, annem ise kraliyet soyundan geliyordu. Hisleri, düşünceleri kontrol etme gücü vardı annemin. Ancak halktan, sivil olan kişilerin güçleri yoktu. Ayrıca annemin güzelliğini kıskanırdı. Bunlar ondan şüphelenmemiz için yeterliydi. Ve ayrıca, flora kaybolduğunda sarayda olmaması, bir süre sınra saraydan kaçması ve bir daha haber alınamaması, ayrıca flora kaçırılmadan bir ay önce anneme ' senden öyle bir şey alacağım ki, bir ömür acısını çekeseksin' demesi ve bir ay sonra kardeşimizin kaçırılmasıda bu şüpheyi güçlendiriyor, hatta emin hale getiriyordu. Ancak Daphne sadece bir krallığı arayarak aotallık ettiğimizi, eğer onlar yapmadıysa boşa zaman harcamış olacağımızı söyleyip her krallığa en az 3 4 casus sokmaya başladı ve bunlar genelde kralın- kraliçenin sağ kolu olurdu. Annem " Daphne, arcelia'nın şifalı suyuna bir şey karışmış. Şu kararmaya başlamiş. Sen onunla ilgilen bugün. Icy, kızım sen gelen haberlerle ilgilen ve mahkumlara bak. Lenora sende askeriyeye git ve başlarında dur. Bende savaş için gerekli şeyleri halledeceğim. " Dedi. Hepimiz onayladık ve yemeğimizi yedik. Kahvaltıdan sonra saraydan çıktım ve yine dik, sert duruşum ile askeriyeye doğru ilerledim. Askeriyeye girip askerleri izlemeye başadım. Bir tanesi bazı hareketleri yanlış yapınca kalkıp oraya ilerledim. Asker beni görünce yutkundu ve " Bir sorun mu var prenses? " Diye sordu ancak bunu söylerken kekelemişti. Ona bişey söylemedim. Baktım sadece. Benden korktuğunu görünce daha fazla dayanamadım ve " Kimseden bu kadar korkmayacaksın asker. Zaafın olmayacak. Dik ve sert duracaksın ki, gören korksun. Ayrıca karşındakine acımayacaksın. Vurmaktan, kırmaktan çekinmeyeceksin. Çünkü eğer sen yapmazsan, o yapacak. Sen vurmazsa o vuracak. Sen kırmazsanız o kıracak. Kırmasına izin vermeyeceksin. Zayıflıklarından vuracaksın onu" Dedim ve sağımda, sol kolu hassas olan askerin koluna bir tane geçirdim. Adam inleyerek çekildi. Dikkati dağılmıştı. Bacak arasına tekmeyi geçirince iki büklüm oldu. Tam o sırada silahı şakağına dayadım. " Aynen bu şekilde dikkatini dağıtıp vuracaksın" Dedim. Adam gözlerini sıkıca kapatmıştı. Öldüreceğini sanıyordu aptal. Silahı çektim ve " Sen ise sadece bir tekme ile elimdeki silahın dengesini kaybettirebilirdin sonuçta daha emniyeti açmamıştım. Böyle aptal gibi ölümü bekleyemezsin. " Dedim. Silahı geri doğru attım ve yemek molası." Diyip kapıya yürüdüm. Kapıda karşı krallık prensesi vardı. Burdan bir sevgilisi olduğu için çoğunluk burada olurdu ve benden nefret ederdi. Bende ondan. Gıcık bir gülümseme ile yanına gittim. " Liya, hoşgeldin " Dedim. O ise " Hiç hoş bulmadım, Lenora" Dedi. Ben ise sırıtmaya devam ederken " Biliyor musun? Bu benim hiç umrumda değil" Dedim. O ise sinirle " Seni toprak yığınına gömmemi istemiyorsanız kes sesini, Lenora" Dedi. Ben ise alayla güldüm ve ona yaklaşıp " Seni cehennem ateşinle cayır cayır yakmamı istemiyorsan sen kes sesini, Liya . Çünkü benim ateşim değil seni, bütün krallıkları yakacak kadar güçlü. Dikkat ette yanma" Dedim. O ise " Sen bencil, şımarık ve kibirlinin tekisin. Kendini çok bişey zannediyorsun ama aslında hiç bir şeysin, Lenora. Zavallısın" Dedi. Buna cüret ettiğine inanamıyprdum ancak yine gözlerimden ateş çıktı. " Bu ne cüret" Diye bağırdım. Elimi ona uzattım ve hareket ettirdim. Anında saçları alev almaya başladı. Etraftakiler bunu izliyorlardı. Liya ise çığlık atıp yardım istiyor, toprak gücü ile ateşi söndürmeye çalışıyordu. Ben ise yeniden alayla güldüm ve " Boşuna uğraşma. Benim ateşimi hiç bir şey söndüremez" Diyip göz kırptım ve sırıtarak yanından geçip gittim. Saraya döndüğümde herkes kendi görevini bitirmişti. Annem öğle yemeğinde çağırınca gittim. Kızlar üzgün gibiydi. " Ne oldu? Ne bu moral bozukluğu? " Dedim. Icy " Karşı krallıktan akşam yemeğinde geliyorlarmış bugün. " Dedi. " Liya'da geliyor! " Diye devam etti Daphne. Keyfim kaçmıştı ama ona yaptıklarımı hatırlayınca tekrar sırıttım. Yemekten sonra odama geçtim ve kitap okudum akşama kadar. Akşam yemeği saatinden 20 dakika önce kapım çalındı. "Gel " Dedim ve içeri rose girdi. " Efendim, Rose " Dedim. O ise " Efendim, anneniz hazırlanmanızı söyledi " Dedi. Ben gülümsetip " Teşekkürler, Rose. Çıkabilirsin" Dedim. Rose selam verip çıktı. Hemen dolabını yanına geçtim. Kırmızı bir elbise aldım ve giyindim. Koyu, şarap kızılı saçlarımı tarayıp tacımı taktım ve makyajımı yaptım. Son olarak parfüm sıktığımda artık hazırdım. Odamdan çıktığımda misafirler gelmişti. Hepsine selâm verdim ve hoşgeldiniz dedim. Annem Liva, beni, Icy ve Daphne'yi Liya yılanı ile başka bir odada masada baş başa bıraktı. Çok geçmeden yılan tısladı tabii. " Ya sizin güçleri bizde amma saçmaymış. Ateş neyse de buz ve şu ne Allah aşkına? Ne yapıyorsunuz? Öldükten sonra mezarınızı mı suluyorsunuz? " Diye Daphne'ye kendince komik! Bir espri yapınca Daphne durmadı ve " Dkkat ette, gücün olan toprak mezarın olmasın" Diyince icy güldü. " Bıraksana kardeşim. Ona anca topak yakışır zaten. Hep yerde ve bastığımız, her zamanda basacağımız şey olmaz yakışır Liyacığıma. Nasıl olsa asla o yerlerde, biz ise göklerde" Dedi. Liya çok bozulmuştu. Ben ise " Ee kızlar, işte hayat böyledir. Buz, toprağın üzerine basar geçer. Su toprağı temizler. Benim ateşimi ise toprak bile söndüremez" Dedim. Ve masadaki son konuşma o oldu. Saat geç olduğunda misafirler gitti ve bizde odalarımıza girdik. Ertesi sabah uyandığımızda savaşa hazırdır. Hemen giyinip kahvaltıya indim. " Günaydın" Dedi herkes. Masaya otırdum ve " Hızlı olun. Bugün büyük gün. " Dedim. Hızlıca kahvaltıyı bitirdik ve askeriyehe gittik. Herkes bekliyordu. Askerler bize selam verdi. Ün asker önümüze üç at getirdiklerinde, ata bindik ve halka döndük. "Ey halk, bugün gitmek var, dönmek ise Allahın takdirine kalmış. Sakın kendinizi ezdirmeyin. Eğer olurda yakalanırsanız, kaçmak için her yolu deneyin. Baktınız kaçamıyorsunuz, düşman elinde sır kalmaktansa öldürün kendinizi. " Dedim. Icy ve Daphne " Hazır mıyız " Dediğinde herkes gür bir sesle " Arcelia askerleri uykusunda bile hazırdır, efendim " Diye bağırdım. "O zaman hücum madem " Dedim. Bunu dememle tüm atlılar koşmaya başladı. Savaş başlamıştı. Soleria tam karşımızdaydı. Sadece onlarla bakışıyorduk. Kimse beklemeden ben birden " Hücum " Diye bağırınc tüm askerler koşmaya başladı. Önce bocalayan soleria toparlanmaya çalışsa da biz çoktan saldırmıştık. Savaş harika gidiyordu. Biz geliştirdiğimiz stratejilerle soleriayı yeniyorduk. Ve tam yenerken birden bir şey oldu. Ortalığı tozu bulutu kapladı. Göz güzel görmüyordu. Birden aptal at beni yere fırlatınca çığlık atarak düştüm. Kafamı çok sert bir şeye çarptım. Sonrası ise... Karanlık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kız Kardeş
Adventurearcelia krallığı prensesleri 2 aylıkken kaybolan 4. prenses kardeşlerini arıyorlardır. soleria krallığının kaçırdığını düşünüp onlarla savaşan 2 prenses, aynı zamanda kraliçe seçilmek için test ediliyordur. en büyük kardeş Lenora, kardeşlerini alıp...