En yakın şehirden tekne ile uzaklığı bir buçuk saati bulan, ağaçlarının uzun ve de yoğun olduğu bir bu adanın en uç kısmında yer alıyor Ruhban okulu. Milattan sonra 1215 yılında kurulan bu okulun amacı rahip yetiştirmekti. Çok sert ve acımasız bir disiplin anlayışı benimseyen yönetmelik yüzünden çoğu zaman bir kısım öğrenciler aç bile yatırılıyordu. Hâlâ şiddete başvurup disiplini sağlamaya çalışan rahibelerin ufacık gönüllere saldığı korku karşılıksız kalıyor, çocuklar çoğu zaman gördükleri bu zalimce muameleleri ailelerine dahi anlatamıyorlardı. Katı disiplin anlayışının yanı sıra okulun tüyler ürpertici görünüşü, görenlerde okulu okul değil de ceza evi izlenimini uyandırıyordu...
1215 yılının aralık ayında annesi ve de babası tarafından buraya terk edilmiş bir çocuk idi Aleksius. Okula getirildiğinde henüz dokuz yaşında idi. Şimdi ise yıl 1222 ve ay ise yine aralığa denk düşmekteydi. Buraya getirildiği günden beri tıpkı her gece yaptığı gibi yatakhanenin penceresine geçmiş dışarıyı seyrediyordu. Ay ışığının aydınlattığı ağaçların üst kısımları yay gibi bir sağa bir sola savrulurken, denizden esen hırçın rüzgâr ile karışık yağan yağmura rağmen gökyüzü bu gece pek bir hoş görünüyordu. Akıp giden vakit şu sıralar epey yol almış ve bu durum Aleksius'un uykusunu getirmişti...
Uyumadan önceki son birkaç dakikasını denizi biraz daha seyrederek geçirmek istedi. Ayın seyrek ışıklarıyla aydınlanan deniz, onun ev özlemini körüklüyordu. Masmavi gözleri kapanmak üzereyken ağaçların arasından bir şeylerin geçtiğini fark etti. O az önceki kapanmak üzere olan gözleri birden bire dikkatle açılıverdi ve daha bir detayla bakmaya başladı ağaçların dibine. Uyumak için gidecekken gözlerine çarpan bu şey yüzünden bir süre daha durdu oracıkta. Henüz on altı yaşında olan bu çocuğun, daha önce hiç şahit olmadığı bu küçük hadise onun merakının ateşlenmesine sebep oldu. Ağaçların altına baktığı süre zarfında bir şeyler göremeyince kendi kendine 'herhalde bir hayvandır' deyip, uyumak için yatağına geçti. Yatağı yatakhanenin son katı olan üçüncü katın orta kısmında yer alıyordu. Yatağına çıktığı her seferde onun zayıfta olsa bedenini taşıyan demirler gıcırdıyordu. Gözlerini son olarak yatakhanenin hafif ıslak, sararmış tavanına bakarak yumdu ve birkaç dakika içerinde uykuya daldı...
Sabahın ilk saatlerinde içeridekileri uyandırmak için gelen baş rahibenin sesi yükseliyordu kulaklarda. Kulak zarı patlat-mak için kullanılabilecek yüksek ses tonlarından anlaşılmaya çalışılan sözler, yatakhanenin bütün köşelerinde sekiyordu adeta:
- Uyanın beceriksizler, buraya uyumak için gelmediniz. Kalkın sizi işe yaramaz tembel ucubeler.
İçeride yataklarından henüz inememiş çocukların ranzalarına ayağına taktığı kışlık botlarla acımasız ve de sertçe vuruyor, inmek üzere olanları da var gücü ile ileriye doğru iterek düşürüyordu. Kendisini bu şekilde tatmin ederek eğlenen rahibe Angela, yatakhanenin son sırasında uyumaya devam eden çocuğu fark edince sinsice gülerek ona doğru yaklaştı. Çocuğa doğru ilerlerken bir yandan da içeride uyanmış olup köşelere kaçışan çocuklara sağ işaret parmağını dudağına götürüp sus işareti yaptı. Bu işaretin ardından yürürken gece yağan yağmur ile tavandan damlayan suları içinde barındıran kovayı alıp ilerlemeye devam etmesinden anlamışlardı ki rahibe biraz sonra acımasızlık yapacaktı...
Ranzanın başında durup o sinsilikle dolu gülüşünü sergiledikten sonra elindeki su kovasını uyuyan çocuğun üzerine boşalttı. Birden neye uğradığını şaşıran ufak çocuk yatağından savruldu ve yere düştü. Aleksius yere düşen çocuğu kaldırırken rahibe ise iğrenç karkasını bitirdikten sonra bu defa da çocukları ite kaka aşağıdaki mutfağa gidip kahvaltı hazırlamalarını söyledi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHBAN OKULU (Ölümün Nefesi)
Mystère / Thriller1215 yılının karanlık günlerinde büyük bir adanın ağaçlarla kaplı en uc kısmında yer alan ürpertici Ruhban okulunda geçmektedir konu. Amacın rahipler vede din adamlarının yetiştirilmek olduğu yıkık dökük bu okulda, ardı ardına işlenen vahşice cinaye...