20.07.2027(Diana Parkinson)
Bazı insanlar vardı, kendisiyle hiç bir alakası olmasa da başkalarının dertlerini kendine dert edinirdi. Başkasının üzüntüsünü kendisiyle alakalı gibi hissederdi. Sorumluluk almayı sevmezdi fakat hep bir sorumluluk almak zorunda gibi hissederdi kendini.
Bende o insanlardan biriydim işte. Umurumda olmaması gereken çoğu şey umurumdaydı. Bu beni çoğu zaman yoruyordu.
İçimdeki korkudan söz etmiyorum bile. Küçük şeyleri bile o kadar büyütüyordum ki, artık kalbim korkuyla çarpmaktan da yorulmuştu.Küçüklüğümden beri hep öteki kişi olmak için uygun olmadığımı düşünüyordum. Annem ve babam da bunu hep desteklerdi. Öteki kişiler cesur olmalıydı çünkü onlar savaşçı gruptu. Olası bir savaş durumunda ülkeyi savunacak olan, ve bunun için eğitilen kişilerdi. Ben ise hep korkak bir çocuktum.
Ancak artık öyle olmadığımı hissediyordum. İçimdeki korku hala yerinde fakat artık o korkunun dediğini yapmıyordum. Çünkü bundan üç yıl kadar öncesinde Mokita'ya getirilmiştim. Herkesten önce gelmiştim buraya. Gelmem gereken zamandan önce gelmiştim çünkü yanlış bir şey yapmıştım. Mokita'ya gitmeme son bir kaç ay kala bu sisteme karşı gelen bir çeşit isyancı gruba katılmıştım ve onların işlediği cinayetlere şahit olmuştum. Daha doğrusu yalnızca bir cinayetlerine şahit olabilmiştim çünkü birlik tarafından yakalanmıştık.
Üstünden üç yıl geçmişti fakat ben hala o gecenin etkisindeydim.71'in bana söylediği şeyleri unutmam imkansızdı, hala zihnimde her kelimesi dolanıyor ve bana güç katıyordu. 71 kesinlikle unutmam gereken biriydi fakat yapamıyordum.
Onun dışında unutamadığım biri daha vardı.Natalie...
Beni o ekibin içine peşinden sürükleyen deli kız.
Onun da bana söylediği son şey, o anki bakışları hala daha gözümün önündeydi. Zihnimin bir köşesini Natalie süslüyordu, onun o güzel gülüşü zihnime adeta renk katıyordu.
Onu tekrar görebilmek için her şeyimi verirdim. Gerçi hiç bir şeyim yoktu benim.O isyancı gruptaki, geriye kalan en az elli kişiye de ne olduğunu merak ediyordum. Bana verilen ceza belliydi, peki ya onlar? Onlar da benle aynı şekilde mi cezalandırılmıştı?
Bunu üç yıldır hep içten içe merak ediyordum, fakat kurcalamaya niyetim yoktu.
Natalie ile aynı şehirdeydik, ama üç yıldır hiç karşı karşıya gelmemiştik. Şehir düşündüğümden daha büyüktü, ben Mokita denen bu yer için şehir demekten çok ülke demeyi tercih ediyordum. Kocaman bir ülkeydi sanki burası.
Yine de girdiğim her sokakta Natalie ile karşılaşmanın umudunu taşıyordum içimde." 53,"
Arkamdan adımı seslenen kişiye döndüm yüzümü. Artık 53 dendiğinde üstüme alınıyordum, üç yıl kadar öncesinde alınmazdım. Gerçi dile kolay üç yıldı. Koskoca üç yılda içimdeki ürkek Diana'yı öldürmüş, 53'ün hayata tutunması için ne gerekiyorsa onu yapmaya başlamıştım. Çünkü yaşamak istiyordum. Bunun için Diana ya da 53 olmam önemsizdi benim için. Artık kim olduğumun bir önemi yoktu, artık kim olmam gerektiğinin bir önemi vardı. Diana olarak bu yerde yaşayamayacağıma göre bende 53'ü kabullenmek zorunda kalmıştım. Zamanla bu isme alışmıştım ve garip bir şekilde, çok nadir zamanlarda oturup kendimi sorguladığımda Diana bana yabancı biri gibi geliyordu. Diana ile 53 kesinlikle aynı kişi değildi ve ben artık tüm benliğimle 53 olmak üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öteki Kişi
AdventureBir ülke düşünün, yirmi yaşınıza gelince tüm sevdiklerinizden koparılıp başka bir şehre yerleştirildiğiniz. Gittiğiniz şehirde size yeni bir isim veriliyor. Ancak bu isim bir sayı. Şimdi de bu sayıyı içindeki korku ve öfkeyle taşıyan sekiz insan düş...