Yazar anlatımıyla;
Aylardan bahar, muhteşem bir sabahtı yine. Güneşin doğduğu her günü muhteşem bir başlangıç olarak kabul etmek gerekir. Çünkü güneş aydınlığı, ferahı sembolize eder. Sabahın öğrenciler için tek bir kötü yanı vardı, o da erken kalkıp okula gitmekti. Tam da bugün olduğu gibi...
Carency'nin anlatımıyla;
Evet, yine bir sabah, ve yine bir okul günü. Okuldan nefret ediyordum. Benim hayatım futboldan ibaret, neden okumak zorundayım ki? Bu soruya hiçbir zaman cevap bulamadım. Babama her sorduğumda soru tavana asılı kalıyor. Neyse, önce tanışalım. Ben Carency, ailenin sorunlu manyak çocuğuyum. Üçüz kardeşiz, ben, Darian ve Arthur. Onlardan da biraz bahsedeyim, Arthur ilk doğanımız, o da benim gibi hırçın bir yapıya sahip. İnatçıdır ancak alınan kararları benden çok daha sakin karşılar. Darian, ortanca kardeşimiz. Ailenin en sakin üyesi denilebilir. Futbolu çok sevse de adım kadar eminim ki babam onu bilime yönlendirecekti. Ben de dediğim gibi, ailenin son üyesiyim. Kardeşlerime kıyasla daha asi ve elde tutması zor bir karakterim var. Yani bilin ki bu evde bir kavga çıkarsa sorumlusu hep benimdir...
Yazardan;
Carency her sabah yaptığı gibi günlüğünü yazıp hazırlanmaya başladı. Kardeşleri çoktan aşağı inip kahvaltı masasındaki yerlerini almışlardı. Hazırlandıktan sonra onlara katılıp kahvaltı yaptı.
Biraz da Jeremy'den bahsedelim. Jeremy enerjik yapısıyla dikkat çekerdi. Bir bağırışıyla yer gök inlerdi. Tabii o halinden eser kalmamıştı, en azından şimdilik. Çünkü artık bağırarak direktif verebileceği bir takımı yoktu. Ancak Jeremy bu takımı tekrar kurana kadar vazgeçmeyi düşünmüyordu.Laura: Jeremy, sınavların yaklaşıyor. Umarım çalışıyorsundur.
Jeremy: Merak etme anne.
Laura: Futbolun senin için ne kadar değerli olduğunu biliyorum, ama derslerini kötü etkilemediği sürece senin kararlarına saygı gösteririm.
Jeremy: Futbolun bana hiçbir kötü yanı yok. Ben çıkıyorum, geç kalmamam lazım.
Laura: İyi şanslar.
Okul başlamıştı. Kaliforniya'nın merkezinde yer alan bir liseye gidiyorlardı. Üçüzler 11. Sınıfı, Jeremy ise 9. Sınıfı bitirmek üzereydi. Jeremy kendi kendine konuşurken öğretmen Bayan Donovan birden bağırdı.
Bayan Donovan: Jeremy! Ayağa kalk!
Jeremy: Ö-Özür dilerim Bayan Donovan.
Bayan Donovan: Evet, yeni bir arkadaşınız var. Seattle'dan geldi. Söz sende tatlım.
Diana: Teşekkür ederim Bayan Donovan. Merhaba arkadaşlar, ben Diana Margest. Kanadalıyım ancak sabit bir yaşam süremedim. Son şansımı Kaliforniya'da kullanmaya geldim. Umarım iyi anlaşırız.
Diana güzel yüz ifadeleriyle karşılanmıştı. Jeremy'nin arkasındaki masa boştu. Oraya geçip ders materyallerini çıkardı.
Diana: Merhaba, ben Diana, tanıştığıma memnun oldum.
Astrid: Ben de Astrid Wright, okulumuza hoş geldiniz Bayan Margest.
Diana: Bana ismimle hitap et. Böyle resmi bir tavra hiç alışkın değilim.
Astrid: Haklısın, Amerika'da resmiyet pek önemli değildir. Ders başlıyor...
İlk ders zorunlu derslerden biri olan matematik idi. Çoğu insanın nefret ettiği bu ders Darian için bir hobi idi. Carency ve Arthur ise hiç sevmezlerdi. Onlar şu an coğrafya dersindelerdi. Teneffüs vakti gelince Astrid Diana'ya okulu gezdirdi.
Astrid: Revir ve kantin en alt katta. Bizim üst katımızda 10. sınıflar var.
Diana: Tanımakta zorlanmayacağım bir okul. Peki neden iki ayrı bina var?
Astrid: Diğer bina son sınıflar için kullanılıyor. Çünkü 12. Sınıf öğrencileri derslerle pek alakadar olmuyorlar.
Diana: Sebep?
Astrid: Okulumuz spora önem veriyor, son sınıflar okulun spor kontenjanını dolduruyor.
Diana: Peki bizler spor alanında faaliyet gösteremez miyiz?
Astrid: Elbette gösterebiliriz, ama bunun için kendimizi kanıtlamamız lazım.
Diana: Anladım...
Okul macerası sonrasında herkes evlerine gidiyordu. Jeremy okula çok yakın bir yerde yaşıyordu. Bu yüzden yürüyerek gitmeyi tercih ediyordu. Her gün yanından geçtiği ve hatta vaktinin çoğunu orada geçirdiği bir park vardı. Oradan yine geçerken kendi kendine konuşuyordu.
Jeremy: Turnuvalar yakında başlayacak. Pes etmeyeceğim, o takımı kuracağım. Üçüzlerle tekrar mı konuşsam? Ne değişir acaba? Üçü de birbirinden inatçı.
Birden hayal etti. Takımı kurduğunu, turnuvada oynadıklarını, ülke şampiyonu olduklarını...
Jeremy: Yapacağım, ne pahasına olursa olsun yapacağım.
Bunun üzerine parkta köpeğiyle birlikte top oynayan Diana'yı gördü. Uzaktan izlemeyi tercih etti. Diana gerçekten çok iyiydi. Topu çok düzgün sürüyor ve harika çalımlar atıyordu. Üstelik hızı inanılmazdı. Yetişkin bir futbolcu kadar hızlıydı. Jeremy'nin aklına ilk gelen şey onu takıma davet etmek oldu. Hoş, ortada henüz bir takım bile yoktu.
Jeremy: Hey, Diana!
Diana'nın dikkati dağıldı. Topu ayağında tutup başını Jeremy'ye baktı. Jeremy yanına gidip konuştu.
Jeremy: Biraz konuşalım mı?
Diana: Önce kendini tanıtman gerekmez mi?
Jeremy: Haklısın, şahsen tanışmadık. Jeremy Brave.
Diana: Memnun oldum. Evet, ne konuşmak istiyorsun?
Jeremy: Harika futbol oynuyorsun. Sana bir teklifte bulunmak istiyorum...
BÖLÜM SONU...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVRENDE TEK YILDIZ
Teen Fiction"Her şey küçük bir adımla başlar, küçükken adım atmaya başlamasak şimdi nasıl koşacaktık?" ÖNSÖZ Futbolu hayatın merkezine koymak mı? Delilik demeyin, çünkü bunu gerçekten yapanlar var. Kimler mi? Tabii ki Dandelion t...