Bu bölüme başlamadan önce oy vererek hikayenin devam etmesine katkıda bulunmanızı rica ediyorum.Tepkilerinizi merak ediyorum.
Herkese iyi okumalar :)
-
Engin: Gitmeyin
Engin: Konuşalım
Engin: Tamam bazı şeyler istemediğimiz gibi yaşanmış olabilir ama üstünden çok zaman geçti
Engin: Bu defteri kapatmak için yüzleşmemiz gerekiyorsa yüzleşelim
Engin: Çiçek orada mısın?
Engin: Geleceğim
Çiçek: Anahtarların dış kapıdaki ayakkabının içinde
Çiçek: Alırsın
Engin: Gitmeyin diyorum
Engin: Tamam konuşmayı kabul ettim işte
Engin: Yüzleşme istiyorsun kabul
Engin: Hem Güneş daha iyileşmedi nereye gidiyorsunuz
Çiçek: Sana çok yalvardım
Çiçek: Konuşalım dedim istemedin
Çiçek: Ne bekliyordun ki
Çiçek: Çıktık evinden
Engin: Çiçek
Engin: Görüşelim diyorum tamam
Engin: Siktiğimin her şeyini kabul ettim işte
Engin: Trafikteyim
Engin: Neredeyseniz gelip alayım konuşalım tamam
Çiçek: İstemiyorum artık
Çiçek: Evine git
Çiçek: Bizim defterimiz de kapanmamış olsun
Çiçek: Yarım kalan tek aşk bizimkisi değil
Çiçek: Kabul ediyorum
Çiçek: Ben sana ihanet ettim karşılığında da lanetlendim
Çiçek: Tamam kabul
Engin: Eve dönün geliyorum
Engin: Lütfen
Engin: Çocuk hastayken gitmeyin
Engin: Yeniden bir şey olursa ne yapacaksın tek başına
Engin: Dışarıda deli gibi yağmur yağıyor
Engin: Sen yağmuru sevmezsin (gönderilmedi)
Çiçek: Eve git Engin
Çiçek: Biraz hatırım varsa evine git
Engin: (görüldü)
-
Engin'in eve gelmesini beklerken Güneş'i salondaki oyuncaklarının yanına koymuştum. Son konuşmamızın üzerinden bir buçuk saat geçmişti ve heyecanlı bekleyişim devam ediyordu.
Evden çıkmamıştık.
Gitmeyi istesem de onunla gerçek bir yüzleşme yaşamadan, olanları anlatmadan bir yere gitmek istemiyordum. Yaptığım bencillikti belki bilmiyorum. Ben zaten yıllardır ne yaşadığımı da bilmiyordum.
'An-ne'
Güneş'in ince sesine gülerek oyuncaklarını hareket ettirmeye başladım. Tedirgindim ve bunu çocuğuma yansıtmamak için elimden geleni yapıyordum. Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan onunla oynamaya devam ettim.
İki saatin ardından kapıdaki anahtarların sesi duyuldu.
Kalbimin atışını kulaklarımda hissettiğimi fark ettim. Yıllar sonra bana bu kadar yakındı. Onun kapıyı açmaktan korktuğunu anahtarı deliğe yerleştirdikten sonra çevirmemesinden anlamıştım. Muhtemelen başını kapıya yaslayıp derin nefesler alıyordu. Bunu görmesem de biliyordum.
Birkaç dakika boyunca kapı açılmadı. Sesi duyan Güneş'in kapıya doğru adımladığını fark ettiğimde yerimden kıpırdayamıyordum.
(Güneş'in bu zamana kadarki fotoğrafları birkaç yıl öncesine aitti.)
Yıllar geçmişti. Bizden çok şey götüren yılların üstüne şimdi defalarca kez kavuştuğumuz bu evde bir yüzleşme için vardık. Ben ve o.
Bir de küçük kızımız.
Kapı yavaşça aralandığında onu yıllar sonra ilk kez gördüm. Güzel gözleri ilk önce Güneş'i buldu. Titreyen ellerine baktım ne bir adım ileri atabildi ne de geriye dönebildi. Kalbim hızlandı, zamanın durduğunu hissettim. Aşkından öldüğüm ve onun için yıllarımı verdiğim adam karşımda duruyordu.
Gözleri beni bulduğunda dolan gözlerimiz birbirine kitlendi. Ne yapmam gerektiğini bilmediğim için hareket edemedim. Aşkların her türlüsü zordu ama bizimkisi çok daha fazla sınavdan geçmişti. Gözümden bir damla yaş düştüğünde göz bebeklerinin yaşı takip ettiğini anladım.
Değişmişti. Yüzüne bir ciddiyet gelmişti. Orada öylece kaç dakika kaldığımızı bilmiyordum ama sessizliği bozan Güneş oldu.
Güneş'in ağzından ilk kez çıkan o kelime geniş salonun içini doldururken beni de kendime getirdi.
'Baba'
-
KAVUŞTUK!!!
Yeni bölüm için oy sınırımız 30 :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 GÜN (+18)
Short StoryTüm hakları saklıdır. +18 hikayedir. Etkilenecek kişilerin okumamasını rica ediyorum. "Engin Mercan sana çok aşığım." Sesim fısıltı gibi çıkmıyor, daha çok arzulu çıkıyordu. "Çiçek Derya Arsoy sana çok aşık." "Engin senin için ölür, yaşam çiçeği...