yaz baslamistir. bolumleri hizlica yaziyorum kizlar, her sey yorumlariniza bagli doldurun 🫶🏻
İlk olarak, zihninizde bir resmin canlanmasını istiyorum. Her günü bir kavgayla başlatıp, başka bir kavgayla biten bir arkadaşlık, herkesi tanıyan çocuk ve çevresini sıkı tutmaya özen gösteren kız, spor ve müzik, armut ve kiraz, altın çocuk ve garip kız.
Daha önce de bahsettiğim gibi, büyük ihtimalle, eğer neredeyse doğduğumuzdan beri arkadaş olmasaydık, ve lisede tanışmış olsaydık; Taehyung'la arkadaş olmayı geçtim, birbirimize tek bir kelime bile etmezdik. Ama maalesef onu o kadar uzun zamandır tanıyorum ki, onu bir kardeş gibi koşulsuz seviyorum. Evet, tüm yırtık boxerları, cips kırıntılı yatağı ve bana her diyet kola içtiğinde sergilediği 'geğirme operası' performanslarıyla – Taehyung'u seviyorum, çünkü o benim en yakın arkadaşım.
Onun da beni sevdiğini biliyorum. Bana değer verdiğini ve beni korumak istediğini. Her ne kadar okulda takılmasak da bunun farkındayım. Okulda birbirimizi görmezden gelmeyi kasıtlı yapmıyoruz, bu doğal olarak gelişiyor. Onun bir arkadaş grubu var, benim bir arkadaş grubum var, ve zaten okul çıkışları ve çoğu hafta sonu birlikte olduğumuz için birbirimizi gördüğümüzde yolumuzu değiştirdiğimiz bile oluyor. Bazen koridorda karşılaştığımızda saçımı çekiyor, ya da ben ensesine vuruyorum, ama birlikte vakit geçirmiyoruz. Aynı gerçek kardeşler gibi.
Yalnızca laboratuvar dersinde yan yana oturuyoruz. Taehyung'un uyumadığı, ya da benim onun fobisi olduğunu bildiğim, ders için inceleyeceğimiz kurbağa cesedini önünde sallayıp küçük bir kız gibi çığlık atması için uğraşmadığım zamanlarda, bana aslında değer verdiğini gösteriyor. Eğer ateş kullanacağımız bir deney yapıyorsak mutlaka elimden alıyor. Fazlasıyla sakar olduğumdan birçok şeyi yere düşürüyorum, ve düşürdüğüm şeyi almak için çömeldikten sonra tekrar ayağa kalkarken, başımı vurmamam için elini masanın köşesine koyuyor. Sonra bunu yapmamış gibi davranıyor, ben de fark etmemişim gibi.
Dün gördüğüm şeyi hala henüz tam olarak kavramış değilim. Hayır, ne gördüğümü çok iyi biliyorum – Taehyung, porno, okşanan penisi ve benim fotoğrafım. Sadece, neden, nasıl, ne zamandan beri, ne için gibi sorularım var.
Sanırım tanrı biraz da olsa yanımdaydı, ya da gördüklerim için bana acıdı ve bir iyilik yapmak istedi ki dün, Cuma günüydü – yani, ertesi gün okulda onu görmek zorunda kalmamıştım. Doğruyu söylemek gerekirse onunla yüzleşmek için kendimi hazır hissetmiyorum. Ne yapmam gerekiyordu ki? Hiçbir şey olmamış gibi davranmak mı, suratına bir tokat yapıştırmak mı, yoksa– yoksa...
Pekala, şimdi biraz itiraf, biraz da günah çıkarma vakti.
Sanırım Taehyung'un penisini ağzıma almak istiyorum.
Durun, bekleyin– bana domates fırlatmadan önce kendimi açıklamama izin verin... kızgın olmam gerektiğinin farkındayım. Çünkü o yırtık donlu, cips kırıntılı, gaz çıkarma hastalıklı, sümüklü canavar; ne cüretle benim bikinili fotoğrafıma karşı kendini tatmin eder? Benim ona layık olduğumu falan mı sanıyor, benim kadar güzel ve aklı başında biri, beden akıl yaşı on bir olan bir bebeğe bakayım ki?
Sorun şurada başlıyor, daha önce de bahsettiğim gibi, Taehyung çok yakışıklı. Spor oynadığı için vücut hatları gereğinden fazla özenli bir şekilde yerine oturmuş, elleri damarlı ve suratı hakkında hiçbir yorum yapmama gerek bile yok. Bunun uzun zamandır farkında olsam da, yine de ona 'o' gözle bakamıyordum, ancak sanırım dün, onu ve tahmin ettiğimden daha büyük olan penisini, aynı zamanda çıplak göğsünü, terli saçlarını ve aynı terle ışıldayan karın kaslarını, varlığımı fark edip fırlamadan önceki birkaç saniye işine odaklıyken suratında yakaladığım o ifadeyi– ne kadar haz aldığını belli eden o lanet ifadeyi... unutamıyorum... unutmayı o kadar çok istiyorum ki... ama olmuyor.