Sıradan soğuk bir akşamdı.
Selçuklu o zamanlar daha 8 yaşında zavallı bir yavruydu.
Saray'ın en dibindeki zindana kapatılmıştı.
Babası Oğuz Yagbu tarafından her gün işkence gördüğü için her yeri yara bere içindeydi, üstünde eski delik deşik yırtık kıyafetleri vardı.
Soğuktan ve acıdan tir tir titriyordu.
Selçuklu : Yerde bacaklarını kendine doğru çekmiş, kendini ısıtmaya çalışıyordu.
Tam o esnada içeriye Oğuz Yagbu, yanında iki askeriyle içeri girdi.
Oğuz : Tch.
Geri askerlerine döndü.
Size onu zincirlere bağlayın demiştim.
Askerler üzgündü.
Küçücük, masum bir çocuğa işkence çektirmek istemiyorlardı, ama efendilerinin sözlerinden çıkamazlardı, O yüzden sessiz kalıyorlardı.
Özür dilemek için eğildiler.
Üzgünüz, hemen halledeceğiz.
Askerler, Selçuklu'yu duvara yaslayıp iki kolunuda zincire bağladılar.
Selçuklu : Baygındı, Onlar kendisine dokununca azda olsa kendine geldi, ağzından küçük bir ses çıktı.
M...Mam...
Bu çocuk açtı, açlıktan kaburga kemikleri görünüyordu, derisi olan bir iskelet gibiydi adeta.
Oğuz sinirlendi.
Yine uyandın demek küçük velet!
Acımasızca sırıttı.
Aç mısın yoksa? Aww. Yemek ister misin?
Selçuklu : aniden gözleri ışıldadı ve kafasını kaldırıp bağırdı.
M-MAM! MAMA!
8 yaşında olmasına rağmen kelime dağarcığı çok azdı.
Yaşıtındaki çocuklar hiç susmazken o daha 1 kelimeyi bile zar zor söylüyordu.Oğuz : Sırıtmaya devam etti, yerden bir taş aldı ve Selçuklu'nun ağzına doğru tuttu.
Hadi yesene.
Selçuklu : Bunu görünce hayal kırıklığına uğradı, dudaklarını büzüp ağlamaya başladı.
Askerler, Selçuklu'ya acıyarak bakıyorlardı.
Oğuz : Bırakın ağlasın.
Diyerek dışarı çıktı.
Askerlerden biri dışarı çıktı, öbür askere baktı,
Fazla gecikme.
Diyerek, Oğuz'un peşinden gitti.
Öbür asker, Selçuklu'ya baktı.
Selçuklu'da ona baktı, ağladığından dolayı yanakları nemli, gözleri kanlanmıştı.
Gözlerini kocaman açmış, ağzı açık ona bakıyordu.
Asker gülümsedi, cebinden ekmek çıkardı.
Selçuklu'nun gözleri yine ışıldadı ama geri söndü.
Oğuz sürekli onun gözünün önünde sırf canı çeksin diye diye türlü türlü yemekler yerdi.
Selçuklu, onunda öyle yapacağını düşündü.
Sırf izlememek için gözünü kapattı.
Asker ekmeği onun ağzına götürdü.
Hey! Uyumasana hemen, senin için getirdim bunları!
Selçuklu : Gözlerini geri açtı, şaşırdı, bir ekmeğe bir askere baktı.
Asker ekmeği onun ağzına soktu.
Selçuklu büyük bir iştahla yedi, çok sevinmişti 1 haftadan sonra ilk kez yemek girmişti ağzına, ekmek biraz küçüktü ama onu doyurmaya yetmişti,
Askerin biraz yüzü düştü,
Üzgünüm kuzum, elimden bu kadar geldi.
Selçuklu, ona hafifçe gülümsedi, alışık değildi bunu yapmaya çünkü hiç sevinmek için bir nedeni olmuyordu.
Asker onun bu halini görünce sevindi, ayağa kalktı.
Umarım yeterli gelmiştir küçüğüm, şimdi gitmem gerek, görüşürüz!
Selçuklu şaşırdı, ağzını açarak birkaç ses çıkardı,
T...T...
Asker ona baktı.
Tess...kürler...
Yaşadığı onca travmadan sonra konuşmakta güçlük çekiyordu ama askere teşekkür etmek istedi.
Asker şaşırdı
Aww! Rica ederim kuzum.
----------------------------------------------
Selçuklu bu anısını hatırlayınca tebessüm etti, hafifçe gülümsedi.
Saruhan :
Babaaa! Burada mısınn?Selçuklu silkelendi, kendini anılara fazla kaptırmıştı.
Selçuklu :
Efendim kuzum?Saruhan :
Neye daldın sen öyle?Selçuklu :
Hiiiç...Yemeğine bak Saruhan, yemezsen güçlü bir asker olamazsın.Saruhan kafasını sallayıp yemeğine devam etti.
Selçuklu, babası Oğuz gibi olmayacağına yemin etmişti, babalığı Oğuz'dan değil o askerden öğrenmişti.
(Bu hikayeyi zamanında Selçuklu'yu çok seven bir arkadaşım için yazdım, onunla artık konuşamıyoruz ama olsun belki onun gibi başka biri bunu okuyup mutlu olur <3, buarada bu benim ilk hikayem, eleştiriye açığım, hatalarımı belirtiniz lütfen, okuduğun için teşekkür ederim <33)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Countryhumans (Flashbacks)
NouvellesEski devletlerin durduk yere, hiç beklenmedik bir zamanda eski anıları akıllarına takılır. (İstek alınır)