•♪•
Herkesin toplandığı küçücük ve bembeyaz odada, kendimi herkesten uzaklaşırmış bir şekilde pencereden dışarıdaki beyaz zambaklara bakıyordum. Kesinlikle mükemmel görünüyorlardı, sanki masumluğun vücut bulmuş hali gibiydiler.
"Dışarıyı izlemeyi sever misin Asiye?" diyerek yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Erkin dikkatimi üzerine çekmişti.
"Hayır, aslında hiç sevmem. Bana bir kafeste olduğumu ve özgür olamadığımı hissettirir. Sadece bugün dışarıdaki beyaz zambaklar dikkatimi üzerlerine çektiler... Sence de çok güzel durmuyorlar mı?" diyerek sorusunu yanıtladığımda yüzündeki ifade değişmemişti, aynı yanıma geldiğindeki gibi duruyordu. Bu beni oldukça şaşıtmıştı. Buradaki insanlar, her biri, hatta arkadaşlarım olarak saydıklarım bile özgürlükten bahsettiğimde suratlarındaki gülümseme düşerdi.
"Evet, çok güzel duruyorlar. Ama bence içlerinde büyük bir kötülük yatıyor olabilir. Sonuçta, güçlü varlık güçsüz varlığı ezer. Çiçeklerde ise güç güzelliktir. Hey, sence birisi, dış görünüşü yüzünden yargılanabikir mi?" diyerek bana bir soru yöneltti Erkin. Anlaşılan hayata karşı bakış açısı değişik olan bir insandı.
"Bence dış görünüş, davranışlar kadar önemli bir şey değildir. Hem bana göre insan beyni ilk başta diğer insanları istemsiz olarak güzel veya çirkin diyerek ayırır. Ve kişi, karşıdaki kişiyle aynı et, kemik ve deriden oluştuğunu anladığında dış görünüşe göre karşısındaki bireyi yargılamanın ne kadar mantıksız olduğunu anlar. Önemli olan insanın bu mantıksızlığı kavrayıp bu ayırma duygusuyla yüzleşmesidir. Kimisi bu duyguyu önemsemez, onunla yüzleşemez, bu duygudan etkilenir ve ona göre kararını verir. Kimisi ise bunu önemser ve iradesini ortaya koyarak kafasında bu ayrımcılığı sonlandırır.
Her insanda bir beden vardır, kimisi güzel kimisi ise çirkindir. Ama önemli olan ikisinin de aynı maddeden oluştuğudur. Şekilleri farklı olsa da doğru olan budur. Bu şekil farklılığı da bizi birbirimizden ayırmak içindir, güzel veya çirkin olarak gruplandırmak için değil. Yani kısacası bence dış görünüşe göre insanları yargılayanlar iradesi zayıf kimselerdir. Ve ben de kendi irademin zayıf olduğunu düşünmüyorum." diye belirttiğimde Erkin'in yüzünde küçük, buruk bir gülümseme belirdi ve konuşmaya başladı.
"Böyle düşünmen beni çok mutlu etti. Bu konudaki düşüncelerim sana oldukça fazla benziyor."
Ona karşı gülümsememi daha da büyütüp tam ben de konuşmaya başlayacakken kapıdan bir hemşirenin beni yüksek sesle çağırması konuşmamı engelledi. Bir nedenden dolayı doktor bugünkü "tedavimi" ileriye çekmişti ve beni çağırıyordu.
Gitmem gerektiğini anlayınca Erkin'e döndüm ve sağ elimi yumruk yaparak iç tarafı yukarıya gelecek şekilde kalbimin üzerine koyup "Daha sonra devam ederiz konuşmamıza." diyerek hemşireyi takip etmeye başladım.
•♪•
Bir önceki bölümde Erkin resim yapiyo demiştim alta koyduklarim gibi resimler yaptığını dusunebilirsiniz.
Bu da o sondaki paragraftaki hareket
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeis & Beis
Non-Fiction... Yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık Beis: Engel, uymazlık, kötülük, zarar