Koştum. Arkama bile bakmadan, nefes bile almadan koştum. Ağlayamayacak kadar korkmuştum. Sanki cinayeti izlemekle kalmamış, o adama işkenceyi ben ediyormuşum gibi hissediyordum. Düşünemiyordum. Yağmur damlalarının pencereden aşağıya süzüldüğü gibi gözümden yaşlar akmaya başladı. Yavaş yavaş, istemsizce, korkakça...
Üst düzeyde sıradan hayatımın bana uzaklardan el salladığını gördüm. Beni bir yanımda yalnızlığım, diğer yanımda çaresizliğimle bırakıp gitmişti.
Hiçbir zaman acımadığı yetmezmiş gibi bu sefer en acımasız yüzünü gösteriyordu. Kaldırıma oturdum, başımı iki elimin arasına aldım ve düşünmeye çalıştım. Kendime şu soruyu sorup duruyordum: "Ne yapmalıydım?" Cevabını vermekte zorlanıyordum. Çünkü kafamın içinde sürekli çığlıklar, inlemeler yankılanıyordu.
Sonunda, en azından polisi aramalıyım diye düşündüm. Yapabileceğim en yararlı şey buydu. Telefonumu çıkardım. Elim, telefonu tutmamak için direniyordu. En kısa sürede yüksek dozda bir ağrı kesici almalıydım yoksa ayakta durabilir miydim bilmiyordum. Zoraki bir şekilde numarayı tuşladım.
"Alo?" sesim bütün duyguları yansıtıyordu. Kırık, titrek bir tonu vardı. Eski sesimin özgüvenini özlüyordum. Eski sesimi bir daha duyamama korkusu boğazımda bir düğüm oluşturmuştu. Ta ki telefonun diğer ucundaki kadının sesini duyana kadar.
"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?" kadının sesi yumuşak ve nazikti. Bu beni biraz da olsa rahatlatmıştı.
"Bir adamı öldürdüler, siyah takım elbiseli birkaç adam. Ben gördüm, ama yardım edemedim çünkü..çünkü korktum. İşkence ettiler, öl-"
Çok hızlı konuşuyordum ve anlatırken her sahne gözümün önünde tekrar canlanıyordu. Ve yine ağlamaya başladım. Orda öylece cinayeti izlediğim için o kadar kızıyordum ki kendime, o kadar pişmandım ki.
"Bakın, öncelikle sakin olmanız gerekiyor. Adınızı öğrenebilir miyim?"
Şuanda sakin olmak bir burunsa ben Lord Voldemort'um, sakin olmak fakirlikse ben Acunum ve sakin olmak dev bir kediyse emin olun ki ben sadece minik bir kuşum.
"Defne, Defne Esen."
Kadın ölümcül derecede sakin ve kibar tavrıyla:
"Defne Hanım konumunuz hakkında beni bilgilendirir misiniz?" dedi.
Olmayan tarif yeteneğimle kadına bulunduğum yeri anlatmaya çalıştım. Daha sonra derin bir nefes aldım ve olayları özet geçtim. Kadın bana, ilgilenmeleri için bir ekip yollayacağını sonra da yine ve yine sakin kalıp beklemem gerektiğini söyledi.
On beş dakika kadar kaldırımda oturduktan sonra iki polis arabası yanaştı. İlk arabadan dört, ikinci arabadan iki kişi olmak üzere altı polis geldi. Tek kelime etmeden olayın olduğu ara sokağa doğru yürümeye başladım. Suratımdan anlaşılacak kadar bariz bir korkum olduğundan beni konuşmaya zorlamadıklarını tahmin ediyorum.
Köşeden döndüğümüzde arsanın etrafında insanların toplandığını gördüm. Bu toplanmanın sebebi cinayet değildi. Çünkü arsa alev almış cayır cayır yanıyordu. Şaşkınlığımı saklamak için hafif bir çaba gösterdim fakat ne kadar başarılı olduğumu kestiremiyorum.
Polislere olayı özetleyip, içerde bir adamın olduğunu anlatmaya çalıştım. Adamın öldüğünü ve katillerin, adamın içinde bulunduğu arsayı yaktıkları konusunda onları ikna ettim.
Adamı işkenceyle öldürüp üstüne onun bulunduğu arsayı yakabiliyorsanız adam size gerçekten büyük dokunmuş olmalı diye siyahlı adamlara söyleniyordum. "Adamlar" diyorum fakat hala insan olduklarından emin değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuğunun Ağıtı
Подростковая литература"Onu çok iyi tanıyorum. Çünkü onu ölürken gördüm. Gözlerindeki çaresiz bakışları hissettim. Ve bu benim hayatımı değiştirdi."