Gün beklediklerinden sakin geçiyordu. Klasik ilerliyordu her zamanki gibi. Jungwon'un peşini bırakmayan huzursuzluk hissi dışında tabii. Jake bütün gün yanından ayrılmama kararı almıştı onun. Farklı dersliklere gitseler bile gerekirse dersten erken çıkmış ve Jungwon'u kapının önünde beklemişti. Arkadaşı için endişeleniyordu. Kokusunu aldığı şey normal değildi. Ne olduğunu tam olarak adlandıramasa da hoşuna gitmemişti. Ama intikam hissinin kokusunu aldığını düşünüyordu. Sarışın çocuğun aurası kıpkırmızıydı ki Jake bir an gözleri kanıyor sanmıştı.
Dalgın bir şekilde Jungwon'un telepati pratiği dersliğinin önünde beklerken buz kadar soğuk kaya kadar sert bir bedenin ona çarpmasıyla kendine gelmiş ve sendelemişti. Kaşlarını çatarak kendisine çarpan kişiye baktığında Park Sunghoon ile göz göze gelmişti. Ne yani birde şu çocuğu mu çekmek zorundaydı simdi? Zaten yeterince gergindi.
"Büyüklerinin önünde durmamalısın köpekçik"
Sunghoon sinir bozucu ve soğuk bir şekilde önündeki mora gözlü çocuğa aşağılayıcı bir bakış atarken konuştu."Yürürken önüne bakmalısın buz dağı yolunda birileri olabilir." diye cevap verdi aynı sinir bozucu ses tonuyla Jake
Normalde böyle konuşmayı sevmezdi başka birisi olsa özür diler ve yolu açardı ama karşısında her zaman kendisini aşağılamak için fıtsat arayan bir Sunghoon olunca içindeki sinir bozucu kişiliği çıkarmadan edemiyordu.
"Yolumdaki bir köpekse eğer o çekilecek çocuk"
Sunghoon direkt olarak Jake'in gözlerine bakıyordu bu seferJake de vücudunu Sunghoon'a doğru çevirip yaklaşarak göz temasını kesmeden konuştu.
"Eğer yolunda bir kurt varsa yolun kenarından gitmelisin kan emici"
Sunghoon cevap vermedi ama ikisi de göz temasını kesmemekte ısrarcıydı. Sunghoon'un koluna birisi girene kadar bu sessiz savaş devam etti.
"Sunghoon hyung beni yemekhaneye götürür müsün?" demişti sabah gördükleri sarışın çocuk
Sunghoon ilk önce kolunu Sunoo'dan kurtardı. Savaşı bitirmek için Jake'e doğru kafasını çevirdi fakat onun tamamıyla Sunoo'ya kitlenmiş olduğunu fark etti. Gözlerinin git gide lavanta moru olduğunuda. Neden tehlike altında hissettiğini anlamadı ama şaşırmıştı. Jake kolay kolay kimseye karşı kurt formuna dönüşmeye hazır olarak bakmazdı. Hatta şu ana kadar kimseye bakmamıştı ki kurt formunu gören sadece Jungwon idi. Şaşkınlığını gizli tuttu Sunghoon ve bir şey dememeye karar verdi.
"Sana da merhaba Jake hyung" dedi Sunoo ona dönerek
"Sana ismimi daha önce hiç söylemedim" dedi Jake duyabileceğiniz en mesafeli tonla
Sunghoon gittikçe şaşırıyordu. Jake'i hiç böyle görmemişti kendisine karşı bile.
"Oh üzgünüm biraz korkutucu olmuştur. İsmin buralarda baya yaygın ve ayrıca yanlışlıkla Sunghoon hyungun aklını okudum az önce. Jake ne kadar da güzel gözüküyor diye düşünüyordu." Demişti Sunoo şirince gülümserken.
Sunghoon sinirle Sunoo'ya döndü ve omzuna yumruk geçirdi
"Öyle bir şey düşünmedim. Bir köpek nasıl güzel olabilir ki. Tüylü tüylü ıy." Dedi Sunghoon gözlerini devirirken
"Oh pardon flört ediyorsunuz sanmıştım." dedi Sunoo ensesini kaşıyarak
"Kavga ediyorduk. Ayrıca merak etme Park senin gibi ölü bir ruh taşıyan adamın güzel bir şey düşünebileceğini sanmıyorum zaten." Jake cümlesini bitirir bitirmez arkasını dönüp gitmişti.
Jungwon çıkana kadar merdivende oturmaya karar vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cage
Fanfiction"Kötü bir ruhun ele geçirdiği bir kişiyi sadece onun daha önce tatmadığı bir şeyi tattırarak kurtarabilirsin Jungwon" dedi Jay. "Ne o Jay?" Jungwon merakla sordu büyüğüne "Aşk Jungwon aşk..." dedi Heeseung hüzünle camdan dışarıyı izlerken