Maybe one day I'll be an honest man

81 7 32
                                    


Yaz güneşi, parktaki ağaçların yapraklarının arasından huzurla sızarken, Beomgyu ve Yeonjun sessizce oturuyorlardı. Aralarındaki sessizlik, gerginliği bile hissettirecek kadar yoğundu. Beomgyu'nun yüzünde öfke dolu bir ifade vardı, Yeonjun ise üzgün bir şekilde başını önüne eğmişti.

"Yeter artık!" diye bağırdı Beomgyu, sesindeki öfke titreyerek yükseliyordu. "Bıktım senin bu sahte sevgi dolu oyunlarından!"

Yeonjun, korku içinde titriyordu. Beomgyu'nun sözleri, onun kalbini paramparça ediyordu. "Beomgyu, lütfen..." dedi soluksuzca, gözyaşları gözlerinden süzülüyordu.

Beomgyu, adımlarını hızla Yeonjun'a doğru attı, yüzünde öfke dolu bir gülümsemeyle. "Senin sahte sevginle yaşamaktan bıktım!" diye bağırdı, elleriyle Yeonjun'un kollarını sıkıca tutarak ona zarar vermek istiyordu.

Yeonjun, çaresizce geri çekildi, ama kalbindeki sevgi hala canlıydı. "Beomgyu, lütfen dinle..." diye yalvardı, ama sözleri havada kayboldu.

Beomgyu, Yeonjun'a yaklaştı, yüzüne nefretle bakarak. "Seni hiç sevmedim!" diye haykırdı. "Seninle birlikte olmak, sadece kendi kendimi kandırmamın bir yolu oldu!"

Yeonjun'un kalbi, acı içinde paramparça oluyordu, ama hala Beomgyu'yu seviyordu. "Beomgyu, seni canımdan çok seviyorum," dedi, gözlerindeki acıyı gizleyemiyordu.

Beomgyu, Yeonjun'un sözlerine aldırmadan ona yaklaştı ve sertçe yüzüne vurdu. "Yeter!" diye bağırdı, nefesi kesilmiş bir şekilde. "Senden nefret ediyorum!"

Yeonjun, yerde dizleri üzerine çökmüş, yüzünde acı dolu bir ifadeyle Beomgyu'ya baktı. Beomgyu'nun sözleri, onun kalbini paramparça etmişti, ancak içinde hala onlara dair bir inanç  vardı.

Beomgyu, nefret dolu bakışlarla Yeonjun'a bakarken, içindeki öfke giderek yatışıyordu. Belki de, Yeonjun'a duyduğu derin sevgi, içindeki nefreti yenebilirdi. Ama belki de artık çok geçti.

Yeonjun, yerden kalktı ve yavaşça uzaklaşmaya başladı. Beomgyu'nun nefret dolu bakışları onun kalbini parçalıyordu, ama hala onu seviyordu. İçindeki sevgi, artık onu tüketiyordu, ama belki de onun için tek çare buydu.

Beomgyu, Yeonjun'un arkasından baktı, içindeki karanlıkla boğuşarak. Belki de artık her şey için çok geçti. Iron Maiden'ın "Wasting Love" şarkısı, ona bir zamanlar sahip olduğu mutlu anları hatırlatıyordu, ama aynı zamanda içindeki acıyı da derinleştiriyordu.

Yeonjun, hızla uzaklaşırken, içindeki sevginin onu yok etmesine izin veriyordu. Belki de artık her şey için çok geçti, ama belki de bir gün, içindeki sevgiye yenik düşen Beomgyu da onu anlayacaktı.

Yeonjun, Beomgyu ile olan acı dolu kavgaların ardından, hayatında bir karanlık başlamıştı. Beomgyu'nun sözleri, onun kalbini paramparça etmişti ve içindeki acı, onu derin bir çukura sürüklemişti. Günden güne, umutsuzluğun ve çaresizliğin pençesinde kayboluyordu.

Bir akşam, Yeonjun sessizce evine dönerken, içindeki karanlık onu boğuyordu. Göğsündeki ağırlık, nefes almasını güçleştiriyordu. Kapıyı açar açmaz, içeriye adımını atmıştı bile. Evin sessizliği, onun ruhundaki fırtınanın yankılanmasına izin veriyordu.

Deri koltuğunda yer edinip elini ceketinin cebine attı, sigara paketini bulamamıştı.

Yüzünde bir hoşnutsuzlukla yastıkların arkasına baktı. Belki zamanında bir dal düşürmüş ve geri almaya tenezzül etmemişti. 

Aradığı çok kıymetli sigarasını bulamayınca bir şişe viskiyi masaya koydu, titreyen elleriyle. Alkolün yakıcı tadı, onu geçici bir teselliyle sarhoşluğa sürükleyebilirdi. Belki de içindeki acıyı dindirmek için bir çıkış yolu olabilirdi.

Viskiyi yavaşça yudumlamaya başladı, her yudumla birlikte içindeki acı biraz daha azalıyordu. Ancak, alkolün verdiği geçici rahatlama, onun içindeki karanlık duyguları bastırmak için yeterli değildi.

Günden güne, Yeonjun alkolün esiri haline geliyordu. Her gece, viskiyle doldurduğu bardağı kafasına diktiğinde, içindeki acı bir süreliğine uyuşuyordu. Ancak, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, içindeki karanlık tekrar onu ele geçiriyordu.

Yeonjun, işinden uzaklaşmış, arkadaşlarından uzaklaşmıştı. Artık tek bir amacı vardı: unutmak. Ancak, ne kadar içerse içsin, Beomgyu'ya duyduğu derin sevgi, onu asla terk etmiyordu.

Bir gece, sarhoş bir şekilde evinin balkonunda otururken, gözleri boşluğa bakıyordu. İçindeki karanlık, onu tüketiyordu ve artık dayanacak gücü kalmamıştı. Beomgyu'ya olan sevgisi, onun ruhunu paramparça ediyordu.

Birdenbire, içindeki karanlıkla boğuşurken, Yeonjun'un aklına bir şey geldi. Belki de tek çıkış yolu, artık dayanamayacağı bir şeydi. Belki de, Beomgyu'ya olan sevgisini sonsuza kadar unutabilirdi.

Yeonjun'un içindeki acı dolu düşüncelerle dolu bu gece, onun için bir dönüm noktası olacaktı. Artık içindeki karanlığın pençesinden kurtulma zamanı gelmişti, ama acının izleri hala derinlere kazınmıştı.

Bir sabah, gökyüzünün gri bulutları arasından parlayan güneşle birlikte, Yeonjun içindeki karanlığa meydan okumaya karar verdi. Sarı saçları rüzgarla oynaşıyor, üzerindeki deri ceketle havalı bir görüntü sergiliyordu. Elektro gitarı sırtında, müziğin getirdiği huzur ve özgürlüğü hissediyordu.

Yeonjun, uzun bir süredir biriktirdiği acıyı, müziğe dökmeye karar verdi. Gitarının tellerine dokunduğunda, içindeki duygular melodilere dönüşüyordu. Her vuruşunda, Beomgyu'ya olan sevgisinin acısı ve pişmanlığı yankılanıyordu.

Müziğin ritmi, Yeonjun'un ruhunu iyileştiriyordu. Artık Beomgyu'ya olan sevgisinin acısıyla değil, onun hatırasını yaşatmak için mücadele ediyordu. Her nota, bir adım daha ileriye gitmesine yardımcı oluyordu.

Yeonjun, müziğin getirdiği huzur ve özgürlükle dolu, yeni bir güne başlamaya kararlıydı. Beomgyu'nun anısını her zaman kalbinde taşıyacak, ama artık onun için ayakta kalmanın zamanı gelmişti. Iron Maiden'ın "Wasting Love" şarkısı, ona bir zamanlar sahip olduğu mutlu anları hatırlatıyordu, ama aynı zamanda içindeki karanlığı da besliyordu.

Yeonjun, müziğiyle yaşamaya devam edecekti. Çünkü artık müzik, onun için sadece bir tutku değil, aynı zamanda bir kurtuluş ve iyileşme kaynağıydı.


-------------------

BENHİÇBİRBOKBECEREMEYENBİRFANİYİM

wasting love I beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin