Şimdi daha acemiysen nasıl direkt sınıra gidiyorsun diyebilirsiniz.Bir zahmet sorun.Acemiyken sınıra gitmeyen de ne bileyim yani.
Evet,bende böyle hemen görev alacağımı asla zannetmiyordum ama sınırdaki bir görev için asker azmış ve acemileri de katıp hem asker sayısını,hem de bilgilerimizi arttıracaklarmış.
Ben astsubay çavuş Başak Kutlu.Görev yerime gelmiş bulunuyorum.
Uçaktan indiğimde beni alacak birinin olmadığını hatırladım.Hay ben böyle işin içine...
Zeki olduğumdan dolayı taksi çağırmam gerektiğini anladım.O nasıl beyin öyle,aman Allah'ım.Telefonumdan Hakkari'deki taksi numaralarından birini bulup aradım.Adresi söyledim ve beklemeye başladım.Yaklaşık 20 dakika sonra taksi geldi.
Askeriyeye gidecektim ama askeriyeye taksiyle gitmek istemiyordum.Bizimde bir imajımız var yani şimdi.
Taksiciye askeriyenin yakınında bir adres verdikten sonra koltuğa yaslandım ve gözlerimi yumdum.10 dakika sonra taksi durmuştu zaten.Taksi ücretini ödeyip,bavulumu da alarak indim arabadan.Bavulum hafifti.Çok kıyafet değiştiren biri değildim ayrıca askeri üniforma dışında bir şey giyebileceğimi de zannetmiyordum.
Askeriye bu adrese çok yakındı.Askeriyenin önüne geldiğimde ciddi rolüme büründüm.Normal hayatta da ailem ve arkadaşlarım dışında ciddiydim zaten.Bu yüzden bu ciddi olma konusunda pek zorlanmıyordum.Demir kapıdan içeriye girdiğimde askerlere asker olduğumu kanıtlayan kartı gösterip içeriye girdim.
Girdiğimde neredeyse 300 asker toplanmış,komutanlarını dinliyorlardı.Bavulumu bırakıp cesaretimi topladım ve yönümü o tarafa çevirdim.Askerlerin arkasına bende geçtim ama kimsenin ruhu bile duymadı.Kafamı komutanın olduğu tarafa çevirdiğimde keşke çevirmeseydim diyeceğim bir olay yaşandı.Bu adam çok yakışıklı.Allah'ım neler yaratıyorsun?
Kumral saçları,ela gözlü,sinekkaydı traşı,o geniş omuzlar ve o heybet.Kalbim ne yapsın şimdi ama...
Ve şöyle bir şey var ki ben bu zamana kadar sadece kardeşimi yakışıklı buluyordum.Bir çok yakışıklı çocuktan çıkma teklifi aldım ama asla kabul etmedim.Ama neden şimdi bu adamı görünce kalbim hızlanmıştı.Sadece dış görünüş değil hatta dış görünüşle ilgisi bile olmadığını düşünüyorum.Çünkü içimden bir ses içinin de dışı gibi güzel olduğunu söylüyor.Ulan kalbim dursana sende ya.Lütfen düşündüğüm şey olmuş olmasın,lütfen...
Dua ettiğim için duymamıştım hiçbir şeyi.
Askerler dağılmaya başlayınca ben de oradan uzaklaşmaya başladım ta ki komutanın "Asker!" diyen sesini duyana kadar.Arkamı döndüğümde bana baktığını gördüm.Eşhedü enle ilahe illallah ve eşhedü enle Muhammeden abdühü ve Resulü.Hızlı bir şekilde 360 derece döndüm ve komutanın karşısında durup selam pozisyonunu aldım."Başak Kutlu,55,emredin komutanım" dedim çokta yüksek olmayan bir sesle."Yeni misin asker?" dedi ifadesizce."Evet komutanım" dedim ben de.
Kalp krizi geçirirsem şaşırmayın.Bu mal kalbim küt küt atıyor.Ayrıca vücudum da karıncalanmaya başladı.Ya Rabbim ne günah işledim ben?"Tamam,gidebilirsin" dedi.Acaba kalsam olmaz mı desem bana kızar mı.Yok canım en fazla silahın ucuyla kafama bir tane çakar.
"Emredersiniz komutanım" diyerek yürümeye başladım.Bavulumu bıraktığım yerde bulamayınca gelirken gördüğüm askerlerin yanına gidip işaret parmağımla bavulu koyduğum yeri gösterdim."Bavulumu buraya koymuştum,gördünüz mü acaba?"diye sordum.Sarışın,yeşil gözlü olan asker "Odanıza götürüldü efendim" dedi.
Ben odamı bilmiyorum o ne olacak.
"Odam nerede peki" diye sordum bu seferde.
Diğer kumral,kahverengi gözlü olan asker askeriyeyi göstererek "Buyurun ben göstereyim" dedi.Askeri takip edip içeri girdiğimizde "Sağa dönünce ilk oda" deyip gitti.Koridordan sağa döndüm ama biri sağda biri solda olmak üzere iki kapı vardı.Sağ dediğine göre sağdadır deyip kapıyı çalmadan içeri daldım.Ama gördüğüm kişiyle ağzım 1 saniye açık kalmış olabilir.Kalbime her türlü ritmi yaşatan o adam oradaydı.Dosyalardan başını kaldırıp bana bakınca ödüm bokuma karıştı çünkü kaşları bir hayli çatıştı.
Ciddiyetimi bozmadan "Kusura bakmayın komutanım,yanlış odaya gelmişim" dedim.Ben malım.Komutanla öyle konuşulur mu ya?Kırmasını beklerken "Sorun değil Başak Kutlu,kapıyı kapatıp gel" dedi.Hemen gelirim.Uçarak hemde.
Kapıyı kapatıp karşısında durdum ve "Emredin komutanım" diyerek ileri doğru bir adım daha attım.
"Sınırdaki görev için mi geldin asker?"
"Evet komutanım" diyerek cevapladım bu sorusunu.
"Yarın saat 12.45'te görev başlıyor Kutlu.Daha acemisin.Dikaktli olmalısın.İlk görevin ve bu görev önemli bir görev"
"Emredersiniz komutanım" dedim.Hafifçe başını aşağı yukarı salladı ve "Çıkabilirsin" dedi.Dışarı çıktığımda kalbimin ritmi hızlandığı için bir elimi duvara yaslayıp nefes alıp vermeye başladım derken komutanın kapısı açıldı ve ben neredeyim biliyor musunuz?Komutanın kapısının yanındaki duvarda.Hemen duruşumu dikleştirdim ve ona döndüm.Bana bakıyordu.Bakışına kurban.Sorgulayan bakışlarla baktığında mahcup bir şekilde baktım bende.Güya Polat'a hava yapıyordum.Adama, 3 yaşında bardak kırmışım da anneme soyleyemiyormuşum gibi bakıyordum resmen.
Hiçbir şey söylemeden yanımdan geçtiği için bende geçip gidiyordum ki ayağım ayakkabımın bağcığına takıldı.Yere pat diye düşmeyi beklerken belimde hissettiğim eller için "Aferin lan bağcık" dememek için kendimi zor tuttum.
Canım komutanım tutmuştu beni.Başımı kaldırdığımda ifadesiz bir şekilde önce bal rengi gözlerime sonra ise siyah saçlarıma baktı.Hızla doğruldum fakat hala elini çekmemişti belimden.Bu arada boyum ona göre çok kısa kalıyordu.Yakından gördüm ama yan yana gelince fark ettim boyunun çok uzun olduğunu.
Ben bizi evli mutlu çocuklu düşünüp olmadık hayaller kurarken yeni bir şeyi daha anlamaya çalıştım.
Bu adam niye hala belimi salmadı.Aman şikayetçi de yok zaten.Ölene kadar durarım ben böyle.Şaka maka gözleri hala gözlerimdeyken diğer eli de belimdeydi, ta ki fazla yakınlıktan dolayı at kuyruğu olan siyah saçlarımın onun üniforma düğmesine takılana kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
General FictionEla gözlerin ardında bir savaş vardı.Aklım ve kalbimin bitmek bilmeyen savaşı.