veda mektubu

30 3 0
                                    

sevgili sevgilim lee minho;

belki bana kırgınsın, hatta ötesinde kızgınsın ama bu mektubu okumanı istiyorum. beni affetmesen bile her zaman yaptığım gibi sana kendimi anlattığımı düşün, son kere.

nasıl başlayacağımı tam olarak bilmesem de şunu biliyorum ki ben dayanamadım. yaşadığım hayata, uykusuzluğuma, az bile olsa uyuduğum zaman gördüğüm kabuslarıma, yemek yiyemeyişime, kısacası acizliğime. ben hiçbir şeye dayanamadım.

biliyorum benim için o kadar uğraştın ki.. anlatamam bile ama işe yaramadı. ben iyileşmeyi beceremedim. chan hyung ve seungmin hyung'un verdiği ilaçları düzenli kullansam da, chan hyung'un seanslarına düzenli gitsem de olmadı. insomniamı, yeme bozukluğumu, anksiyetemi, kabuslarımı, travmalarımı yenemedim. özür dilerim sevgilim, çabalarını boşa çıkarttığım, umudunu kırdığım için çok özür dilerim.

ama beni belki de anlayacağını düşünüyorum. yaşadıklarım kolay değildi, ben hiç sevilmedim. kimse tarafından. annem hep bana psikolojik şiddet uygulardı, babama yalan yanlış şeyler söylerdi bana kızması, vurması için. annem yapıyordu evet bunu. ben onun için hiçbir şeydim, hataydım, işe yaramazın tekiydim.

abim ise beni hep rezil ederdi, arkadaşlarının yanında mesela. sürtüğün tekiydim ben, haklıydı. beni kullanıp atardı. köşeye sıkıştırır, sanki öylesine bir oyuncakmışım gibi eğlenirdi benimle. yanında hep küçük bir jilet taşırdı. onunla yüzüme, kollarıma ve karnıma çizikler atardı. kanadığını ve acı çektiğimi gördüğünde gülerdi, zevk alırdı. döverdi sonra, hep morluk olurdu vücudumda. bir yandan aşağılardı beni, işe yaramazın tekisin, kimse seni sevmiyor, sadece kullanılıp atılan birisin. lanet olsun ki haklıydı.

babam... babam ise döverdi aynı şekilde, abimin attığı dayak sanki yetmiyormuş gibi bir de o döverdi beni. aynısıydı, aynı cümleleri kullanırdı bana. sanki aynı gğn iki kişiden duymuyormuşum gibi aynılarını bana söylerdi.

her seferinde, tanrı şahidim olsun ki her seferinde ağlardım. sorgulardım, neden? ne yaptım onlara? ne zararım dokundu? küçücüktüm daha, günahın ve sevabın ne olduğunu dahi bilmezdim. aptalın ve safın tekiydim ben.

akrabalarım da aynıydı, arada bir döverlerdi bahane bulup ama ailemin söylediği şeyleri tekrar ederek yine aşağılardılar beni. peki onlara ne yaptım? konuşmazdım bile, imkanım olsa yanlarında bile durmazdım ama aileme dur demek yerine onlardan cesaret alarak aynısını yaptılar.

okul arkadaşlarım da aynıydı, eziğin tekiydim. sessiz çocuktum ve bu yüzden zorbalık gördüm. ailem de bildiği halde müdahale etmeyince daha çok zorbalık yaptılar, dövdüler hatta taciz bile ettiler. ben bedenimden nefret ettim...

ve daha ilerisi neydi biliyor musun? ben on iki yaşımdayken amcamın şerefsizlik yapmasıydı. çok iyi hatırlıyorum, yazdı ve amcalarım bize gelmişti. herkes dışarı çıkmıştı ama benim güneşe alerjim olduğu ve rahatsız olduğum için evde kaldım. amcam da kaldı aynı şekilde.

küçüktüm, hava sıcak olduğu için sadece sıfır kollu oversize tişört ve dizlerim hizasında şort giymiştim. zaten geldiğinden belli beni süzüyordu ve ben aptal bir çocuk olduğumdan anlamamıştım, şimdi tamamıyla anlıyorum.

herkes çıktığında küçük amcam kaldı, ben tam odama çıkacakken yanına çağırdı. gitmek istemedim, bana öyle bir bakıyordu ki ne olacağını önceden gösteriyormuş gibi. ama babama söyleyeceğiyle ilgili tehdit ettiğinde gitmek zorunda kaldım, çünkü babamdan ölesiye korkuyordum.

kucağına aldı, tişörtümü şortumun içinden çıkartıp iğrenç ellerini bedenimde gezdirdi, ağlamak istedim. bağırmak, yardım istemek... ama biliyordum ki beni kimse zerre umursamazdı.

dying while dying ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin