Slytherin ortak salonu hayli kasvetliydi. Büyük sınıflar ölümyiyen olma sevinci yaşarken, küçük olanlar Lorda olan hayranlıklarından konuşuyordu. Onların sohbeti midemi bulandırdı, zaten o Lord bozuntusunun ismi geçince kendimi kötü hissediyordum.
Bir hışımla ortak salondan çıktım, yasak saat başlamıştı bile. Nöbetçi öğrencilerin beni görmemeleri için dikkatle gidiyordum, nereye gittiğimi kendim bile bilmiyordum.
"Aptal çocuklar! Hepsine ceza verilmeli?" Bu ses Filch'e aitti. "Bayan Norris, öyle değil mi?"
Göz devirdim ve gitmeye başladım. Ama aniden birinin beni tutup duvara yaslaması ile adımlarım buz kesti.
Karanlık olduğundan yüzü görünmüyordu, ama parfümünden kim olduğunu anlamak zor değildi.
Beni duvara yaslamıştı, ve iki kolunu da benim her iki tarafıma dayamıştı. Yüzlerimiz o kadar yakındı ki, dudaklarımız kavuşma derecesindeydi.
Bir elini duvardan çekip dudaklarıma bastırdı ve yüzünü arkaya döndü, Filch'in gittiğinden emin olduktan sonra Remus hiçbir şey demeden beni kucağına aldı ve bir duvarın önüne getirdi. Duvara doğru gitti, çarpacağımızı sanırken bir odaya girdik.
Odayı incelemeden Remusa baktım. "Remus, ne yapıyorsun?" Diye sordum.
"Ben bir nöbetçi öğrenciyim ve karşı binanın öğrencisini yasak saatte dışarıda gördüm, tabii ki sana ceza vereceğim," dedi sırıtarak.
"Peki ya bu duvardan nasıl geçtik?"
"Burası ihtiyaç odası. İhtiyacını bilir ve kna göre değişir. Ve bu oda, bizim sırrımız. Çapulcular ve senden başka kimse bilmiyor."
Arkamı döndüm ve odaya baktım. Yüzüm kıpkırmızı oldu ve Remusun kucağındayken inmek için çırpındım.
Burası bir yatak odasına dönmüştü.
Ben onun kucağında çırpınırken beni yere bıraktı. "Soru bir. Neden etrafta insanlar varken benim yüzüme bile bakmıyorsun Lia?" Diye sordu.
"İnsanlar birşey anlamasın diye," dedim.
"Bakışma ile kimse evli olduğumuzu anlamaz," dedi.
"Soru iki. Steve sana yalakalık yapıyor ve sen onu görmezden geliyorsun, doğru mu?"
"Doğru. Ben ona karşı birşey hissetmedikten sonra bana istediği kadar yalakalık yapsın," dedim düşünmeden. Remusun kaşları çatıldı ve beni duvarla arasına aldı.
"Yapmasın." Dedi baskın bir ses tonuyla. Sanki Remusun utangaç ve masum halı gitmiş, yerine seksi ve arsız Remus gelmişti, çünkü gömleğinin açık olan üç düğmesi bakışlarımın oraya gitmesine sebep oluyordu. Remus bunu farketmiş olacak ki, "Etkilendin sanırım," dedi. Anın büyüsüne kapılmış halde, "Evet," dedim ve daha sonra bunu dediğime pişman oldum. "Yani hayır. Ergene benziyorsun," dedim.
"Bak sen," dedi Remus ve tüm düğmelerini açarak gömleği üzerinden çıkardı. "Madem ergene benziyorum, bunu yaparsam hiçbir sorun olmaz," dedi. Karın kasları gözler önüne serilmişti, ve belindeki çizikler...
Eğer aramız daha iyi olursa, sırtındaki o çizikleri ve yaraları bir gün özenle öpeceğim Remus.
Bu da benden sana bir söz olsun.
"Gerçek ergen sensin, hiç çekici de görünmüyorsun," dedi beni kızdırmak için. Ama ben bunu duymazdan gelip onun arkasına geçtim ve sırtındaki yaralara dokundum.
"Acıtıyor mu?" Diye sordum. Remus onun söylediğine aldırış etmeyib sorduğum soru karşısında şaşırdı.
"Hayır," dedi fakat yalan söylediğini biliyordum.
"İki gün önce dolunay vardı, beni kandıramazsın," dedim ve çekmeceleri açarak pansuman aletleri aramaya başladım.
"Çok ağrımıyor," dedi. Onu yine duymazdan geldim ve sonunda bir merhem bulunca, onu yatağa oturttum ve kendim de onun yanına geldim.
Özenle merhemi onun yaralarına sürdüm, birkaç kez elimin soğukluğu ve yaralarının sızısı yüzünden irkilse de, sonunda bitirmiştim.
"Uzan Remus," dedim. Bir çocuk missliy başını salladı ve yatağa uzandı. Üzerini de örttü. Merhemi yerine koydum, üzerimdeki ceketi çıkardım ve pijamalarımla kaldım.
Remus anlamaz gözlerle bana bakınca, hemen onun yanına geldim ve yorganı kaldırarak onun yanına uzandım, ardından üzerimi örttüm. İki elimi birleştirib yastığa koydum ve sol yanağımı ona yasladım. Yüzüm Remusa dönüktü.
"Neden yatakhaneye gitmiyorsun, Lia?" Diye sordu. Dudaklarımı büzdüm və ona daha da yaklaştım. Remus kızarınca, güldüm. Az önceki arsız halleri gitmişti ve yerine utangaç Remus gelmişti.
"Benimle uyumayı özlediğini söylememiş mıydın?" Diye sordu Aurelia. Remus hızla başını salladı ve kıza yaklaştı. Onu kendine çekip göğsüne yasladı ve sıkıca sarıldı.
Aurelia, içinde bir kıpırtı hissetti ve karnı karıncalandı. Ona karşı ne hissettiğinden emin değildi, Jamese karşı olan tüm hisleri yanıp kül olmuştu ve Aurelia o hislerden sonra asla aşık olmayacağını düşünmüştü. Fakat, yapılmıştı ve yavaş yavaş bunun farkına varıyordu.
Bunları unutmak için gözlerini kapattı ve iyice Remusa sokuldu, Remus onun saçlarına öpücük kondurunca gülümsedi.
"Ben de seninle uyumayı özlemişim, Rem," dedi Aurelia ve dudaklarını Remusun boynuna bastırdı. Remus kasıldı, sonra ise kısıkça kıkırdadı. Aurelia içindeki dürtü ile birkaç kez daha onun boynunu öpünce, Remus kızı kendinden uzaklaştırdı ve kollarını kızın iki tarafından yatağa dayayıp üzerine çıktı.
Aurelia, üzerindeki yarı çıplak Remusa bakınca kıpkırmızı kesildi.
"Beni huylandırıyorsun, Lia," dedi Remus ve onun üzerine eğildi. Kızın boynuna öpücükler kondurmaya başladı, Aurelia ne hissettiğini şaşırmış durumdaydı. Kıpkırmızı kesildi ve kasıldı, fakat Remusun güzel bakan gözleri onu sakinleştirdi.
"Rahatsız mı oluyorsun?" Diye sordu Remus. Aurelia başını salladı ve "Hayır," dedi.
Remus, sevinçliydi. Her zaman yanında olmasını dilediği kız ile birlikte, mutluydu. Bu mutluluğun daima olmasını umdu ve kızın boynuna öpücükler kondurdu. Onun dudaklarını öpmeye cesaret edemedi. Remusun gözleri, sürekli kızın dudağına kayıyordu.
"Huylandırıyorsun beni!" Diye isyan etti kız, gülerek. Remus da güldü ve bir kez daha öptü. "Sen de bana aynısını yapmıştın."
Remus Aurelianın üzerinden çekildi ve uzandı, onu kendine çekti ve sarıldı.
"Aslında," dedi Aurelia. "Sen herkesin hayal edeceği birisin, Rem. Neden o salak Potter'a kalbimi kaptırdım bilmiyorum, ama şimdi ona karşı tek bir hissim bile yok. Sanırım en büyük pişmanlıklarımdan biri bu," Remus derinden bir iç çekti. Aurelianın canı yandığı kadar, onun da canı acıyordu.
"Diğeriyse o zamanlar seni görememem," dedi. Remusun kalbi güm güm atmaya başladı.
"Şimdi beni görebiliyor musun?" Diye sordu, kaygıyla.
"Seni çok iyi görüyorum, Remmy. Ve sanırım gözlerim hep seni, benim biricik kurtarıcımı görecek."
Aurelia yüzünü Remusa çevirdi ve yaklaşarak genç oğlanın dudağının kenarını öptü. Remus, havaya uçacak kadar mutlu oldu ve onu daha da kucakladı.
"Sen gerçek huzurun kaynağısın, Aurelia Lupin."
İçi kıpır kıpır olan iki genç, birbirlerinin kokusunu içlerine çeke çeke kollarında uyudular.
***
Hellooooo
Bölümü tam da bu çiftimize adadım ve içine hayli romatiklik kattım, nasıldı?
Evet, kiss sahnesinin nerede olduğunu soracaksanız... Aurelia ilk öpücüğü Remustan bekliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞE DÖNENLER, Remus Lupin
Fanfiction[JAMES POTTER'A MEKTUPLAR devamıdır, o okunmadan okunmaz] Gözlerimi açtığımda yeşil çizgili pijamalarım, dağınık saçlarım ve hatıramdaki o korkunç anılarla birlikte Slytherin yatakhanesinde, kendi yatağımdaydım. -070124