**✿❀ ❀✿**

41 4 2
                                    


Taehyung'tan

Bu gün ben dahil çoğu köle için önemli bir gündü. Başımızdaki tüccar Park Jin-young tarafından asillerin huzuruna çıkarılacaktık ve işittiğim kadarıyla Pres Jeon'da orada bulunacakmış.

Nişanlı olmasına rağmen onu seviyordum, daha önce hiç görmeme rağmen onu seviyordum çünkü o benim deltamdı. Ancak varlığımdan Jin-young hariç kimsenin haberi yoktu, o da krallıkta kargaşa çıkmaması bahanesiyle beni bastırıcı kullanmaya zorluyordu.
Bu yüzdendir ki çocukluğumu deltamı umutla bekleyerek geçirsem bile ilk kızgınlığımdan beri kurdumla birlikte ona karşı büyük bir özlem içerisindeydik.

Prens Jeon nişanlanalı birkaç ay oluyordu ve ne yazık ki ben bu haberi aldığımda kızgınlık dönemindeydim. Hayatımın en acı verici günleriydi, kurdum eşine bir başkasının sahip olmasının acısını kolay kolay atlatamamıştı. Bu yüzden Jin-young'un verdiği ilaçlara rağmen kızgınlığım dinmemiş aksine süresini uzatmıştı.

Düşüncelerimin ağırlığı kalbime çöreklendiğinde, nerede olduğumun bilinmemezliğinin getirisi olan korkuyla bir yere tutunamadığım için elimi kalbime koyup yumruk yaparak sıktım. Kumaş engellerine rağmen tırnaklarımın battığı derim acıyordu ama bu aylardır çektiğim acının yanında hiçti.

"Taehyung-ah neden kendine eziyet ediyorsun?" Hwasa noonanın sesini duymamla tırnaklarımın baskısını daha da arttırdım. İncilerim yanaklarımdan birer birer kayıp giderken, farkında olduğum çaresizlik kalbimi tırnaklarımdan daha çok acıtıyordu.

Onu göremesemde, zemini döven adımlarıyla yanıma geldiğini anlamıştım. Göğsümü üstündeki soğuk elimin aksine sıcak olan parmakları, tutuşumu gevşetmek için bileğimi kavradığında içim titremişti. "Sana yemin ederim Taehyung, o piç sana zarar vermeye kalkışırsa sonunda olacakları bilsemde seni korumaktan geri durmayacağım" Sözlerine karşı başımı eğip şiddetlenen yaşlarımı ondan saklarken, alt dudağımı ısırıp başımı olumsuzca salladım.

Yalan söylediğini kendisi benden daha iyi biliyordu. Pazardan prenste bulunacağı için ülkenin dört bir yanından soylular ve asiller gelecekti. Yani bir çoğumuzun acımasızca satılacağı inkar edilemez bir gerçekti. Kötü olan bir diğer şeyse eğer kendimizi pazarlamayı beceremezsek tüccarların bize işkence etmesiydi.

Hwasa ellerini omzuma koyup beni sakinleştirmeye çalışırken, dışarıda tüccarlara yalvaran kölelerin sesini duymamla dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti. Bir elim hala göğsümün dururken diğer elimi sesimi bastırması için kirazlarıma götürdüm. Jin-young bizi duyarsa olaylar kendi açımızdan daha kötü gelişecekti.

Hwasa bileklerimden tutup ellerimi oldukları yerden ayırırken, kendisini takip etmemi sağladı. Durduğunda neyin önüne geldiğimizi bilmesemde, oturmam için sandalye çektiğini duydum. Elleri tekrar omzumu bulduğunda, birkaç geri adım attırıp oturmam için baskı uyguladı. Hareketsizce onun bir sonraki hamlesini beklerken, masanın üstünde ki bir şeyleri karıştırdığını işittim. Göz yaşlarım yüzünden makyajım bozulmuş olmalıydı ve bu şekilde asillerin huzurana çıkamazdım.

Elindeki fırçayı narince yüzümden gezdirirken, dudaklarından çıkan hoş melodi bulunduğumuz küf kokan odada hiçliğe karışıyordu. Çoğunlukla mutlu ve umursamaz olmasına rağmen şu an söylediği her kelimede derin bir nefes çekiyordu.

Hwasa'nın en nefret ettiği şey bilinmemezlikti ve artık ikimizinde emin olduğu tek şey son dakikalarımızı yaşıyor olduğumuz.

Akıp giden zamanın ardından, Hwasa sustuğunda onunda ağladığını anladım. Şarkı söylerken sesinin titremesine neden olan üzüntüsünü belli etmemek için susmuştu lakin onu ve hareketlerini ezberlemiştim.

DANDELİONS❀TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin