•♪•
"Tımarhaneler insan müzeleridir.* Tımarhaneler özgürlüğü kısıtlamanın en çok masumlaştırıldığı yerlerden biridir. Diğerlerinden farklı ve değişik insanların, normal insanlara sergilenmesidir. Kendisine hiçbir seçim hakkı verilmeyen ve üzerlerine "deli" etiketi yapıştırılan insanların müzesidir burası...
Deliler deli mi doğmuştur hem? Delileri delirten insanlar dışarıda normal hayatlarını keyifle yaşarken delilerin özgürlüğünün kısıtlanması mıdır adalet anlayışı? Delilere "tedavi edilmesi" için götürüldüğü tımarhanelerde kötü davranılması mi onları iyileştirecek? Tabii ki demiyorum ki birçok insanı öldüren bir şizofreni salın, sadece diyorum ki madem iyileşmelerini istiyorsunuz neden onlara böyle davranıyorsunuz?
Özgürlüğü kısıtlamanın aslında ne kadar büyük bir şey olduğunun farkındasınızdır umarım." diye belirttim doktoruma boş gözler ile bakarken.
Doktor sözlerimden hiç memnun kalmadığını yüzüne de yansıtarak derin bir iç çekti. "Öncelikle Asiye, tımarhaneler bir hapishane veya müze değildir, burası gerçekten sizleri iyileştirmek için vardır. Dediğin gibi belki asıl suçlular dışarıda ama asıl insanlara zarar vermeye meğilli olan sizlersiniz maalesef... Hem, burada da bir sürü arkadaşın yok mu?"
Doktorun dediklerine karşı önce hafiften gülümsedim, ardından bu gülümseme kıkırdamaya dönüştü ve en sonunda kendimi kahkahalar atarken buldum. Psödobulbar etki, diğer adıyla joker hastalığım yüzünden en olmadık yerlerde, kendime hakim olamadan gülmeye başlıyordum. Bu hastalığın neden olduğunu bilemiyordum, nasıl olduğunu da bilmiyordum. Tek bildiğim şey sinirlendiğimde, üzüldüğümde, korktuğumda veya ani bir duygu değişimi yaşadığımda kendi kahkahalarımda boğulduğum.
Kendimi az çok toparladığımda doktora döndüm ve yüzümdeki gülümsemeyi kapatamadan konuşmaya başladım. "Doktor, arkadaşlarımın olması özgür olduğumu mu gösterir? Ne yani, arkadaşı olan herkes özgür, arkadaşı olmayanlar ise özgür değil mi? Kaçıyorsunuz doktor, sorularımdan kaçıyorsunuz... Neden bana doğru dürüst cevap vermiyorsunuz!" diye bağırdığımda yine kahkaha atmaya başladım ama bu seferki öncekinden de beterdi. Bu sefer nefes almada zorluk çekiyordum, sanki birisi boğazımı sıkıyor da nefes alamıyordum ve gülmemi durduramıyordum.
Şuanda etrafımdaki hiçbir şeyi göremiyordum çünkü gülmekten gözlerim yaşarmıştı ve güldüğüm için gözlerim kısıktı. Kahkaha seslerim kendi beyninde defalarca yankılanıyor ve dışarıdaki sesleri duymamı engelliyordu. En son hatırladığım şey ise bir iğne ucunun vücuduma battığında oluşturduğu acıydı...
•♪•
*= Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum kitabından alıntı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeis & Beis
Non-Fiction... Yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık Beis: Engel, uymazlık, kötülük, zarar