ch2

26 4 3
                                    

elini kavramak bir yana dursun, yumruğumu geçiriveriyorum yüzünün tam orta yerine. "siktiğimin piçi," diyorum. "kanımı donduruyorsun."

göz bebeklerim titremeye başlıyor, krizlerimin yaklaştığını hissediyorum. "uzak dur benden, yoksa gebertirim seni." öfkeli sözcüklerim arasından tükürüklerim ağzımdan sıçrıyor, köpürüyor, yumruklarımı sıkıyorum.

o ise gülüyor.

gözlerindeki ve çatlak dudaklarındaki gülümseme şefkatle bezeli, şüphesiz. sanki bana seni anlıyorum ve de affediyorum der gibi bakıyor. sinirden gözüm dönüyor. tırnaklarımı avuçlarıma geçiriyorum, yüreğimin çarpıntısı küstah kıkırdayışlarıyla sevişiyor.

nefes alamıyorum ben.

ve bu his yüreğimi yarıyor, kanımı akıtıyor. akan kan bir kadehe doluyor, gelinciğin teki geliyor, kırmızıya boyanıyor. gelincik şimdi benden bir parça taşıyor.

ben taşıyorum.

yüreğimdeki yarıktan taşıyorum oluk oluk.

gelincik bozguna uğramış sanki, oradan oraya sürükleniyor bir düş misali. ben aslında kendimi ve yarınları bir arada düşünemiyorum ama istiyorum ki gelincik hep yaşasın. daldırsın gövdesini o sırça kadehe ve dolsun içtikçe içindeki boşluk.

ama tam o sırada kuzgun geliyor, avlıyor gelinciği. o parıltılı beyaz tüyleri kırmızının en koyu tonuna boyanıyor, bana dehşetle bakıyor, bir medet umuyor.

gelincik o an her şey için çok geç olduğunu idrak edemiyor.

fakat ben ediyorum.

eğilip yerdeki bedeninin kanla kaplı gerdanına yaslıyorum başımı. gelincik anlam veremediğim son bir hırıltılı çıkarıyor, sonraysa sessizliğe bürünüyor her yer.

üstüm başım kan içinde, yeonjun ise hâlâ o aptal sırıtışını takınıyor. diyor ki, "ne aptal bir gelincik," yara bere içinde kalmış elleriyle terden ıslanmış saçlarını başının arkasına doğru tarıyor, neredeyse erotik denilebilecek bir biçimde dudağını ısırıyor.

"anlamalıydı. her şey için çok geç olduğunu anlamalıydı! anlasaydı ve teslim olsaydı kuzguna, bu kadar acı çekmezdi! aptal! aptal gelincik!"

yeonjun histerik kahkahalarla inletiyor tüm sokağı, sokak kedileri korkup kaçışıyor. ben ise olduğum yerde kalakalıyorum. nefesim kesiliyor, nutkum tutuluyor.

çünkü yeonjun ay ışığının altında çok güzel görünüyor.

sağ elinin avcuyla kanla kaplı yanağımı okşuyor, beni temizlemeye çalışıyor. panikliyorum. geri çekilmeye çalıştıkça ona çekiliyorum. "korkuyor musun?" diyor. ürkekçe başımı sallıyorum onaylar misali. yeonjun bu sefer hayal kırıklığının en derin tonunu taşıyor gözlerinde, içimi yakıyor, boğazımı düğümlüyor. "senden değil," diyemiyorum. "kirin sadece tenime değil, ruhuma işlediğini anlayacaksın diye ödüm kopuyor."

diyemiyorum!

o da kurcalamıyor zaten. böylece geçip gidiyor. ama ruhumdaki ur biraz olsun azalmıyor, aksine büyüyor, gelişiyor, benliğimde benden çok yer ediniyor kendine. benim ise ne durdurmaya mecalim var ne de saklanmaya.

odağımı yeonjun'a veriyorum. benden ne istediğini sorup bağırıp çağırıyorum. onun ise sanki bir anda başka birine dönüşmüşçesine gözleri doluyor, karşımda büzüşüp ufalanıyor.

yeonjun kulağıma şeytanı öldürdüğünü fısıldıyor.

vücudumu bir ürperti alıp götürüyor. kulağımdaki nefesi yüreğimle alay ediyor. göğsünden itip denize varana değin ilerliyorum. bir an olsun dönüp de arkama bakmıyorum fakat ensemdeki nefesini hâlâ daha hissedebiliyor, tir tir titriyorum.

şeytan katili tutuyor ellerimi, ben de geri durmuyorum bir an olsun. adımlarım onu beklermiş gibi bırakıyor ilerlemeyi, mıhlanıveriyorum olduğum yere. dizlerim tutmuyor, kafam zaten darmaduman.

sıkılıyorum bu durumdan. bunalıp bulanıklaşıyorum. yeonjun ise bunu fark etmiş olmali ki karar veriyor sonunda ağzını açmaya.

bir çırpıda benden yardım istiyor. göz açıp kapayıncaya kadar dudaklarını dudaklarıma bastırıyor, ben daha ne olup bittiğini anlayamadan diyor ki tanrı en sevdiği oğlunu öldürdüğüm için kızgın, sakla beni.

yeonjun'un gizlemeye çalıştığı korkusunu iliklerimde hissediyorum, bu sefer küstahça gülme sırası bana geliyor. "korkma," diyorum, "tanrı coktan unuttu bizi.

ve kötülerimizi."

müteakiben öfkeyle birleştiriyorum dudaklarımızı, dişlerimiz çarpışıyor, dillerimiz savaşıyor. ben o gece kuzgunu umutla zehirliyorum, onun ise ne sesi çıkıyor ne de soluğu.

sadece gün doğana değin beni öpüyor, saçlarımı okşuyor.










🗡

🗡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

death is in love with usHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin