Alanur yorgun bakışlarla durmadan saate bakıp, dersin bitmesini bekliyordu. Artık günün son dersiydi ve çok yorulmuştu. Aslında sınıf arkadaşlarıda ondan farksız değildi. Kimisi yorgun,üzgün ve bitkin; kimiside mutlu,enerjik ve heyecanlıydı. Mutlu olan kişilerde her zamanki gibi Merve, Azat ve Ceyda'dı. Onlar her zaman böylelerdi ve Alanur'da onların nasıl böyle olabildiklerini çok merak ediyordu.
Zil çalıp sınıf boşalmaya başlayınca Alanur'da dışarıya çıkıp arkadaşlarını sınıf kapısının önünde beklemeye başladı. Sınıftan Alanur'dan sonra ilk çıkan Cemile oldu. Kıvır kıvır olan kızıl saçlarını savurarak düzeltti ve sırt çantasını tek koluna alarak güldü. "Dilay öğretmen son ders diye uzattıkça uzattı. Çok sıkıldım. Bence herkes sıkıldı ama bazıları çaktırmadı" dedi ve biraz sonra kafasını sınıfın içine uzatarak "bizimkiler nerde kaldı ya. Yani bir çantayı toplamak bu kadar mı zor olur?" diyerek ofladı. Alanur cevap vermeden yan döndü ve sıtını duvara yasladı.
"Alanur,biz geldik. Hadi eve gidicez" Alanur arkadaşlarının gelmesini beklerken koridordan gelip gidenleri izlemeye dalmış ve arkadaşlarının geldiğini fark etmemişti. Hızlı bir şekilde toparladıp arkadaşlarına döndü ve Laden'le göz göze geldi. Laden sarı dalgalı saçları olan ince yüzlü mavi gözlü bir kızdı. Uzun boylu vede zayıftı. Laden' in yanında da Aktan ve Algın vardı. Aktan ve Algın çift yumurta ikiziydi. Aktan,düz kumral saçlı, oval yüzlü, biraz uzun boylu ve hafif kilolu bir çocuktu. Algın ise onun tam tersi dalgalı koyu kahverengi saçlı, yuvarlak yüzlü, kısa boylu ve zayıf bir çocuktu. Çok farklı kişiliklere sahip olmalarına rağmen çok iyi anlaşıyorlardı.
Beşi beraber okuldan çıkıp, bir saat sonra parkta buluşmak üzere anlaşıp ayrıldılar. Bir tek Cemile ve Alanur kalmıştı. Çünkü Alanur ve Cemile aynı apartmanda oturuyordu. Bu yüzden de okula ikisi beraber gidip geliyorlardı ve bu anasınıfından beri böyleydi. Çoğu zaman okuldan çıkışta birbirlerine giderlerdi. Artık o kadar çok yakınlaşmışlardı ki bir günleri bile ayrı geçmez olmuştu. Bu sayede kardeş gibi olmuşlardı.
Alanur ve Cemile birlikte eve doğru yürürlerken bir anda Alanur telefonunun çaldığını duydu. Alanur elini arka cebine götürerek telefonunu cebinden çıkardı ve ekranda yazan ismi görünce çok şaşırdı. Onu arayan kişi annesiydi. Bu kadar şaşırmasının sebebi ise Alanur'u normalde annesinin bu saatlerde aramamasıydı. Çünkü annesi bu saatlerde işte oluyordu ve bu saatler işin en yoğun olduğu saatlerdi. Alanur annesine bişey olması korkusuyla hemen telefonu açtı. Telefonu açtığında annesinin sesini duyunca Alanur'un içi rahatladı. Annesinin sesi telefondan öyle neşeli geliyordu ki Alanur dayanamayarak "alo anne, ne oldu? Sen normalde işte olduğun için beni bu saatlerde aramazdın. Bir sorun mu var?" diye telaşlı bir şekilde sordu. "Kızım sakin ol. Hiç bir sorun yok, merak etmene de gerek yok. Patron bu gün herkese izin verdi. Bizde Gül teyzen ile çarşıya indik. Hem bu durum da bir şeye bahane olmuş oldu" Alanur ve Cemile'nin anneleri aynı yerde çalıştıkları için onlarında aynı kızları gibi haftanın neredeyse her günü birlikte geçiyordu.
Cemile ikisinin de annesinin aynı yerde olduklarını duyunca o da neler olduğunu merak etmişti. Cemile, "Serap teyze söyleyin artıkta bizde neler olduğunu öğrenelim. Ölücez şimdi meraktan" diye araya girdi. "Kızlar sakin olun. Bakın bence bu telefonda konuşulacak bir konu değil. Eğer isterseniz hazırlanın ve her zaman geldiğimiz kafeye gelin de burada konuşalım. Hem gelmişken size söyleyeceğim şeyi burda kutlarız. Çünkü eminim ki vereceğim haberi duyunca havalara uçucaksınız" diyerek telefonu kapattı.
Serap hanım böyle diyince Alanur'da Cemile'de daha çok meraklandılar. Artık daha hızlı yürüyorlardı ve okul çıkışındaki yorgunluklarından eser yoktu. Yolda yürürken arkadaşlarını arayıp bu günkü buluşmaya gelemiyeceklerini söylediler. O arada çoktan evlerine varmışlardı bile.
Kızların ikiside hızlı bir şekilde hazırlanıp çıkmışlar ve kendilerini bir anda eshotta bulmuşlardı. Ev ve kafe arası mesafe yaklaşık yürüyerek yarım saat kırk dakika iken esotla on beş dakika olduğu için kızlar kısa yöntemi seçmişlerdi. Bu sayede Serap hanımın vereceği haberi daha çabuk öğrenebileceklerdi.
Esotun durduğu yer tam olarak kızların gitmek isteği yerde olduğu için yürüyerek daha fazla vakit kaybetmelerine gerek kalmadı. Kafeye girdiklerinde bir anda kızların ikisininde yüzüne konfeti patladı. Kızlar şok oluş bir şekilde neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Bir anda içerideki herkes"doğum gününüz kutlu olsun!" diye bağırınca ikiside herşeyin farkına vardı. Bu gün Cemile ve Alanur'un doğum günüydü. Kızların ikiside aynı gün doğmuştu ve her sene bunu birlikte kutluyorlardı. Bu günün yoğunluğundan ve aşırı heyecandan ikiside bu günün doğum günleri olduğunu unutmuşlardı.
Serap hanım ve Gül hanım kızlarının yanına gidip onların doğum gününü kutladılar. "Kızlar bu kadar şaşırıcağınızı tahmin etmemiştik. İlk defa sizin bir doğum gününüzde bu kadar şaşırdığınızı görüyorum ve ilk defa gerçekten bir doğum gününüz süpriz oldu" dedi Gül hanım.
Gerçekten de ilk defa bir doğum günleri süpriz olmuştu. Her doğum günlerini beraber kutladıkları için annelerin doğru düzgün bir süpriz yapamamışlardı. Her seferinde ya yakalanıyor yada engelleniyorlardı ama sonunda istedikleri olmuştu ve kızlarına süpriz bir doğum günü yapabilmişlerdi.
"Evet anne gerçekten öyle oldu. Size gerçekten inanamıyorum ve tabi bizede öyle Alanur. Biz nasıl kendi doğum günümüzü unuturuz?" diye sordu Cemile. "Ben onu da geçtim Cemile. Benim tek merak ettiğim şey, anne siz bunları ne ara hazırladınız, ayarladınız da, bu kadar kişiyi çağardınız? Size gerçekten inanamıyorum" kızlar hala çok şaşkındı. Çünkü kafede kızların daha on beş dakika önce konuşup buluşmaya gelemiyeceklerini söyledikleri arkadaşlarıda vardı. Aktan, Algın ve Laden. Kızlar arkadaşlarını görünce çok mutlu olmuşlardı. Annelerinden partiyi nasıl organize ettiklerini şaşkın bir şekilde dinledikten sonra arkadaşlarının yanına eğlenmeye gittiler.
Artık partinin sonuna gelmişlerdi ve buda demek oluyor ki hediye zamanıydı. Cemile ve Alanur geniş yuvarlak masanın arkasına geçip uzun ve krem rengi koltuğa oturdular. Sırayla herkesin hediyesini alıp, herkese teşekkür ettiler. Kafedeki herkes hediyeyelerini veriĝinde sıra kızların annelerine gelmişti. Gül hanım ve Serap hanım kızlarına hediyelerini vermek üzere yanlarına gittiler. Kızlar annelerinin onlara vereceği hediyeleri o kadar çok merak ediyorlardı ki, heyecandan ölmek üzerelerdi. Gül hanım kızların heyecanını görünce "kızlar sizin en çok istediğiniz ve büyüyünce olmak istediğiniz şey ne bakalım?" diye sordu. Kızların ikiside aynı anda "astronot olup uzaya gitmek ve Neptün 'ü görmek" diye bağırdılar. Alanur sanki annelerin ne diyeceğini anlamış gibi gözlerini kısarak "anne aklıma gelen şeymi oldu yoksa?" diye sordu. Gül hanım ve Sedef hanım aynı anda kafalarını salladıklarında kızlar mutluluktan havaya uçtular.
Kızların ikiside küçüklükten beri astronot olup Neptün 'ü görmek istiyorlardı. Bundan iki sene önce hayallerini gerçekleştirmek için yaptıkları araştırmada bir uzay kampı olduğunu öğrenmişlerdi. Yalnız o zaman kampa sadece 13-16 yaş grubu kabul edildiğiiçin uzay kampı kızları kabul etmemiş ve iki sene beklemeleri gerektiğini söylemişti. O gün kızlar buna çok üzülmüşlerdi ama artık ikiside 13 yaşında olduğu için uzay kampına katılabilirlerdi.
Anneleri bu sabah gidip kampın müdürü ile konuşmuşlardı. Kampın müdürü olan Ozan bey bu gün doğum günlerim olduğu için ve 13 yaşına girdikleri için kızları kampa kabul etmişti.
Artık kızlar iki senedir hayalini kurdukları kampa gidebilecekleri için çok mutlulardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neptün 'de Yaşam
أدب المراهقينHikayemizin ana karakteri olan Alanur İzmir'de yaşayan 13 yaşında bir ortaokul öğrencesidir. Alanur ve en yakın arkadaşı olan Cemile'nin en büyük hayali astronot olup uzaya çıkmak ve Neptün' ü görmektir. Anneleri kızlarının en büyük hayalini gerçekl...