"Emin misin bunu yapmak istediğinden? Bak başka birini de gönderebiliriz. Bu görev sana göre çok üst seviye ve tehlikeli""daha kaç kez soracaksın bilmiyorum ama eminim.. Gerçekten gitmek istiyorum. Ayrıca, az önce sen beni küçümsedin mi yoksa bana mi öyle geldi?"
Beomgyu ile birlikte üzerinde yürüdüğümüz toprak ve çamur ile birbirine karışmış yolda yerimde durmam ve sinirle konuşmam ile beomgyu da yürümesini durdurup bana dönmüştü.
Ona attığım son derece ciddi bakışlarım ile ellerini iki tarafından havaya kaldırıp gülmemeye çalışırken konuşmuştu.
"Sakin ol kaptan, tamam. Sen en iyisisin. Bir şey demedim"
Oldukça cibiliyetsizce sarf ettiği kelimelerini dişlerimi sıkarak dinlerken bu halleri başından beri bu işe neden katıldığımı sorgulamama neden olmuştu.
Onu tanıdığım ilk günden beri böyleydi. Her an gereksiz ve komik olmayan bir sürü şaka yapabilme ihtimali vardı. Nerede olduğunun pek bir önemi yoktu. Hem de ciddiyet anlayışı sıfırdı. 2 Saniye sonra öleceğini bilse yine de gülmeye devam edebilirdi.
Ne kadar iyi ve yardımsever biri olması ile bunları karşılaştırdığımızda.. Kesinlikle eksiye düşüyordu.
Cümlesini bitirmesini beklemeden oflayıp yoluma devam etmeye başlamıştım bile. Zaten oldukça sinir bozucu bir gün geçiriyordum, bir de başıma bu aptalı savmışlardı ve asla susmak bilmemesi içimde onu boğma isteğini gittikçe arttırıyordu.
Ben ilermeye devam ederken hızla yürüyerek peşimden gelmiş ve bana yetişmişti. Boyu oldukça uzun olduğundan benim 3 adımım onun 1 adımı ediyordu resmen.
"Bak, benden uzaklaşma tamam mı? Bit kadar bir şeysin zaten 2 saniye başka yere bakıyorum kayboluyorsun. Seni bana emanet ettiler. Kaybedersem valla öldürürler he!"
Abarta abarta başladığı cümlesini aynı abartı seviyesinde ve yüksek sesle bitirdiğinde cidden bayılmak üzereydim. Sabahtan beri yürüyorduk ve bu çocuk tüm yol boyunca konuşmuştu. Çenesi ağırmıyor muydu?
Şahsen benim başım çatlıyordu artık çünkü.
"Beomgyu, bak cidden onun bunun oğlu olmanı önemsemem boğarım seni şurada. Başımı şişirdin diyorum ya bir dakika sus bari, hatrım için"
Beomgyu içimdeki sıkıntı yüzünden ağlayacak gibi olan konuşmamı dikkatle dinledikten sonra ofladı ve yürümeye devam ederken bu sefer diğer konuşmalarına göre daha sessiz bir tonda konuştu.
Sanırım bana acımıştı?
"Çok sıkıcısın ama sen. Sabahtan beri mızmızlanıyorsun bebek gibi. Hayır, ne olduğunu da anlamadım ki.. Normalde çok enerjiksindir. Benleyken mi huysuzlaşasın geldi?"
O peşimden pıtı pıtı gelirken gülümsememeye çalışarak yoluma devam ediyordum. Sorusuna cevap vermediğim için yeniden oflamış ve cebinden telefonunu çıkarıp birşeyler ile ilgilenmeye başlamıştı.
O sırada ben ise tanrıma sonunda yardım çığlıklarımı duyduğu için bolca teşekkür ediyordum.
Birkaç dakika daha böyle sessizce yürümemiz ardından yürüdüğümüz çamurlu yol, bir asfalt yola çıktı. Beomgyu telefonunu yeniden cebine atarken etrafta göz gezdiriyordu. Ben ise sessizce kenara çekilip beklemeye başlamıştım.
Yapacak pek birşey yoktu.
Beomgyu etrafı az daha gözetledikten sonra yanıma adımladı ve iki elini de omzuma koyup ilk defa gördüğüm ve duyduğum ciddi bir tavrı ile konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mind Over Matter, Jiseode
Fanfic✦ You know you're my mind? And when the seasons change, will you stand by me? 'Cause I'm a young man built the fall. [Kwak Jiseok, Oh Seungmin] Başlangıç: 240528 Bitiş: ??