"Ailen kaderindir"
Daha hızlı yürümeye çalıştım ama ayağımdaki topuklular işimi baya bir zorlaştırıyordu. Eteğinin cebinden telefonumu çıkarıdığımda saatin 12.02 olduğunu gördüm. 8 dakika sonra toplantım başlıyordu ve ben evden yeni çıkmıştm. Ah, evet. Güzel sıçmıştım...
Taksi durağına doğru koşmaya başladım ama iki bina arkadaydı. Tam koşmaya devam ederken arkamda hissettiğim çekiştirme ile durmak zorunda kaldım. Biri eteğimi çekiştiriyordu!
Hiddetle arkamı döndüğümde kimseyi göremedim. Kafamı biraz daha eğdiğimde bunun minik bir kız çocuğu olduğunu farkettim ve durdum.Çocuklara zaafım vardı
Önünde eğildim ve nazikçe "efendim? " dedim. Bir yandan da onu inceliyordum. Omzunda biten açık kumral saçları, kulağının biraz üstüne özenle takılmış beyaz renkte çıtçıtlı bir tokası vardı. Altında mini pileli beyaz bir etek, üzerinde toz pembe çilek desenli bir tişört vardı. Özenle giydirilmişti, bu da bende ailesinin onu önemsediği ve maddi durumlarının iyi olduğu hissini uyandırmıştı. Bacaklarını saran beyaz kilotlu çorap ve ayağındaki minik toz pembe ayakkabılarla gayet sevimli bir kız çocuğuydu.
Ben onun önünde eğilince minik tombik ellerini omzuma koymuştu. En fazla 4 yaşında olduğuna emindim.
O çok benziyordu
O ağlıyordu. Gözleri ve burnu kıpkırmızı olmuş, yanakları ıslanmıştı. Güzelim yeşil gözleri ışıldıyordu. Daha fazla dayanamayıp onu kucağıma aldım. Ağlaması hafiflerken sadece burnunu çekiyordu. Bu kadar küçük bir çocuğun ailesi nerdeydi?!
Çevreme şöyle bir bakındığımda kimseyi göremedim. O an aklımda hiçbir şey yoktu zaten. Toplantıyı bile unutmuştum.
Gözlerinin içine bakarak "Ailen nerede senin? " dedim. Yumruk yaptığı tombik eliyle sağ gözünü sildi.
" Biymiyorum ki! " dedi ve hatırladığı şeyle tekrar ağlamaya başladı.
"En son neredelerdi bana gösterir misin? " deyip onu yavaşça yere indirdim. Elini sımsıkı tutarak beni götürmesine izin verdim. Gösterdiği yer küçük bir çay bahçesiydi. Yavaş adımlarla çay bahçesine girdik ama yürümekte zorlanıyordu. Bu yüzden tekrar kucağıma aldım.
"Anneni görürsen bana söyle tamam mı? "Kafasını kaldırıp yemyeşil gözleriyle bana baktı.
"Tayam! "Gülümsedim. Anladığım kadarıyla m harfini söyleyemiyordu. Dikkatini dağıtmak amacıyla başka bir soru sordum.
"Hem adın ne senin? "
"Ayin"
Galiba Alin demek istemişti
"Alin mi? "
"Hı hı "
Çay bahçesinde ailesini bulamadıktan sonra çıkmaya karar verdik. Sensörlü kapı açılırken alin bağırdı.
"Orda!! "
"Ne? "
Bir anda kucağımdan atladığımda hala şaşkındım. Arkasından adını söyleyerek koşuyordum.
Çünkü çift şeritli yolun karşı tarafını gösteriyordu.
Gözlerim korkuyla büyürken ona hala yetişememiştim
"Alin! Dur lütfen!! "
Yola çıktığında deli gibi koşmaya başladım . Topuklu ayakkabılarım canımı çok yakıyordu ama koşmaya devam ettim. Çift şeritli yol olduğu için her iki tarafta da yol vardı.
Beynim bulanıyordu. Korna sesleri birbirine karışırken hiçbir şey göremiyordum sanki. Sadece aynı ismi sayıklayıp duruyordum. Koşmaktan başım ağrımıştı