Motora atlayan Chan, Changbin'e sıkıca sarılarak arkasından başını yaslamış sessizliğini koruyordu. Gözlerini yumarak eve dönmeyi diliyordu sadece. Yorgun hissediyordu kendini, içtiği şey kafa yapmamıştı ama sanki iyi de gelmemişti. Midesi bulandığı sırada motor durmuştu, gözlerini açtı ve indi yavaşça. Kaskı çıkarıp garajın bir kenarına bıraktı.
"Midem aşırı kötü, başım dönüyor benim amına koyayım noluyor?"
"Ne içtin sen?" Diye sordu Changbin. Oğlana yanaştı motordan indikten sonra. Kolunu omzuna atıp eve doğru ilerlerken devam etti. "Kimse bir şey ısmarlamadı değil mi lan? Oğlum bak çok tekin yer orası."
"Bilmiyorum ki of."
Söylenerek içeri girdi Chan, Changbin'in açtığı kapıdan. Üzerindeki siyah deri ceketi çıkararak vestiyere asmasıyla banyoya koşması bir olmuştu. Changbin endişeyle baktı ona, peşinden geldi ve klozetin başına eğilmiş oğlanın yanında durdu ne olur ne olmaz diye. Rahatladığında ayaklandı Chan, Changbin onu tutuyordu ayakta çünkü çocuğun bedeni titriyordu çok fena.
Yüzünü yıkadı soğuk suyla Chan, iyice kendine gelmeye çalıştı. Yüzü ıslakken derin bir nefes alıp verdi, Changbin havluyu alıp oğlanın yüzünü kuruladı iyice. Geri havluyu kirliye doğru attı ve oğlanın sırtını sıvazladı.
"Hyunjin yok bugün, arkadaşında kaldı o. Geç yat sen rahat rahat. Dinlen biraz, kötü olursan acile götürürüz seni. Sorayım dur Hyunjin'e, zehirlenmelere falan ne iyi gelir. Nolur nolmaz."
"Ya iyiyim ben."
Changbin onu dinlemesen salona götürmüş, çekyatın birini açarak oraya oturtmuştu Chan'ı. Ardından cebindeki telefonu çıkarıp yazdı önce Hyunjin'e uyuyor mu diye kontrol etmek için. Uyumadığını öğrenince aramış, hoparlöre alarak telefonu çekyata bırakıp ceketini çıkarmıştı ki Hyunjin'in sesi duyuldu.
"Efendim sevgilim?" Uykulu gelmişti ses.
"Daha niye uyumadın yavrum sen?" Changbin cevapladı onu.
"Uyumadık ya, Jisung'la sabahlayalım dedik. Sen niye aradın ne oldu?"
"Chan'ı barın birinden aldım da bu çocuğu zehirlemişler sanki. Sarhoş olacak kadar içmemiş ama bembeyaz oldu bu. Ne yapayım ne iyi gelir diye sorayım dedim güzelim."
"Şey yapsana aşkım, yoğurt yedir biraz. Dinlensin. Olmadı hâlâ midesi bulanırsa mecburen hastaneye gidersiniz serumla geçer o anca."
"Ya iyiyim" diye söylendi Chan. Ona cevap veren Hyunjin olmuştu. "Sonra daha kötü olursun hyung, gerçekten kötü sonuçlanabilir."
"Ben hallederim güzelim, sen rahat ol. Size iyi eğlenceler, çok geçe kalmadan yatın tamam mı?"
"Tamam aşkım tamaaam"
Changbin ceketini bir köşeye atmış, karşı çekyatı açarak telefonu kapatmıştı. Yastık almaya gitti yatak odasına. İki yastık, iki örtüyle döndü ve Chan'a doğru attı elindekileri. Ardından oğlana biraz yoğurt getirdi. Onu yediğinden emin olduğunda kendi yastığını açtığı diğer çekyata attı ve kendini bıraktı.
"Yat dinlen biraz."
Chan itiraz edemeden başını yastığa koydu ve derin nefes aldı. Garip hissiyat vardı üzerinde ama geçer diye düşünerek kendini uykunun kollarına bıraktı. Changbin ise telefonla bir süre uğraşıp Chan'ın uyuduğundan emin olunca uyumuştu tekrar.
Sabah güneş doğmaya başlarken işe gitmek için uyanan Changbin daha da bembeyaz duran çocuğa baktığında, ter içinde kaldığını fark etmişti. Ateşi vardı fazlaca, hızla kucakladı oğlanın bedenini.
"Amına koyayım ya, Chan uyan gözünü seveyim yavrum"
Chan'dan hiç ses gelmeyince hızlıca kapıya ilerledi, arabanın anahtarını alarak kendini dışarıya attı. Arabaya hızlı adımlarla ilerledi ve ön kapıyı açarak Chan'ı oraya bıraktı, kapıyı kapatıp küfürler savurarak sürücü koltuğuna geçti. Kapısını sertçe çekti ve arabayı çalıştırıp bir anda asıldı gaza. Dörtlüleri yakarak hızlıca sürmeye başladı arabayı, geçtiği kırmızı ışıkları bile umursamadı.
Acilin önünde bir anda fren yaptı ve arabayı söndürüp çekti arabayı. İnerek çocuğun oturduğu tarafa ilerledi koşar adımlarla. Tekrar kucakladığı gibi çocuğu, acile ilerledi ve bağırdı.
"Doktor yok mu doktor!"
Hyunjin uykusuz hâlde nöbetine gelmişti hastaneye, yaklaşık Bir iki saat önce. Changbin onu gördüğünde hatırlamıştı nöbeti olduğunu, hızlı adımlarla yanına ilerledi, Hyunjin de aynısını yaparak Changbin'in yanına koştu.
"Yavrum bu kesin zehirlendi, yanıyor şuna bak."
Chan'ın ateşini kontrol etti Hyunjin, "Havale geçirecek neredeyse." Alelacele odalardan birine girdi Changbin'i de peşinden çekerek. En köşedeki boş olan yatağa ilerledi ve perdeyi açtı Changbin için, oğlanı yatırdıkları gibi Hyunjin'in yanına gelen yardımcı doktora dönüp konuştu tekrar.
"Acilen kan tahlili, sonuçlarda vücutta zehir çıkarsa dozunu arttıralım serumun. Şu an zehirlenme ihtimalinden dolayı vitamin ve ateş düşürücü bir serum takalım hemen."
Yanındaki sarışın doktor yardımcısı hemen işe koyulduğunda Changbin gözlerini sevgilisine çevirmişti tekrar. Hyunjin onu karşı sedyenin oraya çekti ve perdeyi kapatarak baktı Changbin'e. Changbin ise bunu bekliyormuş gibi iri kollarıyla Hyunjin'in belini sardı ve boynuna eğilerek burnunu çocuğun tenine sürttü. Kokusunu içine çekerek dudaklarını bastırdı yavaş yavaş, tek tek oğlanın boynuna. Hyunjin ise başını geniş omuza yaslamış, sarılmıştı sevgilisine. Changbin konuştu.
"İşe gitmeden önce öpüp koklamam lazımdı seni iş yerindeki herkes sinir küpü Changbin'den kurtuldu şu anda."
Hyunjin güldü hafifçe, oğlanın boynuna kollarını sarıp onun dudaklarına uzandı ve önce küçük küçük öpücükler bırakıp, ardından uzunca bir öpücük yerleştirmişti dolgun dudaklara. Changbin ona gülümsemeyle baktı, ardından aklına gelenle konuştu
"Chan iyi olur demi? Gittim nereden buldum bi' bilsen. Hatırlıyor musun bizim eski evin arka sokağını, oradaki bardaydı."
Hyunjin duyduklarıyla gözlerini büyüttü, hızlıca elini doktor önlüğünün cebine attı ve telefonunu çıkardı, "az önce ne gördüğüme bak" dedi ve telefonu açarak ekranda açık olan haberi Changbin'e gösterdi. "O sokağın bir arkasında cinayet işlenmiş, ceset bulunmuş boğazına bıçak saplı hâlde."
Changbin kaşlarını çattı hızlıca, "dün telefonla aradığında," yarım kaldı lafı perdenin diğer tarafından geçen hemşireler yüzünden, Changbin devam etti. "Bana dedi ki garip garip sesler geliyor sokaktan falan. Görmüş olmasın bu bizimki? Sonra adamın biri üzerine doğru gelince korkmuş zaten."
"Ay Changbin n'olursun ağzını hayra aç, başka bir şey görmüştür belki Chan. Orası içici dolu bilmiyor musun işte."
"Doğru söylüyorsun güzelim."
Baktı Changbin, oğlanın gözlerine. Elinin birini çocuğun belinden çekerek yavaşça uzun siyah saçları okşadı geriye doğru.
"Niye uyumadınız siz, o Jisung tatil yapıyor şimdi sen nöbettesin. Yorulacaksın güzelim."
"Dayanırım ben sevgilim, 12 saat nöbeti zaten bir şey olmaz sen merak etme."
Dudaklarını tekrar Changbin'in dudaklarına bastırdı, "şimdi gitmem lazım," lafını Changbin kesti ve dolgun dudaklardan tekrar uzun bir öpücük aldı. Hyunjin devam etti gülümseyerek. "Akşam görüşürüz balım."
"Görüşürüz güzelim."
Hyunjin iri kollardan sıyrılıp işine tekrar dönerken, Changbin ise Chan'ın yanına dönerek perdeyi kapattı. Kan alınmış, serum takılmıştı. Hâlâ uyuyan çocuğun yanındaki sandalyeyi iyice yaklaştırdı ve yerleşip uyanmasını bekledi sadece.
*****
Changbin polis, Hyunjin doktor🔥🔥🔥🔥🔥🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsession, Minchan
Fanfiction"Güzel bebeğim, Biliyorum beni tanımadığın için korkuyorsun, veyahutta beni gördüğün kadar tanıdığın içindir bu korkun fakat ben sözümü verdim. Sözümden geri dönmeyeceğim, senin saçının teline zarar vermeyeceğim. Eğer ki biri bunu yapmaya kalkarsa...