Hayatımda gördüğüm en tatlı rüyanın içinde iken yüzüme vuran güneşle sanki derin bir okyanus dibindeymişim de suyun yüzeyine çıkmışım gibi boğuk bir nefes aldım. Lanet girsin ki uyanmıştım, lanet girsin ki alarm çalıyordu.
Alarma uzanmak için çabalamaya bile uğraşmadan tekrar gözlerimi kapattım. Hayatım boyunca peşimi bırakmayan tembelliğim uykuya olan sevdam ile birleşince tamamen tembel bir hayvana dönüşüyordum.
Pişman değildim.
Dilek'in adımlarını duyduğumda arkamı dönmüş öylece uyuyordum.
''Abi kalk otobüs kaçıcakmış Azel abla cama taş attı.''
Ben uslanmazdım.
''Ne...'' Kafamı kaldırıp odamdaki kocaman saate baktım. Evet, alarmı kapatacağımı bildikleri için annem ve babam odama kocaman bir saat yaptırmıştı.
Yatağımdan dünyanın sonu gelmişçesine fırladım.
''Hassiktir!''
Otobüse yetişmeme 5 dakika vardı.
Azel kapıdaydı.
Ve cama taş atıyordu. Cidden bu kız neden her seferinde evimizi taşlıyordu? Özellikle de şeytan taşlar gibi.
Kalkıp hemen baş ucumda giyinmiş Dilek'e seslendim.
"Dilek sen koş çantanı kap servisine 5 dakika var kapıya çık geliyorum hemen!''
Annemin haykırışlarını duyduğum an camdan bir gümbürtü yankılandı ve o anda annemin sesi odamın koridorunda yükseldi.
''Ayaz kalk artık it oğlu it kalk...Ben bunu doğuracağıma taş doğuraydım Rıza bey! Taş doğuraydım...''
Dolabıma fırlayıp hemen giyinmek için üstümü çıkarmaya başladığımda Dilek de ortadan kaybolmuştu.
''Siktir siktir siktir...'' Üstüme hemen geçirdiğim kazak ve pantolon hiç içime sinmemişti ama Azel tekrar daha da şiddetle bir taş daha fırlattı. Camı açıp bağırmak istedim ama yapamazdım. Azel'in elinde ne varsa onunla bile vurabilirdi beni.
Korkak cesaretiyle camı açmaya yeltendim, ardından ayağım halıya takıldı. Düşüşümle gözlerim yaşarırken camı açtım.
''Geliyorum vurma!''
Bilgisayar çantamı ve hazırladığım bez çantamı da toparladıktan sonra koşarak kahvaltı masasına geçtim.
''Sen nerdesin sen! İt oğlu it, eşşoğleşşek seni!'' Annem yine Karadeniz aksanıyla konuşmaya başlayınca gülesim geliyordu. Masadan hemen birkaç şey atıştırıp kapıya çıktım. Babam ise tamamen kitapları içinde transa girmiş bir durumdaydı.
''Yürü oğlum geç kaldın.'' sakin ve dingin sesi her zamanki gibi güven veriyordu.
Ayakkabılarımı giyerken kapı eşiğine yüzüstü kapaklandım. Dilek bana kahkahalarca gülerken ben tamamen ayakkabımı giymeye odaklanmıştım. Hayır, şuan küfredemezdim, zamanım yoktu. Hayır, sinirden ağlayamazdım, gerçekten hiç zamanım yoktu.
''Sus muşmula suratlı seni!" Sinirle çemkirirken sonunda ayaklandım ve merdivenlerden uçarcasına inmeye başladım. Dilek benim önümden iniyordu. Ardından hızla yukarı çıkmaya başladım.
Param yoktu.
Kapı eşiğinde söylenip ayakkabıları toparlayan anneme aldırmadan kapı eşiğinden babama bağırdım.
''Baba para!''
''İbanına attım.''
Babam da kapı eşiğine geldiğinde önünde eğildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYAZ
Teen Fiction''Tanıt bakalım kendini o zaman?'' Ayağa kalkmaya yeltendim ve sonunda başardım. ''Ben Ayaz, parayı severim, bağırarak şarkı söylemeyi, insanları sinir etmeyi ve resim çizmeyi severim..ve günbatımını severim. Ama en çok ayaz havalarını severim...'' ...