Aşk bazen iki kişiyle oynan bir oyun olur . Bazen sadece tek taraflı bir bekleyiş olur . Aşkı hep tek kişi olarak anlatmadık mı ? Ne zaman tam olarak bildik aşkınızı karşıdaki nasıl yaşıyor ? Kaçınız oturup anlattınız bir birinize aşkınızı ?
İşte biz size aşk anlatıyoruz . Belki tek taraflıdır belki karşılıklı .
Ama sonuçta aşk aşktır ....Not: Hikayemdeki karakter Dünya , "Gök ve Deniz aynı renktir her zaman" adlı hikayenin karakteri Gökdeniz ile paraleldir. Yani olaylar aynı yürümekte olup benim hikayemde kızın dünyası anlatılırken "Gök ve Deniz aynı renktir her zaman" adlı hikayede ise erkeğin dünyası anlatılıyor. İkisini de okumanızı şiddetle öneririm.
Sırtıma astığım siyah deri sırt çantamı düzeltip yoluma devam ettim. Birkaç adımdan sonra tatlı deniz kokusuna ulaşmıştım bile. Adımlarımı hızlandırıp gözüme kestirdiğim boş banka doğru ilerledim. Banka bir zafer kazanmışçasına sevinçli bir şekilde ulaştım. Çünkü diğer bütün banklar insanlar ile doluydu. Banka oturup sırt çantamı yanıma koydum. Gözümü sadece bir saniyeliğine mavi denizden ayırdım ve etrafımdaki insanlara bakma gereği hissettim. Etrafımdaki insanların yanında hep sevdikleri vardı. Tek başıma oturduğum bankta yine kaderime razı geldim ve denize bakmaya devam ettim. Denizin suları duvara çarpıp duruyordu. Her çarpışında ince bir ses çıkıyordu. Sadece o ses bile insanı rahatlatmaya yetiyordu.
O sırada aklımda boş durmuyordu. Bütün yaşadıklarım, yaşamakta olduklarım ve yaşayacaklarım aklımın içinde dönüyordu. Yaşadıklarım kötü şeyler değildi. Hepsi güzel birer anıdan ibaretti. Mutluydum sanırım. Yani mutlu olunacak bir hayata sahiptim. Ailem, arkadaşlarım vardı. Sahip olmam gereken şeylere sahiptim. Sağlıklı bir vücuda da sahiptim. Bence mutlu olmalıydım. Ama sanki bir şeyler eksikti. Ama hiçbir zaman bu eksiği anlayamadım. Belki açgözlülük yapıyordum. Ama kalbim kendisini mutlu hissetmiyordu. Yada ben mutluluğun tam olarak nasıl olduğunu bilmiyordum. Kim bilir...
Şimdi size kendimi tanıtayım. Benim adım Dünya. Evet, iğrenç esprilere maruz kalabiliyorum ismimden dolayı. Ama ismimi seviyorum, değişik bir havası olduğunu düşünüyorum. Her neyse ben Dünya Aksoy, Aksoy holdingin veliahtlarından biriyim. Bir tane çift yumurta ikizim var. O da Evren Aksoy.
Müzik benim hayatım. Keman ise yaşam biçimimdir. 5 yaşında tanıştım kemanla. Ve şu anda 16 yaşındayım. Bir an olsun bırakmadım kemanı.
Güzel sanatlar lisesine gidiyorum ve konservatuara hazırlanıyorum. Hayatımı tamamen müzik üzerine kurmak istiyorum. Arkadaşlarım çoktur ama gerçek dostum yoktur. İnsanlara yardım etmeyi çok severim. Biraz inatçı ve fazlasıyla kıskanç biriyim. En çok ikizimi başkalarından kıskanırım. Ben onun Dünyası, o da benim Evrenimdir. Çok düşkünüm ikizime.
Evren sıradan bir Anadolu lisesine gidiyor. Onun da hayatını tenis oluşturuyor. Tenis dalında bir sürü madalyaları var. Evren benim aksime biraz daha dışa dönüktür. Hemde aşırı derecede sosyaldir. İkimiz de birbirimizin tamamen zıttıyızdır. Ama zıt kutupların birbirini çekme hesabı birbirimize çok düşkün gibi gözüküyoruz.
Ben düşünürken arkamda bir gölge hissettim. Herhangi biridir diye pek umursamadım. Duvara çarpan sulara bakmaya devam ettim. O sırada arkamdaki gölgenin daha çok yaklaştığını fark ettim. Şimdi tam yanımdaydı. Kafamı çevirip gölgenin sahibine baktım ve tanımadığım bir yüz ile karşılaştım. Aklımdaki soru işaretleri gözüme yansımış olacak ki tanımadığım yüz, tüm içtenliği ile gülümsedi. Onun bu kadar içten gülümsemesine dayanamadım ve bende gülümsemeye başladım. Benim gülümsememden cesaret alan yüz, kendini bankın üstüne atarak oturdu. Onun bu hareketinden sonra kendimi biraz daha bankın ucuna doğru çektim. Bu hareketimi fark ettikten sonra konuşmaya başladı.
"Demek sende yalnızsın. Yalnızlık bizim kaderimizde var ki. Nereye kaçarsan kaç seni buluyor yine yalnızlık. Daha 2 gün önce yalnız değilim diyordum. Sevdiklerim vardı yanımda. Şimdi baksana hiç biri yok yanımda. Ne olurdu beni kusurlarım ile kabul etseydi? Bir insan sırf kusuru var diye bırakılır mı? Zaten hiç kimse mükemmel değildir. İnsan kusurlarıyla bütündür. Sanki onun hiç kusuru yok. Vardı ama ben hep onu öyle kabullendim. İşte benim salak kafam. Saf kafam... Gözlerimi kör etmişti sevgisi. Bana ilgisi hoşuma gitmişti. Ama neymiş çok odunmuşum, her şeyine karışıyormuşum. Ben zaten onun her şeyi olmuşum neyine karışayım? Ama dinlemedi beni. Neyse ya kendi kaybeder. Şimdi elimi sallasam 50 tanesi kapımda sıra olur. Ama hanımefendi beğenmedi bizi. Seni de sıktım, ama haklı değil miyim? Haklıyım değil mi?"
Benden cevap beklediğini fark ettim ve tam konuşmak için ağzımı açacaktım ki tekrardan bir şeyler söylemeye başladı.
"Yine odunluk ettim galiba. Merhaba, benim adım Gökdeniz" dedikten sonra elini bana doğru uzattı.
Bende elimi ürkekçe uzatıp "Merhaba ben de Dünya" dedim.
"Ne güzel ismin varmış senin öyle"
Söylediğinin karşısında gülümsedim. "Seninde ismin fena değil Gökdeniz" ,
Gökdeniz de kocaman gülümsedi. Ardından yağmur bastırdı ve hoşça kal dedikten sonra banktan kalkıp uzaklaştı. Yüzümde ki gülümseme gitmişti. Etrafıma bakındım ama o çoktan gözden kaybolmuştu. Bende hızlıca çantamı sırtıma takıp yağmurun içinde ilerledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/43783895-288-k833759.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya'nın Günlüğü
RomanceAşk bazen iki kişiyle oynan bir oyun olur . Bazen sadece tek taraflı bir bekleyiş olur . Aşkı hep tek kişi olarak anlatmadık mı ? Ne zaman tam olarak bildik aşkınızı karşıdaki nasıl yaşıyor ? Kaçınız oturup anlattınız bir birinize aşkınızı ? İşte...