0.2

50 12 0
                                    

Yorum yapmayı unutmayın..

...

"Baban ürkütücü."

Minho gömleğimin eteğini sıkıca tutup babam hakkındaki düşüncelerini dile getirirken derin bir nefes alıp verdim. Ona birkaç dakika önce bundan sonra kalacağı odayı göstermiştim fakat peşime takılmış, gitmesini söylememe rağmen beni dinlememişti.

"Beni pek sevmiş gibi de durmuyordu. Ne yaptım ki babana?"

"Sadece hayatımı tehlikeye attığım için bana kızgındı, senlik bir durum yok yani."

Lanetimi etraftaki büyücüler çözebilecekmiş gibi davranıyordu o, bunu birçok defa söylemişti onu Minho ile tanıştırdığımda. Oysa şu ana kadar yanıma getirdiği büyücüler hiçbir işe yaramamıştı.

"Hayatını tehlikeye mi attın?"

Kulübesinde ki insanları öldüren, yiyen canavardan -kendisinden- haberi yoktu; onu saraya getirmekle doğru mu yapmıştım ki? Ya gecenin bir yarası saraydaki herhangi birine saldırırsa?

"Yani, yanıma kimseyi almadan saraydan ayrıldım."

"Ah, ama sen güçlüsün ki." Tatlı bir ifade ile kurduğu bu cümle gururumu okşarken gülümsemeden edemedim. "Hem lanetten bahsedip durdu. Lanetin nedir?"

"Nasıl anlatsam ki?" Derin bir nefes aldım. Arkamdan gelen bedenin belinden tutup yanıma çektiğimde gülümsedi, ellerini belime sardı ve sıkıca sarıldı. Yapışkan bir şeydi, beni bırakmıyordu bir an olsun.

"Uyuyamıyorum-"

"Bazen bende," diye neredeyse bağırarak lafımı böldü. "Yaşadığım yerde benimle birlikte kalan bir canavardan bahsediyor herkes, odama girecek diye çok korkar ve uyuyamazdım."

"Onu hiç görmedin mi?"

"Neyi? Canavarı mı?"

"Evet." Gerçi kendini nasıl görecektin ki?

Benden uzaklaştı, gömleğimi rahat bıraktı ve elimi tuttu. "Onu hiç görmedim, şey görmemek için odamdan hiç çıkmadım hatta. Ya beni yeseydi."

"Seni korurlardı."

Dudaklarını büzdü. "Ama hepsi gitti."

"Nereye?"

"Bilmem. Her gün odama gelip beni kontrol eder, yemekler getirirlerdi ama hepsi teker teker kaybolmaya başladı ve en sonunda tek kaldım. Canavar yemiş olmasın, ah severdim onları."

"Peki nasıl dayandın bunca zamandır? Beslenme açısından."

Elimi kaldırıp parmaklarımla oynamaya başladı. "Ben... Bilmiyorum. Çok açlık hissetmedim. Yani belki akşamları çok aç oluyordum ama kimse bir şey getirmeyince bende çıkıp bakamıyordum, sabah uyandığımda ise tok oluyordum."

"Kanla besleniyorsun," diye mırıldandım. Canavar olduğunun farkında değildi fakat ben yanına gittiğimde kanımla beslenmişti.

Kafasını sallayarak onayladı beni. "Sanırım bu yüzden çok açıklık hissetmiyordum. Çünkü her sabah uyandığımda dudaklarım, ellerim kıpkırmızı olurdu, birisi beni besliyor olmalı. Ama nedense hiç hatırlamıyorum böyle bir şeyi."

Zihni gerçekten sisle kaplıydı sanki. Geçmiş yaşamından hiçbir şey hatırlamıyor; aynı zamanda insanlara saldırıp onlarla beslendiğini de hatırlamıyor, canavardan korktuğunu dile getiriyordu.

"Ah yine çok konuştum." Kafasını çevirip bana baktı. "Lanetin hakkında konuşuyordun. Üzgünüm, ben araya girip çok konuştum."

"Sorun değil." Sonuçta çocuklar hep böyleydi, her şeyden kendilerine pay çıkartıp konuşmayı çok severlerdi.

Curse/ BangİnhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin