Telefonuma gelen konum mesajıyla birlikte hızla evden çıkıp bahçedeki son model BMW'ye bindim. Telefonumu arabanın arayüzüne bağlandıktan sonra hızla navigasyonu açıp yola koyuldum.
Taehyung'u anlamıyordum. İki gün önce beni çok sevdiğini söylüyordu, ama bugün benden nefret ettiğini söyledi. Aynı günün gecesiyse beni kaybetmek istemediğini belirtti.
Kim Taehyung, tuhaf herifin tekiydi.
Atılan konumu daha ayrıntılı inceleyince oranın Kore'nin en belalı yerlerinden biri olduğunu gördüm.
"Sikeyim!" Sessizce tıslayıp gaza daha sert bastırdım. Taehyung beni çok kırmıştı. Ama buna rağmen yüzsüzce yeniden onu kurtarmaya gidiyordum.
Mekanın önüne geldiğinde arabayı beceriksizce park edip hızlıca içeriye daldım.
Cebimdeki telefonu çıkarırken gözleri etrafta gezdirdim. Barmenin yanındaki sandalyelerin önündeki bilmem kaçıncı şişesini içen
Taehyung'u görür görmez oraya, kelimenin tam anlamıyla ışınlandım."Taehyung! Yürü!" Sert çıkan sesimle eski sevgilimin kolunu çektim. Taehyung'un yüzü beni görünce huzurla doldu. "İnci çiçeğim? Gerçekten geldin mi?!" Heyecan dolu sesi kulaklarıma dolunca yüksek şarkı sesine dayanamayarak onu hızlı bir şekilde dışarı çıkarttım.
"Ne işin var böyle mekanlarda?!" Sinirli halime zıt bir şekilde Taehyung oldukça rahattı.
"Jungkook'um? Bebeğim? Çok-çok özür dilerim. Ben bu mafyalığı bırakmadıkça kimse senin peşini bırakmayacaktı. Ama seninleyken de bitiremezdim. Bitiremedim zaten.-"
Anlamadığım birkaç cümleyle birlikte Taehyung'u arabaya doğru götürdüm. Kendimden oldukça büyük bu bedeni taşımak zaten yeterince zorken, o bir de sarhoştu!
"Tanrım, sabır ver bana." Sabır çekerken Taehyung'un kemerini taktım. Kendim de şoför koltuğuna geçtim. Gözlerim yandaki adamdan ayrılmıyordu. "Jungkook..."
Gelen sesle sağ tarafıma dönerken Taehyung'u dudaklarımın üzerinde hissettim. Beni hırçınca öpüyor, sanki ayrı kaldığımız günlerin hasretini çıkarıyordu.
Onu itmeye çalıştım ama çelimsiz kollarım buna dayanamıyordu tabii. Ona karşılık vermemek yeterince zorken, bir de bana sarılıyordu.
Tanrı aşkına, o sarhoş değil mi?! Aish!
Güçlü tutuşu karşısında ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu. İki yanımı saran kollarıyla kolaylıkla beni kaldırdı ve dönüp kucağına gelmemi sağladı.
Öpüşü sonlanırken anlını anlıma dayadı. Nefeslerimiz birbirine karıştı. "Ne yaptığını sanıyorsu-"
"Özür dilerim. Jungkook çok çok özür dilerim. Ben sanmıştım ki, ayrılmamız en iyisi. Şu boktan işleri bu zamandan sonra bırakamadım. Seni de bırakamadım. Sana zarar gelmesini istemedim. Geçmişimi öğrenmeni istemedim. Hayatım boyunca hata olarak görüldüm ben. Senin de hatan olurum sandım, beni unutursun sandım diğer hepsi gibi. Ama sen... Bırakmadın. Aksine çok güzel sevdin beni. Ama ben yapamadım. Sevmeyi bile yeni yeni tecrübe ettim seninle birlikte. Kimse sevmedi beni şu ana kadar senden başka. Çok hatam oldu, bu da onlardan biri. Ama şunu bilmeni istiyorum, ben en çok seni sevdim hayatım boyunca. En değerlim sen oldun şuncacık ömrümde. Yokluğun cehennemim oldu, varlığın cennetim. Kokun en güzel kokulardan daha güzel geldi bana. Dudakların yüz yıllık bir şaraptan bir yudum almak gibiydi sanki. Ben o şaraptan bir bardak aldım, yasak elmadan bir değil, on ısırık aldım. Bu yüzden şuanda cezamı çekiyorum sensizlikle. Tekrardan çok özür dilerim kalbimin en güzel parçası. Yıldızım. Gökyüzümdeki en parlak yıldızım. Seni çok seviyorum, bunu bil tamam mı? Bu sonumuz. Biz böyle bir sonu hak etmedik ama. Üzgünüm. Çok üzgünüm, sen daha güzel sonları hak ediyorsun. Daha iyi birileriyle daha güzel bir sonu hak ediyorsun. Bunları söylüyorum çünkü gideceğim bebeğim. Hayatından tamamen silineceğim. Asla üzülme tamam mı? Yemin ederim ki senden başkasını sevmeyeceğim. Senden başkasına o gözle bakmayacağım. Ama sana da bakmayacağım. Buna rağmen sen mutlu ol tamam mı? Seni seviyorum Jeon'um. Çok seviyorum hemde,"
Kulaklarıma dolan cümlelerle birlikte Taehyung beni kucağından indirdi. Saçımı öptü bir kere, bir kere de anlımı. Sonra da arkasını dönüp yürümeye başladı. Aklıma gelen düşüncelerle hızla konuştum.
"Taehyung!" Elimi kaldırdım duracakmış gibi. Durdu da, bana baktı kan kırmızısı gözlerle. "Sarhoşsun, gitme." Lütfen gitme, yalvarırım. Sensizlikle bırakma beni. Lütfen gitme...
Acı bir tebessümle kaplandı yüzü. "Senin dudakların bana en güzel sarhoşluğu yaşattı. Öldüm öldüm dirildim güvenli yerimde. Beni kendime getirdi. Bu yüzden Tanrı tarafından cezalandırılıyorum ya.."
Ve o gece, Kim Taehyung beni bıraktı.
Beni bıraktı.