16

134 11 12
                                    

Titreyen telefonuna göz attığı sırada ekranda beliren mesaj deli gibi çarpan kalbini olabilirmişçesine daha da hızlandırdı. Son bir defa camdan kapısının önündeki bedene baktıktan sonra sessizce odasından dışarı adımladı. Bu sırada ise düşünce alanı yangın yerine dönmüştü.

Minho ona hislerini itiraf ederse ne yapacağını bilmiyordu. Gence karşılık verebilecek miydi onu da bilmiyordu. Bu onun için bir ilkti. İlk seferi olduğundan da çok acemiydi. Öyle ki hala tam olarak hislerini adlandıramamıştı bile, yalnızca hoşlanıyorum diyerek geçiştiriyordu kendini.

Minho tatlı bir insandı. Matrak bir karakteri vardı ancak sıcacıktı da. Farkettiği üzere en çok Jisung'a içindeki minik kediyi gösteriyordu. Ya da bu gencin görüşüydü, sonuçta başkalarına da böyle davranıyor olabilirdi. Ama Jisung bunu ihtimal vermiyordu hem mantığına hem isteklerine uymuyordu. Anlayışlı biriydi Minho, bir insanda olabilecek en güzel özellikleri taşıyordu. Ayrıca bir çok ortak ilgi alanları vardı ikilinin, sürekli sevdikleri şeylerden konuşuyorlardı.

Kısacası Minho Jisung için ideal erkek arkadaş profilindeydi. Ancak duygular nasıl işliyordu ki? Biri sırf tipi diye ona aşık olmak mümkün müydü? Jisung emin değildi. Aşk onun için daha dolu bir kavramdı. Peki sevgili olabilmek için illa aşık olmak mı gerekiyordu? Hoşlanmak yeterli miydi?

Beyni iyice bulanan beden dış kapıya ulaşmasıyla derin bir nefes aldı. Kendine içten içe minik tezahüratlar yaparak sessizce kapıyı araladı. Dikkatlice dışarı çıktıktan sonra ileride yerdeki taşla oylanarak onu bekleyen bedene yaklaştı.  Ardından yüzüne minik gülümsemesini takınarak bir konuşma başlattı.

"Selam."

Minho da minik bir selam verdi gence. Ancak Jisung'un en çok dikkatini çeken şey kapişonlu bedenin fazla belli olmasa da yüzünden ve sesinden anladığı durgun oluşuydu. Onu bu hali yine içinde minik sorular doğururken araya giren sessizliği bölmeye karar verdi.

"Gecenin bu saati buraya gelmeni gerektirecek kadar önemli olan şeyi öğrenebilir miyim?"

Etrafta oyalanan bakışları ona soru soran gencin yüzüne dönerken sıkıntıyla soludu. Aslında bir sürü şey söylemek istiyor fakat cümleleri yalnızca içinde kurabiliyordu. Düşünceleri hayatla buluşmuyordu. Yine de kendini toparlayarak bir karara vardı ve dikkatle onu bekleyen gence bir soru yöneltti.

"Sadece sarılabilir miyiz?"

Jisung böyle bir şeyi beklemese de "Tabii." diyerek çekingence kollarını kaldırdı. Diğer genç ise hiç beklemeden önündekinin beline sarıldı, başını omzuna yasladı.

Aldığı sarılışa karşılık gencin omuzlarına tutundu Jisung, bunu beklemiyordu. Tahmin ettiğinden çok daha farklı bir Minho ile karşılaşmıştı, ilk defa gördüğü bir Minho. Ona sarılışını sıkılaştırırken en büyük kaygısı büyüğünü neyin üzdüğüydü. Onu ne böylesine pasif bir kediye dönüştürmüşse öğrenmek ve o sebebi yok etmek istedi. Tabii düşündüğü onca tahminin boşa çıkması biraz rahatlatmıştı fakat böyle bir Minho ile karşılaşıcağına çıkma teklifi almayı yeğlerdi. Minho'yu bu şekilde kabul etmeyeceğinden değildi, o bu halini de sevmişti gencin fakat büyüğünün hissettikleri önemliydi. Minho'yu hep iyi bir ruh hali ile görmek isterdi.

Jisung kaygılana dursun diğeri biraz olsun sakinleşmeye, huzur bulmaya çalışıyordu. Öylesine yorulmuştu ki tüm koşuşturmasından... Birazcık kaçmak istemişti, her şeyden yapabildiği kadar uzaklaşmak... Son günlerde fazla yorulmuştu derslerden dolayı. Dışarıdan fazla kafasına takmıyor gibi gözükse de gizliden gizliye Minho'nun içinde bir çığ büyüyordu. Normalde Jisung'la yazışarak korumaya çalıştığı mentalini bu sefer birkaç saat mesajlaşma düzeltemezdi. Sıcacık bir sarılmaya belki de daha fazlasına ihtiyacı vardı.

Want So BAD // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin