Arabanin iç basıncı nedeniyle hafifçe duyulan bir müzik sesi, camdan içeri giren biraz güneş, rahatça kavranmış direksiyon, gözler genelde yolda olsa da araya yan tarafta camdan dışarıyı izleyen bedene kayıyor...
Öylesine mutlu ve heyecanlı hissediyordı ki Minho arabayı kenara çekip genci aniden öperek aşkını haykırmak istiyordu. Ancak daha romantik bir şeyler hayal ettiği için bu düşünceleri içinde yaşamayı tercih ediyordu. Jisung daha iyi bir açılmayı hak ediyordu. Elbette fazla abartılı bir şey de yapmak istemiyordu Minho, küçüğünü korkutmak istemezdi. Bu nedenle kendince bir şeyler ayarlamıştı.
Arabanın ekranına düşen ve sesi yükselen aramadan dolayı Minho okuduğu isim nedeniyle yanıtladı. Ancak arkadaşını fazla iyi tanıdığından ve sürprizinin bozulmasını istemediğinden çabucak uyarısını yaparak başladı. Jisung ise başını camdan çekmiş dikkatle ikiliyi dinliyordu.
"Öncelikle sesini Jisung da duyuyor ona göre konuş Changbin."
"Haa tamam o zaman. Ne kadar yolunuz kaldı?"
"Az kaldı yani bizi daha fazla rahatsız etmeyin telefonları sessize alırsak ve babamların aramalarına bakmazsak bizi keserler."
Changbin sesli bir "Ha." derken yolcu koltuğunda oturan beden yalnızca gülümsüyordu. Bir kolu arabanın kapısına yaslı olan sürücü ise yalnızca sırıtıyordu. Devamında ise aramadaki genç imalı sözlerini sıraladı.
"Tamam o zaman sana kolay gelsin Minho. Malum işin uzun neyse sonra görüşürüz."
"Changbin!"
Aramanın sonlanma sesi yankılanırken büyük olan biraz sinir olsa da önemsememiş anlamsız bakışlar atan Jisung'a gülümsedikten sonra önüne dönmüştü. Oysa küçüğünün aklı fazlasıyla karışmış ve kalan yol boyunca kafasında bir şeyler kurması için neden vermişti. Minho da bundan habersiz keyifle söyleyeceklerini düşünüyor arada gülümseyerek gence bakışlar atmayı unutmuyordu. Onların her göz göze gelişi ise küçüğün daha fazla aklını karıştırıyordu.
"Geldik." Minho park eder etmez konuşurken diğeri etrafı incelemeyi bitirmiş elini kapıya atmıştı ki aniden uyarıldı. "Dur." Daha genç olan ne olduğunu başta anlamazken Minho kapıyı açıp dışarıdan kendine doğru gelmeye başlayınca kavradı ve gülümseyerek kapısının açılmasını bekledi.
"Buyrun prensim!"
"Prenses diyeceksin!" Jisung şakasına çıkışırken bir yandan da arabadan indi diğeri ise gülümsemesini kesmeyerek ekledi. "Peki prensesim."
"Aferin köle."
"Emrinizdeyim yüce efendimis."
Minho tapma emojisindeki gibi eğilerek konuşmasını tamamladığında Jisung kahkahasını tutamamıştı. Bu küçük konuşma sayesinde biraz olsun rahatlarken resepsiyon tarzı yerden aldıkları anahtarlar ve ulaştıkları tek katlı küçük ev sebebiyle yeniden aklı bulanmıştı.
Minho onunla sevişmeyi mi düşünüyordu? Jisung'un ilk kafa yorduğu şey yolda olduğundan beri buydu. Changbin'in imasından ve şimdi gidecekleri evden bunu çıkarmıştı. Aslında ne kadar istekli olsa da çekiniyordu, o iş icraata gelince yapamayan biriydi. Dediği ve düşündüğü tüm şeyler sözdeydi. Bu nedenle Minho'nun ardından yavaşça evden içeri yürürken de kafasındaki düşünceler durmuyordu. Hatta gencin bir şeyler getirmek için arabaya gittiğini bile farkedememiş bahçede bir köşeye oturmuş manzarayı izlerken dalmıştı. Minho ne gibi bir ilk adım yapabilirdi ki? Ona nasıl tepki vermeliydi? Aslinda yapmak istiyor ama reddetmeyi planlıyordu. Onu nazikçe nasıl reddebilirdi ki? Ya Minho zorla... Devamını düşünmedi bile Minho öyle bir şey yapmazdı. Yani düşüncelerinde öyleydi. Daha fazla kafa yormasına gerek kalmadan diğeri yanına geldi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Want So BAD // Minsung
FanfictionMinho Sanirim gayligim kayboluyo Misafir kizini benim odaya yatirmislar etegi siyrilmis iyice Bacaklar tas gibi serefsizim Dur lan Erkekmis amina Iyi bari hala gayim Want So BAD - MinSung of Stray Kids