"hey nick!"
nick kendisine seslenen kişiye baktığında patronu jake'i görmüştü. jake nicke yaklaşıp elindeki kağıdı uzattı.
"al sana yeni bir görev."
nick tek kaşını kaldırıp jake baktığında barmenden içki istediğini gördü.
"bak jake pek keyfimde değilim tamam mı?"
jake içkisinden bir yudum alıp hızla nicke döndü.
"bunun anlamı ne?"
nick iç çekip jake ile aynı durumda olmak için sandalyesinden ayağa kalktı.
"bu görevi başkasına ver."
jake sırıtarak nick'in elindeki kağıda baktı ve geri ondan aldı.
"oh tabii anlıyorum...bu görev için fazla korkaksın."
nick bağlamış olduğu kollarını çözerek pörtlemiş gözler ile jake'e baktı.
"hah!"
nick kağıdı hızla jake den çekip arkasını döndü.
"bunu korkmadan ve mükemmel bir şekilde yapabilirim aptal."
jake tek kaşını kaldırdı.
"sanmıyorum?"
nick hızla arkasınabile bakmadan ilerlemeye başladı.
"göreceğiz orospu çocuğu"
nick orta parmak çekerek uzaklaşmaya başlamıştı.
"pekala görelim. dikkatli ol nick!"
-villanın önünde-
"hay sikeyim neden bu kadar çok koruma var?"
arkasına sakladığım duvardan kafamı uzatarak geçiş yolu aramaya başladım. gördüğüm kör nokta ile oraya doğru sessizce koşmaya başladım. içeriye girmek için kapıdaki korumaları atlatmam lazımdı. bu imkansız gibi duruyordu fakat camdan geçebilirdim.
elimi yüzümdeki maskeye atıp araladım.
"oh be nefes!"
geri maskeyi kapatıp gözüme kestirdiğim cama yavaşça ve saklana saklana ilerledim. camı yavaşça aralayıp içeriye girdim. içerisi neyseki koruma dolu değildi. jake'in verdiği kağıda göre taç 2. katta bulunuyordu. yavaşça merdivenlerden çıkarak tacın bulunduğu odaya ilerledim.
kapıyı aralayarak içeriye göz attım. kimseciklee yoktu. içeriye girip bir kaç saniye etrafı gözlerim ike süzdüm.
"Ee bu çok kolay oldu amına koyayım?"
taca yaklaşıp elimi götürdüğümde yanımdan hızla birinin geçtiğini hissettim. hızla saldırı moduna geçmiştim. yakalandıysam boku yedim.
"bö!"
çığlığımı serbest bırakıp kollarımı sertçe tutan kişiye baktım.
"sen.."
"ben?"
karşımdaki çocuğa baktım. o bu tacın sahibinin torunuydu. öğrendiğime göre adı theoydu.
"beni serbest bırak!"
"oh sen o hırsızsın, değil mi?"
sinirle yüzümü ona döndüm. kolumu hâlâ çok kötü sıkıyordu.
"sana dedimki, beni bırak!"
theo kıkırdayıp bana yüzünü bir tık daha yakınlaştırdı.
"buradaki tacı istiyorsun değil mi? doğrumu anlamışım?"
yakınlaştığı için kafamı çevirdim. buna ne cevap verebilirdim? evet desem beni polise mi verecekti?
"sana onu vereceğim."
"ne?"
"fakat önce istediğimi vermelisin."
aniden kolumu bıraktığında bir anlığına topuklamayı düşünmüştüm ama sonradan vazgeçtim.
"pekala ne istiyorsan yapacağım."
sırıtarak bir adım yaklaştı.
"ne istersem?"
bende onu taklit ederek sırıttım.
"ne istersen."
gençler bu bölümü acele ile yazdım hani çünkü herkes biranda fic istemeye başladı🙏🏻 bende aceleyle bunu yazdım diğer bölümde smut olabilir. destekte bulunursanız çoook sevinirim🤭 birde ayın 7, 17, 27 sinde gelir bazen öncedende atabilirim sebiliyorsunuzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The beginning of everything is a crown/bxb
Fanfictionnick bir zengin ailesinin çocuğu olan ve dedesinden yadigar kalan kral tacını ele geçirmek için çabalıyordu. fakat çok önceden kalan kralın torunu theo tarafından taklaya gelmişti.