İnsanlar yeni bir hayata başlarsa her şey biter mi? Bence bitmezdi. İnsan yaşadığı şeylerden kaçarsa, kaçtığı şeyler onu bulur. Ama ben kaçmıyorum. Ben başka bir yerde neler olur diye merak ediyordum. O yüzden kardeşim ile beraber Ankara'ya gidiyordum.Annemiz ya da babamız yoktu bizim. Sadece biz vardık. Benim canım kardeşim, Güneş. O benim aksime geceyi, gündüz yapardı...
Güneş koluma girmişti. Bavullarımız ile beraber havalı bir şekilde uçağa gidiyorduk. Güneş 20 yaşında,altın sarısı saçları ile çıtı pıtı bir kızdı. Ben 24 yaşında,altın sarısı saçlarım ile ortama alev saçıyordum. Kol kola iç hatlar bölümünden girdik.
"Abla." dedi Güneş,
"Efendim güzelim?" Dedim tatlı tatlı
"Sence benden güzel doktor olur mu?"
"Olur tabi! Bir daha duymayayım bak."
"Ya olamazsam?"
Yandan kolunun içinde olmayan kolumla hafifçe omzuna vurdum."Bak Güneş'im korkunu anlıyorum ama biz yine bir hayata başlıyoruz. Ben sana ve kendime bakmak için işe, sen okuluna!"
Güneş sustu ama koluma daha sıkı sıkı sarıldı. Bu onun dilinde seni seviyorum ya da teşekkür ederim anlamları taşıyordu. Bundan sonra konuşmadık. Hızla uçağımıza ilerledik. Uçağın önüne gelince Güneş bir anda yükseldi.
"BEN GELMİYORUM!" Bu anı yükselişi beni şaşırtmıştı. Ama etrafta bize dönen bakışlar yüzünden mahçup bir ifadeyle etraftaki insanlardan özür diler gibi baktım. Sonra gözlerimi kocaman açarak
'senin ağzına sıçtım kızım' temalı bakışımı attım. Dişlerimi sıkarak,"Ablacağım, hani sen üniversiteye gideceksin... Ben işe başlayacağım! Değil mi?"
Hafifçe kulağına yaklaştım. Kimsenin bizi duymayacağına emin olunca kulağına sessizce mırıldandım.
"Güneş,beni dellendirme, bin şu uçağa!"
Dedim bütün elit kişiliğimle.
Yani kusura bakılmasındı! İnsan böyle kardeşi olunca ufak sinir harbi yaşıyordu. Bazen ciddi anlamda cami avlusuna bırakasım geliyor. Zaten gergindim.Güneş ne dediğimi anlamış olmalı ki yavaşça yutkundu. Sonra sıçtıktan sonra sıvama gülüşü kuşandı. Her zaman ki gibi
Sonra bana döndü.
"Farkındayım yersiz bir çıkış oldu ama ben uçaktan korkuyorum." Bunu ilk defa duyuyordum. Keşke söyleseydin gerizekalı! Trenle giderdik! Hafif bocalamış ifademle ona döndüm. Gözleri dolmuştu salağın. "Nasıl yani?" Diye makul bir soru sordum. "İşte korkuyorum! Ne 'nasıl' ?" Yav kardeşim, ALLAH'IM SENİ BANA SINAV DİYE Mİ VERDİ? Neyse ben olgun bir kadınım. Ben sakin bir kadını- ALLAH KAHRETSİN Kİ DEĞİLDİM. O YÜZDEN KIZABİLİRDİM!!
"KIZIM SEN AKILSIZ MISIN YA YÜRÜ ŞU UÇAĞA VALLAHA CAMİ AVLUSUNA BIRAKIRIM ANKARA'DA!"
uslu uslu önümden ilerledi. Uçağa bindik. Bavulu yerleştirdik. Yerlerimize oturduk. Cam kenarına geçtim. Kozumu kullanarak. Uçak kalkmadan telefonuma bir bildirim düştü.Halamm: Güzelim,bindiniz mi uçağa?
Halam benim canımın içidir. Annem ve babam vefat ettikten sonra bizi halam büyütmüştü. Yani ben 10,kardeşim 6 yaşındayken.
Bindik halacığım.
Şeklinde hanım kimliğimi korudum. Sonra kulaklığımı çıkardım çantamdan. Kulağıma taktım. Hemen yolcuklarda vazgeçilmezim olan o şarkıyı açtım
Müslüm Gürses: Nilüfer diyecekti.
Keko gibi gelebilir ama çok güzel şarkı.
Müslüm baba şarkıya girdi.
"Zamanın eli değdi bize
Çoktan değiştik bence
Aynı değiliz ikimizde
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim"