Çanakkaledeyim."çanakkale geçilmez " sözünün özündeyim .İtilaf devletlari ;osmanlı imparatorluğu ' nun başkenti İstanbul 'u alarak istanbul ve çanakkale boğazlarını kontrolünü ele geçirmek ,Rusya 'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak ,başkent İstanbul 'u zaptetmek suretiyle Almanya'nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak ittifak devletlerini zayıflatmak amaçları ile anadoludan Çanakkale'yi seçmişler.Ancak bütün bu saldırıları askerlerimizin milli mücadele ruhu ve bu ruhun gücü ile başarısız sonuçlandı .Kara ve deniz savaşları sonunda zafer bizimdi.Bizimdi işte. bu toprakların bizim olduğunuda kanımızın son damlasına kadar savaşarak göstermiştik.
Peki geriye ne kaldı ? Ben söylüyeyim.Damarlarımdaki sessizliğin tüm Çanakkale'yi sardığı anda geriye sadece askerlerin bu vatan için dökülen kanları ,gözyaşları ve iniltileri kalmıştı.sadece bu kadarı.
Askerlerin içlerinden çocuklarda vardı .O küçücük,daha bıyıkları terlememiş çocukların yüreklerini bu vatana adamış olmaları hem gurur verici hem de acı vericiydi .
Öyle masumlardı ki ,öyle küçüklerdi ki ,öyle cesur yüreklere sahiplerdi ki ,bu çocuk yaşta ölmeyi öyle hak etmemişlerdi ki...
Hava kararmıştı .Siperler çok sayıda ölü ve yaralıyla doluydu. Yaralıların büyük bir kısmının durumu da ağırdı. Bende bacağımdan yaralıydım ama o tabloyu görünce kendi yaramı unuttum. Bu insanlara yardım etmek istiyordum. Bizden ya da karsı taraftan oluşları artık önemli degildi. O sırada benim gibi bacagından yaralı bir Türk askeri yanıma geldi. Isbirligi yapmak istedigini söyledi. Hemen harekete geçtik. Bulabildigimiz sargılarla beraber yaraları sarmaya, can çekisenlerin kurumus dudaklarına mataralarda kalmıs suları damlatmaya basladık.her yer kurumuş kan ve ceset kokuyordu.
Adım adım yürüdüm küçük askerlerimizin bu vatan adına verdikleri cansız bedenlere doğru .Masumiyeti, kararmış ve parçalanmış yüzleri saklayamıyordu.Bu çocukların herbiri , belkide bir kaç ay önce sokak aralarında çamlak çömlek oynuyorken vatanımız için boyları kadar tüfekleri güçsüz ellerinin arasına alıp savaşa gelmişlerdi.
Aniden ayağıma birşey takıldı.Başımı yere eğip gözlerimi kıstım .Gördüğüm manzarayla âdeta donakaldım. Gözlerim doldu,arkadaşımın yerdeki parçalarını ,yüzünü gözünü kan içinde görünce bir kez daha yıkıldım. Bir kez daha öldüm. üç hafta önce birlikte kendi cenaze namazımızı kılmıştık.namazı kıldıktan sonra bana dönmüş ,buruk bir tebessüm ile "cenaze namazımızı da kıldık be gardaşım .şimdi ölme vakti" demişti.
Kirli ve nasır tutmuş parmaklarımla gözlerimi sildim.
O gün sadece bu Çanakkale toprakları için can veren askerlerin cansız bedenlerini ve bedenlerinden ayrılmış parçalarını topladık . Bir ara bir kadın bağırarak cesetlerin arasında
"Ahmet oğlum ,ahmetttt"diye bağırıp ağlayarak,ölen askerlerin yüzlerine tombul titrek elleriyle bakıp oğlunu bulmaya çalışıyordu.her askerin yaralı yüzlerine ,bedeni parçalara ayrılmış askerlere baktıkça daha çok ağlıyor.daha çok bağırıyordu.
Bir ara bir askerle ilgilenirken bir çığlık duydum.Başımı çığlığın geldiği tarafa çevirdiğimde ,oğlunu arayan o anayı şehitlerin arasında yere yığılmış, ellerinin arasında bir kol ve bileklerinden yarı kopmuş bir eli bütün bedeniyle tittreyerek
"Oğlum..."diye acı dolu bir haykırışla buldum.Meğer o ana oğlunu bulmuş ama ellerini bulmuş.Hayret ediyo insan. Bir insan nasıl bir diğer insanı bir elle tanır? diye.eğer o bir ana ise tanıyor işte .O anayı bir türlü o elden ayıramadım .ona koşup elindeki kolu çekmeye yeltendiğimde elindeki kanlar içindeki kolu göğsüne bastırıp bir Türk anası gibi dimdik ayağa kalkıp yaşlı gözlerini sildi ,yutkundu ve bana bakarak soğuk bir sesle
"vatan sağolsun ."dedi.yavaşça kanlar içinde olan toprakların üstünde yürüyerek uzaklaştı.
Kimse kimseyle gerekmedikçe konuşmadı.Benim de kurumuş mısralı dudaklarımdan tek bir söz çıkmamıştı.kimse bu askerler için birşey demeye cesaret edemedi..hepsi de yiğitçe savaşmışlardı.,göğüslerini gererek siper etmişlerdi kendilerini yiğitçe can vermişlerdi.Bize de içimizden sesiz sedasız ağlamak kalmıştı
Şehit olan askerlere bakmak. Ağzımda metalik bir tat oluşmasına.O cansız bedenler ,kanlanmış gözlerimden gözyaşlarımın akmasına , soğuk demir bir sopanın boğazımdan aşağı inemeye çalışması hissine ,yutkunmakta zorluk çekmeme sebep oluyordu.
Aralarından birini yaralı olduğunu gördüğümde bir askerin yardımla revire taşıdık.hemşire diğer yaralılarla ilgilendiğinden gelmesi uzun sürmüştü.
Hemşire yaralı askere bakarken ,bir askerin bana baktığını fark ettim.Askerin sol kolu kopmuş,sağ diz kapağının aşağısı yok ve yüzü yanıklarla doluydu.küçüktü ,on altı yaşlarındaydı. Bana acıyla,o sulu gözleriyle gözlerime bakmıştı.İnliyordu ,kuru dudaklarından acı dolu kelimeleri sarf etmeye başladı.
gözlerindeki acı çığlık atıyordu sanki .Belki de bir merhamet ,bir yardım bekleyişlerin çığlığıydı gözlerindeki.
"Bana... yardım...et...amca...yal...varırım"dedi zorlukla .O çocuğun kelimeleri dudaklarından dökülüp kulaklarıma dolunca boğazım düğümlendi .Tek bir kelime edemedim.Ben ne yapıcaktım ,vicdanım nasıl dayanıcaktı.Nasıl bir çağresizliğin içine düşmüştüm ben böyle.
Kızarmış gözlerim yine dolmuştu.Başımı boğazımdaki düğümle ve göğsümdeki ağrıyla öne eğdim.Revirden adımlarımı sıklaştırarak çıktım.yeterince uzaklaşınca kendimi karanlığın yanlızlığına ,çaresizliğime ve vicdanımın soğuk bir odadaki tahta bir sandalyede bana yapacağı sorgusuna teslim ettim.
Evet Çanakkale savaşı binlerce askerlerimizin can vermesiyle, zaferle bitmişti.ama bu demek olmuyordu ki bu savaş sonuncusuydu.bu savaştan sonra da bir çok savaş çıkacak ve yine binlerce ,milyonlarca asker vatanı için şehit olucaktı.
Doymuyordu insanlar .bir avuç toprak için daha fazla sömürmeğe, kendi millletinden insanların ölmesine göz yumuyorlardı.
Yavaşça başımı yukarı kaldırdım. kapkaranlık gökyüzünü aydınlatan bana ömrüm boyunca baktığımda vatanımı ,şehitlerimi,bu insan katliamlarını hatırlatacak AY ve bir avuç YILDIZI gördüm.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mavi kokulu hikayeler
Short StoryBir çok insanın bir çok duygusu vardır.ve yahut hisleri.bazıları bağıra bağıra deli gibi çığırır ,içini döker bu aleme, bazıları da vardır ki hissettiği her şeyin içinde sesizce kalmasını ister ,sadece SESSİZ. Ben hiçbirini yapmadım...