ARCANUM AKADEMİ

1

Keyifli Okumalar.

Okurken dinlemeyi sevenler için ;

The Moon And The Sea- Angelo Nicola Giuliano

Eski Fransız Ezgisi-Pyotr Ilyich Tchaikovsky,Hazar Yalçın

İnsan Diyarı

Lorelei

Arka fon çalan şarkıyla aynada kendimi gülümseyerek izliyordum.Bir elimde toz allık bir elimde fırça üstümde ise başarmanın , bunca yaşadığım zorluğun boşa olmadığını kabullenmenin mutluluğu vardı.
Alkışlar.
Dün geceden en çok hatırladığım sesler alkış sesleriydi.

AltınYıldız Ödülleri en iyi kadın oyuncu seçilmiştim.Yüzlerce insan...Çoğunun yüzünde masum bir sevinç mutluluk belki de gurur bazılarının hırstan kaynaklanan kıskançlık..Ödül töreni belki en büyük hayalim değildi ama en büyük hayalimin getirdiği en güzel sonuçlardan biri olduğunu kabul ediyorum.

Şarkının değişmesiyle daldığım düşüncelerden çıktım. Akşamki sete bir an önce hazırlanıp gitmem gerekiyordu.Başrol oyuncusu olduğum tarihi bir dizinin önemli bir sahnesini çekiyorduk bu akşam. Ödül töreninin ardından tekrar Fransaya geri dönmüştük ve 16. Yüzyıldan kalma bir şatoda maskeli bir balo sahnemiz vardı. Döneminde güneş kral diye bilinen hükümdarları genellikle sarayı gösterişli partiler için kullanırmış.Bizim için biçilmiş bir kaftandı aslında seçilen yer. Duyguya girebilmek rolü oynamak daha kolay oluyordu.(Chambord Şatosu/Fransa)

Kendimi bildim bileli tarihi yerler beni derin bir heyecana sürüklüyor. Oralarda geçmiş zamanlarda birilerinin geçtiğini düşünmek orada yaşanan duyguları görmeye hissetmeye çalışmak benim için bir kitabı en ince ayrıntısına kadar ezberlemek,yaşamak gibi geliyor.Mesleğimden dolayı araştırmak gezmek görmek benim için çok faydalı oluyor,neticesinde orada yaşamış bir kadın rolüne bürünmem gerekebiliyor. Şimdi de olduğu gibi..

Bilmem kaç yıl önce belki bir kadın o koridordan heyecanla geçti ,belki hüzünle, hayal kırıklığıyla, belki de ağlayarak. Kim bilir? Bastığım yerlere defalarca basıp olduğu yeri belki kabullendiler belki nefret ettiler belki kaçıp gitmek istediler. Saray yaşamını, orada dönen oyunları entrikaları hayal edebiliyorum ama yaşamak bambaşka bir duygu ve kesinlikle tatmak isterdim. Ne dilediğine dikkat et..

Herkesin inatla rengini sorduğu ve doğal olduğuna asla inandıramadığım kumral saçlarımı tarayarak düz bir biçimde bıraktım.Yurt müdiresini söylediğine göre beni bırakan kadın, annem olduğunu düşünüyordu, aynı benim gibi saçlara sahipmiş.Işık saçarmış ve hiç öyle hali vakti yerinde olmayan bir kadın gibi durmuyormuş.Zamanı geldiğinde gelip alacağını ve kimseye verilmemem konusunda tedbirler aldırmış. Ben beklemekten asla vazgeçmedim. Ama o hiç gelmedi.Eh teşekkür etmem gerekiyor sanırım.Müdiremizin annemin güzelliğini anlattığı günden beri geldiğinde ona benzediğimi görsün beni almaktan vazgeçmesin diye daha önce hiç görmediğim bir kadına benzemeye çalıştım. Lisede takı, bakım malzemeleri alabilmek için çalıştığım bile oluyordu. Zaten bu sayede keşfedilmiştim.Ünlü markaların tanıtım standlarında çalıştığım zaman müşteri olarak gelen bir yapımcı sayesinde şuan tanınmış bir oyuncuydum.O olmasaydı şuan kim bilir-Her neyse konumuz bu değil şu an.

Üzerime rahat bir takım giyinip metinlerimi alıp çıktım. Yaklaşık 15 dakika önce otele verdiğim talimat üzerine çağırdığım taksi beni bekliyordu. Son dakika ek sahneler eklemişlerdi. Çok fazla ezber yapamadım umarım zorlanmam. Partnerim tatlı ve yakışıklı bir adamdı. İş dışında pek bir samimiyetimiz yoktu ve herhangi bir magazin haberine fırsat vermek istemiyordum. Gündeme benim ilişki hayatımla gelmektense başarılarımla gelmeyi tercih ediyordum. Neyse ki bugüne kadar böyle bir durum yaşanmamıştı. Çoğu meslektaşımın aksine gece hayatında artık pek aktif değildim. Yeteri kadar yoğun bir çalışma hayatım var ve bunlara pek hevesim kalmamıştı. Daha doğrusu istesem de öyle bir arkadaş çevrem yoktu. Ne diyorduk dünyanın değil evrenin en yalnız insanı.