Bir ses... Bir su sesi duyuyordum sanki. Etraf zifiri karanlık. Gözgözü görmüyor. Elimi bir yere tutunmak istercesine salladığımda parmaklarımın ucunda nemli bir his oluştu. Vücudumu sarmalayan havanın ne kadar ağır, ıslak olduğunu fark ettim. Kan kokuyordu... Ağır bir kan kokusu sarmalıyordu bedenimi. Bütün duygularım çıldırmışken korkmam gerekiyordu belki de ama dehşet verici bir sakinlik vardı üzerimde.
Düşündüğümün aksine yerde uzandığımın farkına vardım bir anda. Ayakta değildim ben yatıyordum. Bütün bedenimde hissettiğim uyuşmayı göz ardı etmeye çalıştım. Vücudum hareket etmiyordu. Bazı sesler... Karmaşık bir gürültü vardı sanki anlamlandıramadığım.
"Ambula... Aray... Acele... Hayı... Kan..."
Bir anda kafamın içinde keskin bir acı hissettim. Gözlerimin önünden parlak bir ışık demeti geçti. Kör edercesine parlayan bu ışıktan kaçınmak için gözlerimi kapattım ama gözlerimin zaten açık olmadığını fark ettim. Kafam karışmış bir şekilde öylece yatıyordum.
Sırtımda hissettiğim yerin hafif hissiyatı bir anda kayboldu. Kulaklarımda çınlayan bir kalbin atış sesleri vardı. İnsanı çıldırtacak derecede yüksek bir gürültü vardı.
"biip... biiip.. biiiip..."
Ve bir anda her şey yok oldu. Bedenimde az biraz hissettiğim acı, kulaklarımı uğuldatan ses, Kör edici ışık... Hepsi yok oldu. Son duyduğum bir kaç anlamsız kelimeydi. Bir takım bağırışlar ve yüzüme vuran bembeyaz bir ışık. Hepsi gitti. Her şey anlamsızlaştı, değersizleşti. Rengarenk bir ışık dalgası yüzüme vurdu. Gözlerimin önünden geçen hayatımı, anılarımı izliyordum şimdi. Çocukluğum, gençliğim, hatalarım, mutluluklarım, acılarım... Bir bir gözlerimin önünde belirdi. Birkaç saniyeydi sanki yıllarım. Zaman algım çöktü. Her şeyi yeniden yaşamış gibiydim. Boşluğa düştüm. Karmakarışık bir ruh hali doldurdu bedenimi. Boşluğu kabullendim. Yutuldum...
Nefes nefese yataktan fırladığımda korkuyla kalbimin üzerine sardım elimi. Dehşetle açılmış gözlerim sanki çıldırmışım gibi gördüğü şeyi sorguluyordu. Elimin altındaki kalbimin atış sesleri o kadar garip geliyordu ki yeniden yutulmak korkusuyla gözlerimi kapatmaya cesaretim yoktu. Nefes alamadığımı hissettim. Bilincim yerine yeni yeni otururken bedenimin uyuşukluğunun geçtiğini hissettiğim an vücudumu sarmalayan dehşet verici acıyla çığlık attım.
"AĞHHH! ACIYOR ACIYOR! AĞĞĞHHHHHHH!"
Sonrasında kaldıramayacağım bu acıyla bilincim yeniden kapandı. Çöktüm. Kapının sertçe açılmasına dair bir ses duyduğumu hissettim ama rüya mı gerçek mi ayırt edemedim.
Boşlukta süzüldüm. Bedenime çöken yorgunluk ve sızıların acısını hissediyordum. Uyanacak gücüm yoktu. Bedenimi çökerten aklım mıydı aklımı çökerten bedenim miydi bilmiyordum. Karmakarışıktım. Düşünecek çok şeyim vardı ama hiçbiri için gücüm yoktu.
Ne kadar süre geçtiğini bilmediğim bir zamandan sonra gözlerimi yorgunca kırpıştırarak açtım. Elimde hissettiğim hafif acıyla elimi görebilmek adına kaldırdım. Serum... Serum mu? Gözlerim dehşetle açılırken olduğum yerden kalkmayı denedim.
"Ne... Öhö öhö!"
Boğazımdaki keskin ağrı ile öksürürken başımı arkasından destekleyen bir el yardımıyla dudaklarıma yaslanan bardaktaki suyu içtim. Kurumuş boğazıma akan suyun verdiği his ile bardaktaki suyu bitirip kafamı geri yastığa koydum. Başımı destekleyen el bana yardımcı olmuştu. Başımı destekleyen el... Başımı destekleyen el? Gözlerim anın farkındalığı ile büyürken anında yanımdaki bıyıklı adama baktım.
Yüzündeki kırışıklar ve kahverengi saçlarında kaybolmuş beyazlar ile otuzlarının sonunda gibi görünüyordu. Dudaklarını örten sık bıyıkları, yüzüne oturmuş birkaç kırışıklık vardı. Endişe ile parlayan koyu kahverengi irislerine bir anlam veremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Işığı °bxb°
RomanceKüçük bir kız çocuğunu kamyonun önünden kurtarmaya çalışırken öldüm. Hayatmın sona erdiğini düşünüyordum ama kendimi Orta Çağ benzeri bir yerde buldum. Bu dünyaya alışmak ve ona aşık olmak dışında bir seçeneğim yoktu. Beni kendine esir etti... Peki...