Fantastik bir evrende dönen bir kurguyla karşınızdayım. Savaşlar, dövüşler, ölümler, yaralar, kanlar, aşklar, dostluklar... Bir ortaçağ fantastiğine hoş geldiniz. Böyle resmi resmi konuşmayı da hiç beceremem batırırım o yüzden uzun tutmuyorum sizi. Karakterleri size göstereyim.
(Ben bu fotoğrafları editlerken bu kadar beklemedim resimler yüklenesiye kadar Cumhurbaşkanı değişti be)
Öhöm, devam.
Şimdi neden iki tane Elena var, sorguluyor olabilirsiniz ama zaten konudan bunu anlayacaksınız. Spoi falan değil yani, merak etmeyin. Elena Arisa, hikayenin büyük çoğunluğunu bakış açısından okuduğumuz karakter.
Seric, hikayenin gidişatında önemli bir yere sahip karakterlerin arasında. Elena ve arkadaşları tarafından değer verilen birisi. Kaba kuvvetiyle birçok düşmanına karşı avantajlı durumda. Baltayı ustalıkla kullanımı sayesinde de önemli bir güç hâline geliyor. Yemek yeme sevdası ve grup arkadaşlarının yanında biraz daha saf durmasından dolayı eğlenceli durumlar yaratabiliyor.
Hidra, hikayede oldukça önemli bir yere sahip. Çok hassas olan vicdanı ön planda bulunan bir karakter. Öyle ki savaş teçhizatı olarak bile kılıç, ok gibi büyük hasarlı silahlar yerine küçük hacimli bıçaklar kullanmayı tercih ediyor. Tabii usta kullanışıyla rakibinin canını tek hamlede alabilir.
Jack, grubun en gelişmiş zekasına sahip kişi. Sadece grup içinde değil, genel olarak da oldukça büyüleyici bir zekaya sahip. Pratik ve tam isabet değerlendirmeleriyle akıl oyunlarında ön planda. Bunun dışında ok atmada da müthiş bir yeteneğe sahip. Okun hedef, ispat ve hesaplamaları ile mükemmel bir okçu. Aynı zamanda Jack, renkli saç ve gözlerle de dikkat çeken bir karakter.Eğer karakterleri az çok tanıyabildiyseniz güzel. Hikayede daha fazla karakter var fakat spoi olmaması açısından hikayeye eklendiklerinde paylaşımlarını yaparım. Şimdi hikayeye yavaştan girelim. İyi okumalar...
***
Canavarların, ejderhaların, savaşçıların, hükümdarların yaşadığı bu dünyada yer alan Silendra Krallığı, dünya üzerindeki altı krallıktan birisiydi. Yıllardır savaşın süregeldiği krallık, savaş gücü bakımından olağanüstü niteliklere sahipti. Fakat bununla birlikte sınırlarında diğer krallıklara oranla çok daha fazla canavar ve suikastçı barınmaktaydı. Bu suikastçılar artık saraya kadar girmeyi başarmıştı.
Yüzyıllar önce akılalmaz bir güce sahip olduğu söylenen Elestra, kızıl kılıcıyla herkese dehşet aşılamış olan Gard, tarihe adını üstün kılıç ustalığıyla yazdırmış Sör Caren gibi büyük savaşçılar Silendra Krallığı'nda doğup yaşamlarına son vermişlerdi. Dünyayı saran canavar huzmesinin yarısından fazlasına da ev sahipliği yapmaktaydı.
Ben, Silendra Krallığı'nın sağlam prensesi Elena, babamın yönettiği krallıkta daima huzursuz bir şekilde büyüdüm. Silendra Krallığı tehlike'nin kol gezdiği bir krallık olduğundan dış politikada herhangi iyi bir dostluk ilişkisi bulunmuyordu. Eski zamanlarda Finstan Krallığı ile bir anlaşması olsa da bu, sakat doğan prense kadar sürdü. Sakat doğumdan sonra Kraliçe bir daha doğum yapamaz hâle geldi. Artık bir gücü olmadığına inanılan Silendra Krallığı, o zamandan sonra tamamen yalnız kaldı.
Silendra Krallığı'nın sadece iki varisi vardı. Bunlardan birisi diplomasi ve ülke yönetiminden asla anlamayan bir kız, diğeri de sakat olarak doğan bir erkek çocuğuydu. Bir kız çocuğunun tahta geçmesi kesinlikle diğer krallıklar tarafından olumlu yorumlanmazdı çünkü kızların siyasi ve askeri ortamlarda olması zayıflık olarak değerlendiriliyordu. Sakat bir Kral'ı ise kimse ciddiye almazdı.
Benim tahtta gözüm yoktu, asla da olmamıştı fakat isteğim ordu komutanı olup güzel bir şana sahip olmaktı. Krallığı bu bataktan kurtarıp halkın ismimi duyunca gülümseyeceği bir kahramanlıktı hayalim. Elimdeki kılıcı yukarıya doğrultup 'Silendra çok yaşa!' diye bağırmak istiyordum. Kadınları zayıflık olarak düşünen herkesin beni görünce dizlerinin titremesini istiyordum.
Silendra Krallığı'nın başında kardeşim, askerlerin komutasına sahip olan ben, emekliye ayrılmış babam, en sonunda rahata kavuşmuş annem, gelecekte gördüğüm mutluluğumdu ve ben bu yüzden daha fazla bu sarayda kalamazdım. Savaş; beni, Elena'yı çağırıyordu.
Yeryüzü, gökyüzüne imreniyordu ve artık gökyüzünün uzaklığından korkmak istemiyordum. Yıldızlar, kader iplerini insanlara dolamıştı ve kurtulmalarını istiyordu. Ben, yıldızları kurtaracaktım.
☾✴☽
Hikayeyi yayınlamayacağım, bundan önce başka bir hikaye yayımlayacağım. Bunu sadece tanıtım amaçlı, yazacağımı bildirmek amacıyla yayınladım. Bölümleri var fakat düzenlemek zaman alacaktır. Bu hikayenin geleceğinde yazılmış kitabı yazacağım, sonra da bunu yayınlayacağım.
🌙☄️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞÇI PRENSES -Krallığı Kurtarış-
FantasyBen prenses olmayı hiç istemedim, ben savaşçı olmak istiyordum. Kahraman olmak istiyordum. Prenses olmaktan nefret ettiğim gibi kahraman olmak da benim hayalimdi. Uğruna hayatımı feda etmeye hazırdım ve ilk adımımı attım fakat ilerisi hiç düşündüğüm...