Korkularının üzerine gitmek mi cesaretti? Hiç bir zaman korkumun üzerine gitmedim. Her zaman korkak olanı seçtim. Hayatımın geri kalanı da öyle olacaktı.
"Haaazeeell" Duyduğum sesle yatağımdan doğruldum.
Kapıyı güm diye açtı.
Öküz.
"Efendim Simge"
Simge abimin sevgilisiydi. Abim dört yıldır Simge'yle beraberdi. Dolgun ve pembe dudakları, yeşil gözleri, uzun kahverengi saçları, beyaz teni ve mükemmel burnuyla her erkeğin dikkatini çekebilirdi.
Onun gözlerine hep özendim. Benim gözlerim bal rengiydi.
Gözleri yüzümdeki çillerde fazla oyalandı.
"Dışarı çıkmaya ne dersin?"
Gelmek istemiyordum.
"Sanarım biraz yorgu-"
"Hadi amaa"
Sözümü kesmişti.
"Gelmek istemiyorum."
"Bu kadar mızmız olma!"
Derin nefes alıp verdim.
"Peki o zaman geliyorum."
Neden her isteğini yaptırıyordu ki! Nefret ediyorum onun bu özelliğinden.
"Hava nasıl?" Diye sordum.
"Yağmurlu"
"Ne giymeliyim?" Diye sordum. Onun tarzı güzeldi.
Dolabımın önüne gidip kollarını belinde birleştirdi. Dolabı açıp aynı şekli geri aldı.
Bej rengi bir rahat pantolon ile V yakalı beyaz bir bluz çıkarttı. Üstüne de beyaz, belimde biten bir ceket verdi. Kapşonsuz.
Verdiklerini giydim.
"Makyaj zamanı." Dedi ellerini birbirlerine çırparak.
Makyaj sandalyesine oturdum. Kendimi ona bıraktım.
Göz kapaklarıma kahverengi far sürmüştü. Göz pınarlarıma beyazlar eklemişti. Dudağıma dior'un 100 Nude rengini sürmüştü. Saçlarım zaten dalgalı olduğu için sadece taramıştı. Çillerimi bilerek kapatmamıştı. Benim makyajım bu kadardı.
Kalkıp Beyaz kol çantamı alıp içine şarj aletini ve kullandığımız makyaj malzemelerini koydum.
"Aaa dur maskara sürmeyi unuttuk!" Dedim.
Hemen makyaj masamın önüne gidip Sensai'nin siyah mascara 38c Volumusing olan maskaramı kirpiklerimde gezdirdim ve onu da çantama koydum.
Kulaklıklarımı aldıktan sonra tamamlanmıştım.
Simge kollarını belinde birleştirmiş bir şekilde beni bekliyordu.
Ayakkabıları giydim.
Evden ayrıldık.
"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum.
"Bara ne dersin?" Bunu söylerken gözleri parıldamıştı.
"Hayır derim." Bunu söylerken otuz iki dişimi çıkartarak gülmeye özen gösterdim.
Hemen de bozuldu.
"Pekala o zaman." Diyip sustu.
"Ee" dedim.
"Kafeye gidelim o zaman"
Kafamı hafifçe salladım.
Kafelerin olduğu yere geldik. Bir masaya oturduktan sonra ben menüye baktım.
Çilekli cheesecake ile latte sipariş ettik."Bugünler de Anıl bana çok soğuk davranıyor." Dedi.
Biraz yüzü düşmüştü. Sabırla onu dinlemeye devam ettim.
"Geçen bana motor almış ya! Şaka gibi ben motor sevmiyorum! Araba seviyorum."
Bu kız ciddi miydi?
"Hangi marka?"
"Bmw! Gerçekten dalga geçiyor benimle. Bmw araba istediğimi biliyor!"
"Hediye de almayabilirdi öyle düşün."
Dediğimde daha çok bozulmuştu.
"En azından bana bir şey alıyor. Sana onu da yapmıyor, kıskanma."
Artık bu tavırlarına alışmıştım.
Bende "En azından kendi paramla alıyorum. Bir başkasının eline bakmıyorum." Dedim.
"Abin bir başkası mı?" Diye sordu. Tek kaşını kaldırmıştı.
"Bana göre herkes yabancı, herkes bir başkası."
Gözleri parıldadı.
"Baban da mı?" Diye sordu.
Elim kalbimin üzerine gitti. Kalbim acıdı.
"Babam o benim!" Diye çıkıştım.
"Adamı mezarında ters döndüreceksin." Dedikten sonra dudaklarından iğrenç bir kahkaha attı.
Gözlerimin dolduğunu fark etmesin diye başka yerlere bakmaya başladım.
"İnsan utanır. Ben senin gibi bir kızım olsun istemezdim. Zaten Anıl ile çocuğumuz olursa ona nasıl davranması gerektiğini öğreticem. Ben iyi bir anne olacağım!" Dedi.
Elimi masaya koyup "Bana bak!" Dedim. Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Etraftakiler kısa bir süre dönüp bize baktıktan sonra kendi işleriyle ilgilenmeye devam ettiler.
"Ben senin çocuğun olunca ona acıyacağım! Asla senin gibi bir annem olsun istemezdim. Sen para bağımlısısın. Paradan gözün dönmüş. Sen para için aileni satarsın." Sözlerim bu kadardı.
Pek de kafasına takmış gibi gözükmüyordu söylediklerim.
Takım elbiseli garson yanımıza yaklaşıp siparişleri vermişti.
"Ayy bak geçen noldu.." Sanki daha deminki konuşmaları yapmamışız gibi anlatmaya başladı.
Umarım bugün çabuk biter.
🔥
Yorgunca yüzümdeki makyajları çıkarttım. Kendimi yatağa fırlatıp yattım.
"İnsan utanır. Ben senin gibi bir kızım olsun istemezdim."Bu laf aklımdan çıkmıyordu.
Babam.
Babam benden utanır mıydı? Utanmazdı ki.
Ne olursa olsun o benim babamdı. Mezardada olsa..
8 yıl olmuştu. Koca 8 yıl.
Babamı soğuk toprağa gömeli 8 yıl oldu. Gömerlerken izledim.
Ben babamın cenazesinde hiç ağlayamadım.
Babam için hiç bir zaman ağlayamadım.
O sıcak kocaman gülümsemesi hâlâ gözümün önündeydi.
Neden hayat bu kadar acımasızdı?
Dışardan görünce herkes çok güzel çok şahane bir hayatım olduğunu zannediyordu.Sarıya kaçan saçlarını çok özlemiştim.
O ölürken bile gülümsedi. Üzülmiyim diye gülümsedi.
Babamın mezarına uğramam gerekiyordu.
Ben, ben 8 yıl boyunca babamın mezarına hiç gitmedim. Şimdi utanır mıydı benden?
Ben kendimden utanıyordum.
Belki de Simge haklıydı. Ben utanılacak bir evlattım.
Gözlerimden artık yaşlar geliyordu.
Kimse bunları haketmezdi.Annem eve artık ara ara geliyordu. Nerede ne bok yediğini de bilmiyordum ama üzerine de gitmek istemiyordum. Abim desem zaten hep Simge ile beraberdi.
Tek kalmaya mahkumdum. 17 yıl boyunca aşka da inanmadım, inanmıyacağımda. Ben tek yaşamaya, savaşlarda tek kalmaya mahkumdum. Hayat beni buna zorlamıştı, bu asla bir seçim değildi. Benim seçim şansım yoktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTEN DOĞANLAR
Mystery / ThrillerGeçmişin kirleri benim üzerimdeydi. Kirlerden arınamıyor, her seferinde daha da kirleniyordum. Tanıdığım insanların aslında birer canavar olduğunu öğreniyordum.