Bölüm-1

15 0 0
                                    

Onun varlığını hissetmek bile yetiyordu içimdeki huzursuzluğu katlamaya. Kahkahalarının altındaki yapmacıklığı, gözlerinin samimiyetsizlik içinde kıvranan bakışlarını nasıl oluyordu da bir tek ben anlayabiliyordum? Nasıl oluyordu da kız arkadaşım bu adamı yakın arkadaşım diyerek benimle aynı masaya oturtup muhabbet etmemiz için can atıyordu?

" Ne dese beğenirsin? 'Beni yoldan çıkarma.'"

Avucumun içindeki kadehi kırıp gözlerini oymamak için verdiğim çaba, kendimle mücadelem korkunçtu. Lafından sonra attığı koca restorantı dolduran kahkaha kulaklarımda çınlarken sinirlenmemek işten bile değildi.

Kız arkadaşım ve bu sözde 'gay' arkadaşı oradaki varlığım silinmişçesine devam ettiler sohbetlerine. Ben de meraklısı olmadığım için adamın bilmem kaçıncı tek gecelik ilişkisine, dudaklarımda hafif bir iğrenti ifadesiyle sadece dinleyicisi oldum bu iki çoksesli insanın. Sevgilim büyük bir heyecanla dinliyordu olan biteni ama eminim ki bu konu ilk defa burada açılmamıştı, bir aydır aynı şeyler konuşulup duruyordu aralarında.

Sıkıntıyla iç çekince ilgisini çekmiş olmalıyım ki bu ikili çok senkronize bir şekilde kafalarını bana çevirdiler. Yüzümdeki iğreti ifade yerini korurken masanın benden tiksinen elemanı iğneleyici laflarıyla söze girdi.

"Sıkıldıysan dışarda bir oyun parkı gördüm, tam senlik Kerem. Biz yetişkinler rahatça sohbet edelim."

"Aa olur mu, gel beraber gidelim Eren'cim. Sallıyım seni salıncakta." diye cevap verince alaylı alaylı gözleri kısıldı, dudaklarında haha dercesine bir ifadeyle.

"Aşkım, geç oldu zaten. Hadi kalkalım artık." diyince sevgilim hepimiz ayaklandık. Ve oradaki aşkım bana söylenmemişti.

Çıkmaya başladığımız zamanlar bu sevgi sözcüklerine şaşırmış hatta fazlaca da rahatsız olmuştum. Sevdiğim insanın başka bir erkeğe aşkım, canım, hayatım demesi bana doğru hissettirmemişti her ne kadar yakın arkadaş da olsa. Bunu dile getirdiğimde kız arkadaşıma, arkadaşının gay olduğunu bu sözcüklerin veya sevgi gösterilerinin bir tehlike yaratmayacağını söylemişti. Bu açıklama pek de içimi rahatlatmamıştı ya... Yine de sonrasında çok üsteleyememiştim.

Şimdi ise neredeyse ilişkimizin ikinci senesini devirirken hayatımızın hep bir parçası olmuştu bu adam. Fakat ben yanında rahat edemiyor, hep diken üstünde hissediyordum. Zaten iyi de anlaşamıyorduk. Bunu ne kadar dile getirsem de sevgilime o kabul etmiyor, dünyada en çok sevdiği iki insanla vakit geçirmekten çok keyif aldığından bahsediyordu. Ben de bazenleri bu keyfi onun elinden almak istemiyordum.

Hesabı hallettikten sonra sevgilimin beline sarıldım nazikçe, çıkışa kadar yan yana yürüdük. Hafif bir gülümseme vardı yüzünde. Çok güzeldi Deniz. Keskin yüz hatları, içinde galaksileri saklayan simsiyah gözleri ve upuzun saçlarıyla inanılmaz bir kadındı. İlişkimiz içinde hep sorgulardım, bana benim gibi bir adama nasıl baktığını. Ama şöyle böyle gelmiştik işte bugünlere kadar. Sağlıklı ve her şey rutininde ilerliyordu ve de bu rutin hoşuma gidiyordu.

Düz bir adamdım ben. İyi bir iş ve iyi bir partner şu hayatta daha ne isteyebilirim ki dedirtirdi bana. Aksiyondan uzak, kendi rutininde ve yaşam döngüsünde olmaktan keyif alan bir adamdım.

Belki de o yüzden Eren'in ne yaptığı belli olmayan yaşamı ve yaşadıkları batıyordu ya bana, işte onun tam teşhisini koyamazdım.

Vale arabamı kapının önüne getirip anahtarı teslim ettiğinde fark ettim ne kadar yorulduğumu ve bir an önce evime varmak istediğimi. Deniz'in kapısını açıp onun Eren'le vedalaşma seremonisinin bitmesini bekledim.

"Eve geçince mesaj at, tamam mı?" diyordu sevgilim koskoca adama.

Sarılmalarının arasında "Tamam canım." dedi Eren de. Bir yandan da onları izleyen gözlerime varlığımı şu an anlamış gibi kinli bakışlar atıyordu.

Sonunda ayrıldıklarında ve Deniz arabanın koltuğuna yerleştiğinde kapıyı örttüm, şoför tarafına geçtim.

"Sana da iyi geceler eniştecim."
Duyduğum hitapla yüzüm buruşurken umursamaz bir bakış atıp koltuğa oturdum ve arabayı çalıştırdım.

Önce Deniz'i evine bırakacaktım, hafif tempolu bir müzik doldursun boşluğu diye radyoyu açtım.

"Zaten ayda yılda bir bir araya getiriyorum sizi. Daha az huysuz olmayı deneyemez misin?" diye keskin bir tonda sordu Deniz.

"Samimi bulmuyorum adamı, ne yapayım hayatım? Seni kırmamak için geliyorum ama konuşacak bir konum yok onunla."

Başka bir şey konuşmadık yol boyunca. Gecenin serinliği camlardan girerken ve güzel bir müzik yankılanırken, ikimiz de tek laf etmedik.

Deniz'in evine vardığımızda inmek için hareketlenirken onu böyle tavırlı ve küskün göndermek istemediğimi düşündüm. Ortada birbirimize darılacak hiçbir şey yokken aramızda asla bir gerginlik olsun istemedim. İnmeden belinden hafifçe kendime doğru çekip dudaklarımızı birleştirdim. Derinleşmeyen ama duygularla bezeli bir öpücüktü. Ayrılırken dudaklarımız alınlarımızı birbirine yasladık. Artık samimi bir gülümseme vardı suratında.

"Seni seviyorum." diye fısıldadım. Sanki ağzımdan çıkan kelimeler değerli birer mücevhermiş ve her an kırılabilirmiş gibi.

Burunlarımızı hafifçe birbirine sürtüp hareketlendi ve arabadan indi.
Eve girene kadar ardından onu izledim ve sevgi sözcüklerime karşılık vermemesine bir mana vermeye çalıştım. Fakat başarılı olamadım.

Tam arabayı çalıştırıp bu uzun ve yorucu geceyi bitirmek için yuvama dönecekken telefonuma gelen mesajla afalladım.

-*konum*
-Şu an sana çok ihtiyacım var.

Gelen mesaj Eren'dendi.

--------------------------------------------------------------

Öyle gece gelen anlık bir gazla başladık bakalım...

PİNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin