Bizim Alaz Soysalan'ımızın finali 🖤
------------------------------------------------------------
Bugün Cesur'la Asi'nin eşyaları için sözleştiğimiz gündü. Mektubu bana vermesinin üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti ama ben toparlanmak bir yana dursun, mümkünmüş gibi daha da dağılmıştım. Bu durum ne kadar fark ediliyor bilmiyordum ama dışarıdan da çok derli toplu görülmüyordum zaten.
Mavi kapıyı gördüğümde, gözümde canlanan görüntü benim boğazımı düğümledi. Birbirimize karıştığımız ilk gece de bu kapının önünde çaresizdim ama Asi vardı. Şimdi buradaydım ama bu kapının arkasında Asi yoktu.
Yavaşça kapıyı çaldım, yere bakıyordum. Cesur kapıyı açtığında buruk bir gülümseme yolladı bana. İçeri girdiğimde eve sinen kokunun içine karışan Asi'nin kokusu vurdu burnuma. İçimi kaplayan sızı hiç geçmeyecek miydi ?
"Odasını biliyorsun zaten, senindir. Ben evden çıkıyorum Alaz. Burada baş başasınız."
Gözümden bir damla firar etti. Onunla değil ondan geriye kalanlarla başbaşaydım artık.
Odasına doğru yürüyüp içeri girdiğimde yatağının üstünde ve yerde düzgünce katlanmış kıyafet yığınları gördüm. Sahne aldığında giydiği elbiseler, meşhur gömlekleri, saçına taktığı halka tokalar... Bendeyse ona asla veremeyeceğim bir hediyesi vardı; saçlarına asla takamayacağınama benim her gördüğümde onu hatırlayacağım yıldızlarla bezenmiş zincir bir saç tokası.
Gözüm tek bir kıyafete takıldı. Bir de gömleklerinden bir kaçına. İlk zamanlar ne zaman görsem üstünde olan oduncu gömleklerine.
Onun odasında onunla konuşabilirdim, sesimi duymasını umarak ve saatlerce içimdekileri anlatabilirdim ona. Bu sefer onun defteriyle kalemine gitti elim. Rastgele bir sayfa açıp konuşmaya başladım.
"Asi'nin odasında, onun eşyalarıylayım tam şu anda. Cesur beni yalnız bıraktı ve bende yüzsüzce burada ondan kalan ne varsa alacağım. Kusura bakmaz umarım, onda Asi'yle beraber biriktirdiği yıllanmış anılar var. Benim sahip olduklarımsa devede kulak kalır.
Gözüme ilk önce önce siyah elbisesi çarptı. Sahnemizde giydiği, kısa olan. Sahnede onun sinirleriyle oynarken bile ona çekilmiştim. Aramızda bir adım vardı, oysa o an bir adım bana aramızda aşılmaz yollar varmış gibi hissettirmişti.
O siyah elbiseyi giydiği gün de, benim yüzünden en değersiz hissettiği günlerden biriydi. Çok kırılmış mıydın Asi ? Canım benim canımın şu an yandığı kadar çok yanmış mıydı ?
'Mutluluğu tanırsın, mutsuzluğu bana sor' demiştin o büyülü sesinle. Bana diklendiğini sanmıştım, meğer sen kendini bana anlatıyormuşsun. Şimdi anlıyorum sevgilim, çok geç kalmama rağmen anlıyorum.
Bugün bu odaya girdiğimdiğimde karar verdim Asi, yanına geleceğim. Yarını, doğum günümü bekliyorum. Son defa üzeceğim herkesi.
Bana 'anasız babasız yaşamışım, sensizlik öldürmez beni' demiştin. Seni bensizlik öldürmedi Asi ama sensizlik beni her gün azar azar öldürüyor.
Ben bana iyi geldiğin için seni istediğimi sanıyordum. Öyle değilmiş, tamamlanmakmış. Benim seninle yaşadığım şeyin adı tamamlanmakmış. Bir daha asla tamam hissetmediğim ilk an anladım bunu.
Sense beni her şeye, bütün pisliklerime rağmen istiyordun. Bu da hayatım boyunca başıma gelen ve gelebilecek en güzel şeydi.
Seninle konuşurken fark etmekten kaçtığım ne varsa sana yazarken fark ediyorum. İçinde senin olmadığı hiçbir şeyi yapamıyorum işin özeti.