Geçmiş.
Sus Jungkook, sakin ol Jungkook, geçecek Jungkook.
Küçük adam nereye geldiğini bilmediği süre zarfında içindeki teselliler ile 17. yaş gününü en nefrete bulanmış dilekleri ile bekliyordu.
Sahiden bu güzel günde babası ile kahkahalar arasında pasta mumunu üflemek varken, neden kir ve pastan siyahlamış dört duvar arasında öylece bir sandalyeye bağlanmış şekilde oturuyordu? Daha da önemlisi onu bu duruma kim getirmişti?
"Ne kadar da uslu bekliyor beni bir tanecik sevgili arkadaşım."
"Siktir git Taehyung."
Evet Taehyung. Şu Kim Taehyung olan. Hani babasının ölümüne güvendiği Taehyung. Ne oldu da kendisinden 7 yaş küçük çocuğa arkadaşı olarak seslenmişti? Neden onu kutarmak yerine bu kirli ve fazlasıyla sağlık bozucu yerde Jungkook'a doğru elindeki küçük pasta ile yürüyordu?
"Çilekli sever misin? Baya heyecanlı görünüyorsun Kook."
Esmer adam kalın ipler ile bağlanmış gencin karşısında durduğunda aralarındaki tek sınır olan alçak sehpanın üzerine en fazla iki kişilik olduğu belli olan pastayı bıraktı. Tekrardan Jungkook'a yaklaştı, dizlerinin üzerinde eğilerek boylarının hemen hemen aynı hizaya gelmesini sağladı. Kolundaki saati meydana çıkarmak için siyah takım elbisesinin kol kısmını geriye itip metal ekranı Jungkook'un görebileceği şekilde yukarıya doğru kaldırdı. Kendisi de rakamlardan emin olduğunda kolunu indirdi ve bakışlarını konuşmak üzere olan çocuğa çevirdi.
"Babam alacak mı seni eğitime?"
İçindeki hayır cevabının imkansızlığını bir an olsun unutmak, umutlarına tutunmak istiyordu küçük.
"Orgeneral Jeon sandığımdan daha fazla değer veriyor oğluna. Senin iyi yerlerde olduğunu görmek için beni eğitimine almayı kabul etti. Tâbi bunda yalanlarımın payını da esirgeyemem."
Jungkook sinirlerine hâkim olmayı denese de ergenliğin biriktirdiği duygu gereksinimleri ile dizlerinin üzerinde önünde eğilmiş olan adama tiksinen bakışlarını atmayı ihmal etmedi.
"Seni adi, piç herif. Ne anlattın babama!"
"Sakin ol Kook. Sadece beni korgeneral olarak atadığında sana vereceğim özel eğitimi ona abarta abarta anlattım tabiki. Sanırsam beni sevdi. Ah, sen bu duyguyu bilemezsin çocuk. Bir orgeneralin hatta ve hatta Genelkurmay başkanı olan bir orgeneralin taktirini almak o kadar yüce bir duygu ki. Üstelik bunun bir lise çağındaki velet sayesinde olduğunu bilmek, geleceğini tamamen bana emanet edeceğin anlamına geliyor çocuğum."
Jeongguk dolan gözlerini kırpmadan aşağılık yüze bakmaya devam etti.
"Beni kullandın..."
Sözü yarıda kesildi.
"Hadi ama Kookie. Abi dediğin adama aşık olman benim hatam değildi."
Onun hastasıydı.
Jungkook'un ilklerine şahit olması, ona ilkleri yaşatması ve sonucunda kendisine yanlış duygular beslemesini sağlaması baştan sona tamamen Taehyung'un hatasıydı.
"Son beş dakika Jeongguk. Dileğin hazır mı?"
"Senden sonsuza kadar kurtulmayı dileyeceğim Taehyung."
"Söylenilen dilekler kabul olmazmış çocuğum. Hayatını bana adamaya hazır ol."
Jungkook sesini çıkarmadan hakaretli yanıtlarını kendine saklanmıştı. Sonuçta çok sevdiği babası ona bunu öğretmişti. Karşında yaşça bir büyüğün varsa susmalısın Jeon. Peki sevgili babacığım bu saygısızca davranamadığım kişi beni kendi çıkarları için kullanmaya kalkarsa? O hâlde bana söyleyeceksin güzel oğlum, yaptığı her eylem için bir uzvuna veda edecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kolpa | taekook
FanfictionSöz geçmiyor ki zamana, akıyor aldırmadan Bakma sen bana canım her türlü yaşıyor insan.