Sinirli bir goblin bir gece yarısı gizlice tırmanmış gökkuşağının renklerini silmeye çalışıyor.
Yakışıklı bir dev, yere düşmekte olan Ay'ı var gücüyle tutmaya çalışıyor.
Korkusuz bir ejderha olabildiğince şiddetli bir biçimde alevlerini Güneş’e püskürtüyor.
Üzerinden henüz küllerini bile atmamış bir Anka kuşu tüm kızgınlıklarını bulutlara yüklemiş, almış sırtına, tüm bulutları başka gezegene götürüyor.
Ressam Mamutlar, boyamaya ant içmiş gibi hortumlarıyla çektikleri tüm boyaları gökyüzüne püskürtüyor.
Gezgin bir Hüma kuşu büyük bir titizlikle kaybolan parçaların yerine başka galaksilerden yenilerini getirmeye çalışıyor.
Bu durumlara şahit olan kimsesiz bir Deniz Kızı daha fazla dayanamayacağını söyleyerek kendini belirsiz bir boyut kapısından içeri atıyor.Zıplasam ben de gökkuşağının üzerine çıkabilir miyim?
Peki sen, daha önce hiç gördün mü gökkuşağına tırmanmaya çalışan sinirli bir goblin?Bunlar ne kadar garip, ne kadar imkansız, ne kadar saçma hayaller diyeceksin, dur!
Ben sana daha imkânsız olan bir hayâl anlatacağım.
Güneşin batmakta olduğu bir akşam üzeri, sahil kenarında bir karı-koca çocuklarının elinden tutmuş yürüyüş yapıyorlar.
Evet, bunların kim olduğunu tahmin etmek zor değil. Ben ve yanımda da sen varsın. Bir elimle senin elini, diğeri ile kızımızın elini tutuyorum ve evimize gidiyor.. tamam, tamam.. daha fazla uzatmadan susuyorum.