"Depresyondasınız"
psikoloğun sesiyle bakışlarımı yerden kaldırdım.
"Efendim?"
"Depresyon, ve anksiyete bozukluğu. Teşhisimiz bunlar"
Nasıl yani? Tüm hayatım boyunca kimseyi kırmayıp tüm isteklerine uydum, annem ne derse onu yaptım ve karşılığı bu mu? Kaderim bu mu? Her zaman kendimi mutlu gösterdim herkesi mutlu etmeye çalıştım. Tanrı'm adalet nerede?
Öğrendiğim şeyin şokuyla karşımdaki psikoloğa bakakalmıştım,
"Teşekkürler..." dedim ve koltuktan kalkıp kapıya yöneldim.
"Sizin için önerim şunlar; kendi isteklerinizi yapmanız ve doktora acilen gitmeniz"
kafamı belli belirsiz salladım ve kapıyı açıp odadan çıktım. Kapıyı kapatıp olduğum yerde durdum. Depresyon, anksiyete bozukluğu daha ne kadar kötü olabilirdi ki.
"Asena hanım, iyi misiniz? İsterseniz koltuğa oturun ben su getireyim."
Konuşan Doğa'ydı, o burada çalışıyor ve neredeyse bütün hayat hikâyemi bilir. Bir eliyle beni diğer eliyle de orta da bulunan koltuğu gösteriyordu.
"Teşekkürler Doğa..." dedim ve gösterdiği koltuğa oturdum. Bir kaç dakika sonra elinde su dolu bir bardakla gelip içmem için bana uzattı. Yine teşekkür edip bardağı aldım ve içtim. O da karşımda ki koltuğa oturmuştu.
"Bir şey mi oldu?"
"Hastalığımı belirlemişler."
"Gerçekten mi?!" Bunu yüksek sesle söylediği için herkes bize baktı, yine o korkunç bakışlar bana dönük...
"Peki neymiş" artık fısıltıyla konuşuyordu.
"Bak bunu sonra konuşalım mı? Kendimi iyi hissetmiyorum."
"Elbette olur. Ne zaman istersen anlatabilirsin, ben buradayım" deyip elimi sıktı ve oturduğu koltuktan kalkıp iş arkadaşının yanına gitti. Acaba onu kırdım mı? Bana darılmamıştır demi?
Bunları düşünmekten bıkmıştım, ama ne yapayım elimde değil. Oflayıp oturduğum yerden kalktım ve binadan çıktım.
Derin bir nefes alarak temiz oksijeni daha doğrusu araba egzozlu oksijeni içime çektim. Şimdi ne yapacaktım? Doktor kendi isteklerimi yapmamı söyledi ama benim isteklerim nelerdi ki? Bir şeyi istediğimizi nasıl anlarız? Bunların hiçbirini bilmeden kendi isteklerimi yapmak mı, bu kıkırdamama neden oldu. Şimdilik karnımı doyursam yeter galiba saat sabahın dokuzuydu ve ben daha kahvaltı yapmamıştım. Market aramak için yürümeye başladım. Buraya her ay gelmeme rağmen hiç gezmemiştim, evime de baya uzaktı burası.
Gördüğüm ilk markete girdim ve reyonların arasında dolaşmaya başladım. Gözüme kestirdiğim sandviçlerden rastgele bir tanesini aldım ve önünde uzun bir sıra olan kasaya doğru ilerledim. Sıranın bana gelmesine daha çok vardı ama ben sandviçi yememek için kendimi çok zor tutuyordum, bir kaç dakika sonra sıra nihayet bana geldi. İşte o an jeton düştü... Para! Cüzdanımı arabada unutmuştum ve artık çok geçti.
"35 lira" konuşan kasiyere mahcup bir şekilde baktım. Parayı unutmuştum kahretsin.
"Hanımefendi?"
Nabzım yine hızlanmıştı neredeyse ecel terleri döküyordum kesin herkes bana bakıyordu.
"Ben..."
"Hanımefendinin ödemesini ben yaparım" sözümü kesen adama baktım. Yanımda durmuş samimi bir şekilde gülümsüyordu.
"Teşekkür ederim" çatallı çıkan sesimle daha da utanmıştım.
Adam hiç bozuntuya vermeden kendi aldıklarıyla beraber benimkini de ödedi.
"Buyurun, afiyet olsun" utanarak elindeki sandviçi aldım ve marketten çıktım o da hemen arkamdan çıkıp yürümeye başladı.
"Bekleyin, parasını vereyim. Ben sadece parayı arabada unutmuşum yoksa-"
"Sorun değil, size afiyet olsun" yine samimi bir şekilde gülümsemişti.
"Teşekkürler..." arkasından bakakalmıştım.
Aptal kafam parayı nasıl unutursun diyerek söylenmeye başladım bir yandan da parka doğru yürüyordum. Parka gittiğimde çok kalabalıktı bugün herkes dışarımı çıkmaya mı karar vermiş ne.
Sonunda boş bir bank buldum ve oturdum. O kadar acıkmıştım ki... Sandviçin ambalajını çıkarıp yemeye koyuldum, annem şu hâlimi bilse çok kızardı o hazır yemek yememe izin vermezdi. Ben ise hep onun isteklerine uymuştum ve uymaya da devam ediyordum beyin cerrahlığını bile o istedi diye okumuştum, o istedi diye nişanlanmıştım, of birde Berk var, annemin zoruyla nişanlandığım kişi o da doktor ama göz doktoruydu. Bana göre aşırı itici biri ama anneme göre dünya da ondan iyisi yok. Hatırlıyorum da ortaokuldayken tercüman olmak istemiştim tabi annem çok kızmıştı lisede dil bölümünü seçmeye kalkıştığımda ise ceza olarak beni eve hapsetmişti nefret ettiğim sayısalı bana zorla okutmuştu, sonrasında ise manipüle etmişti tabi o manipüle artık kölelik.
Telefonun zil sesiyle irkildim. Cebimden telefonu çıkarıp ekrandaki yazıyı okudum Berk bu saatte neden arıyordu ki? Soru işaretleri içerisinde aramayı yanıtladım.
"Günaydın Berk"
"Günaydın, neredesin? Evde yoksun" evime mi gelmiş! Berk psikoloğa gittiğimi bilmiyor çünkü annem psikoloğa gitmemi bir kusur olarak görüyordu ve bence de öyle.
"Dolaşmaya çıkmıştım. Şimdi geliyorum eve doğru."
"İyi bari, eve gelme de senin evin oradaki kafede buluşalım." sesi niye sert çıkmıştı?
"Peki"
Benim hayatım buydu işte. Alelacele arabaya doğru gittim Berk beklemekten hoşlanmazdı.
Arabayı kafenin önüne park ettikten sonra kafeye girdim, kafe her zamanki gibi çok kalabalıktı gözlerimle Berk'i aramaya koyuldum sonunda bana el salladığını gördüm ve yanına gittim.
"Hoş geldin, sabah gezmeleri yeni rutin galiba"
"Hoş buldum, biraz hava almaya dışarı çıkmıştım sonra bir ürünü iade etmeye gittim."
"Anladım, ne istersin?"
"Ben bir limonata alayım"
"Peki"
bir kaç dakika sonra garson geldi ve siparişleri aldı.
"Nasılsın? İşlerin nasıl gidiyor?" samimi olmaya çalışsa da yüz ifadesi benden iğrenir gibiydi.
"Her zamanki gibi ama ameliyatlar çoğaldı bu hafta, senin?"
"Benim işlerde iyi hastalar son zamanlarda azaldı şükür, gözlere bakmaktan yoruldum. Tüm gün aynı şeyler" ses tonu yine soğuk
"Afiyet olsun efendim" garson içecekleri masaya koyup gitti. İkimizde susmuştuk zaten pek konuşmazdık, günlük şeylerden falan konuşurduk.
"Biliyor musun geçen gün bir hasta geldi yanında da kızı vardı, ben kadına göz testi yaparken kızı benden numaramı istedi" bu anlattığına ikimizde gülmüştük.
"Kız kaç yaşındaydı?"
"Dokuz yaşlarında falan"
"Sen ne tepki verdin?"
" Kıza bakıp 'He' diyebildim" bu sefer daha çok gülmüştük ve o an hatırladım biz kalabalık bir ortamdaydık, insanlar bize bakıyor mu diye bakışlarımı masalara çevirdim ama çok şükür herkes kendi hâlindeydi.
"Artık kalkalım mı?" kafamı olumlu anlamda salladım.
Kafeden çıkıp arabaya doğru yöneldim.
"Arkadaşım beni yanına çağırdı o yüzden kalkmak istedim..."
"Sorun değil Berk, iyi eğlenceler."
"Görüşürüz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderim Bu Mu?
Teen FictionTüm hayatı boyunca herkesin istediklerini yapıp kendi isteklerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyen bir kadının artık gözlerini açmasının hikâyesi