13.2

6 3 0
                                    

 
"Seni yeniden görmek çok güzel Jimin. Nasıl geçti bir haftan?"
 
"Aslına bakarsanız pek iyi değildi. Seanstan birkaç gün sonra onu gördüm. Yine sevgilisiyleydi."
 
"Ne yaptın onları görünce?"
 
"Hiçbir şey yapamadım. O an aklıma sadece bana söylediği sevgi sözcükleri, evlilik hayallerimiz geldi."
 
"Ağladın mı ya da gözlerin doldu mu?"
 
"Başta çok iyiydim aslında. Size bir şeyleri anlatmaya başlamanın rahatlığı vardı üstümde. Onu görünce gözlerim dolar gibi olmuştu sadece ama sonra..."
 
Hissediyordum, yine dolmuştu Jungkook'un aşık olduğu gözlerim.
 
"Sonra?"
 
"Onun saçlarını okşadı, öptü, kokladı. Bana yaptığı ne varsa ona da yaptı. Bende aşık olduğu ne varsa hepsini onda da bulmuş. Belki de... Belki de bana ona benzediğim için aşıktı."
 
"Jimin, bana biraz güzel anılarınızdan bahseder misin?"
 
O anların hepsi bir anda kafama doluşmuştu sanki. Hangisini anlatayım diye seçiyordum ama birini seçtiğimde öbürleri de anlatılmak istiyordu. Zorda olsa birini seçip anlatmaya başladım.
 
 
Flashback

"Ben sana o kadar çok aşığım ki hiçbir kelime yeterli olmayacak sana olan sevgimi anlatmama."
 
Güldüm, buruk bir tebessümdü bu.
 
"Her zaman böyle romantik misiniz yoksa sadece yalnız kaldığımızda mı?"
 
Öylesine sorduğumun farkındaydı, hatasının da farkında olduğu gibi. Bunu yaptığı ve muhtemelen yapmaya da devam edeceği gibi.
 
"Jimin, bitanem neden öyle diyorsun? Sana açıklamıştım. Benim etrafımdakiler bu tarz ilişkilere karşı pek olumlu bakmıyor. Ailemi bile zor ikna ettim, biliyorsun."
 
"Ben bilsem de beynim bilse de kalbim anlamıyor ki Jungkook. Yoruldum. Herkese arkadaş gibi davranmaktan, sevgilimin elini tutmayı geç yanına bile otururken diken üstünde olmaktan yoruldum. Beni de anla lütfen."
 
Haklıydım, dediklerim de doğruydu üstelik. Nereye gitsek ve biri beni sorsa arkadaşım diyordu. Karşımızdaki kişi homofobik olmasa bile açıklamıyordu ilişkimizi. İleride sorun yaratabilir, diyordu hep.
 
Ne zaman Jungkook'un yanına otursam bana sanki düşmanıymışım gibi davranıyordu. Başlarda bunu bile anlamaya, onunla empati kurmaya çalışmıştım ama olmuyordu. Yapamıyordum. Ona da söylediğim gibi yorulmuştum. Ona söylemesem de bıkmıştım.
 
"Aşkım yorulduğunu biliyorum ama bana, sana olduğu gibi nefret gelsin istemiyorum. Biliyorsun şu an güzel bir hayatım var ve bu altüst olsun istemiyorum. Bu yüzden saklamaya çalışıyorum. İkimizi de korumaya çalışıyorum."
 
Doğruydu, kendi isteğimle çıkıp da ben erkeklerden hoşlanıyorum dememiştim hiçbir zaman. Bir anda, kaynağını bilmediğim bir yerden yayılmış ve herkes tarafından konuşulur olmuştu. Homofobik kişilerin varlığı ve fazlalığından dolayı da üzerime oldukça fazla bir nefreti çekmiştim. Arkadaşlarım sayesinde birazını atlatmış olsam da hâlâ üzerime gelenler oluyordu. Sadece ben artık boşvermeyi öğrenmiştim.
 
O zamanlar yaşadıklarımı düşününce ve o düşüncelerle de Jungkook'a olan sevgim birleşince ona da hak veriyordum. Jungkook benim için çok değerliydi ve o üzülmesin diye birçok şeyi yapabilirdim, sevdiğim adama arkadaşım demek de buna dahildi ne yazık ki.
 
"Tamam hayatım. Sorun değil, sen moralini bozma lütfen."
 
"Jimin gerçekten özür dilerim. Yapabildiğim ilk fırsatta bir kişiye bile olsa açılacağım. Söz veriyorum. Lütfen kırılma bana, korkuyorum sadece. Ailemin ilk verdiği gibi bir tepki vermesinden korkuyorum insanların."
 
"Anlıyorum seni. Gerçekten. Ben de ilk zamanlar öyleydim Jungkook. Zaten homofobik bir toplumda yaşıyoruz. Bu yüzden zorlayamam seni. Sadece her zaman yanında olduğumu bil."
 
"Ya bir gün yanımda olmazsan?"
 
"O zaman da seni desteklemek için arkana geçmişimdir."
 
Flashback end.
 
"Çok da mutlu bir anı olmadı sanırım."
 
"Ah, öyle düşünme lütfen. Senin ne kadar sevdiğini, Jungkook'un o zamanlardaki ruh hâllerini daha iyi anladım."
 
"Sizce... O da beni seviyor muydu?"
 
"Jimin ben ne söylersem eksik olacak. Bunu en iyi bilebilecek tek bir kişi var, o da sensin. Sana olan bakışlarını gören, dokunuşlarını hisseden, sözlerini duyan tek kişi sensin."
 
"Tek kişi ben değilim aslında. Demiştim ya size, o kıza da öyle davranıyor."
 
"Ah, yeni sevgilisi bir kız mı? Ben erkek olduğunu düşünmüştüm."
 
"Bir kız. Üstelik benim neredeyse ikizim olan bir kız. Bu da yetmezmiş gibi benden önceki sevgilisi. Daha ne kadar betimleyebileceğimi bilmiyorum. Belki yakında çocuklarının annesi falan derim ha, ne dersiniz?"
 
Acı bir gülüş bıraktım dördüncü seansı gerçekleştirdiğimiz odaya. O kadar acıyordu ki canım, canlı canlı ölüyordum sanki.
 
"Peçete ister misin?"
 
Karşımdaki adamın sesiyle ağladığımı fark ettim. Fark etmemle de gözlerimden akan yaşların hızlanması bir oldu. Kendimi tutamadan bağırmaya başladım, bir yandan da ağlıyordum.
 
"Olmuyor, yapamıyorum! Bir türlü unutamıyorum onu! Nasıl yapabilir ya, nasıl? Biz sevgiliyken bile konuşuyormuş onunla! Hiç mi sevmemiş beni? Ellerimi tutarken onun uzun ve ince parmaklarını, saçlarımı okşarken onun beline gelen saçlarını, belime kollarını sararken onun incecik belini mi hayal etmiş? Yaşadığımız her şey yalanmış! Hiç sevmemiş beni!"
 
Eunwoo oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Ne yapacağını bir anlığına da olsa şaşırmış gibiydi ama hızlıca toparlanıp profesyonellik maskesini yüzüne geçirdi ve masada duran suyu açıp bana uzattı.
 
Gözümün önünde bir perde vardı da arkasından izliyordum sanki olan biteni. Ne yapmıştı bana böyle Jeon Jungkook? Bitmiştim, ilişkimizin de bittiği gibi. Yorulmuştum, o zamanlar da yorulduğum gibi. Seviyordum, aşıktım; eskisi gibi. Her şey birbirine benziyordu. Tek fark içimi kavurup duran acıydı. Tek taraflıydı, o mutluydu bense ölüyordum.
 
Her zaman, her konuda empati yapabilen ben kendimi Jungkook'un yerine koyamıyordum. O olsam bile bitiremiyordum evlilik yolundaki ilişkimizi.
 
"Sakin ol. Evet, böyle devam et. Nefes al, nefes ver." Gözlerimdeki perde ve kulaklarımdaki görünmez tıkaç kalkınca Eunwoo'nun hareketlerini algılayabildim.
 
"Özür dilerim. Nasıl oldu bilmiyorum ama kontrol edemedim kendimi. Mahvetti beni. Ben, ben değilim artık. Aynaya bakarken bile zorlanıyorum, her hareketimi o kızla kıyaslıyorum, geçmişi düşünmeden yapamıyorum. Ölecek gibiyim. Bazı geceler rüyalarıma giriyor. Eskisi gibi bakıyor, gülüyor, dokunuyor, öpüyor ama uyanınca... Her şey az önceki gibi oluyor. Bir kriz geliyor ve tüm günüm mahvoluyor. Çok yoruldum artık."
 
Kendimi tam anlamıyla anlatmasam bile biraz olsun bahsettiğim için rahatlamış hissediyordum.
 
"Şöyle yapalım o zaman. Ben sana bir ilaç yazayım, her kriz geçirdiğinde kullan. Fazla kullanmamaya dikkat et. Zaten dediğim gibi, sadece kriz anlarında kullanacaksın. Bir dahaki seansta da ne kadar kullandığın hakkında konuşup ona göre bir yol çizeriz."
 
Yüzüme onaylamamı bekler gibi bakmasıyla kafamı salladım. Masasından bir kağıt alıp üstüne anlamadığım şeyler yazdı ve kağıdı bana uzattı. Elinden alıp yavaşça ayağa kalktım. O da kalktı ve her seansta olduğu gibi yine el sıkıştık.
 
"Dikkat et kendine lütfen. Bir şey olursa gece gündüz önemsemeden beni arayabilirsin."
 
 Jungkook'un sesini duymuştum o an. O da öyle demişti o zamanlar. Şimdi arasam telefonu açıp "Kimsiniz?" diye sorardı muhtemelen.
 
Umursamadım. Zor da olsa aklımdaki düşünceleri susturdum.
 
"Teşekkür ederim. Sen pardon siz de kendinize dikkat edin."
 
"Sen de lütfen. Daha çok beraber olacağız ve aramızda bir mesafe olmasın. Bana kendini ne kadar yakın hissedersen o kadar rahat olursun yanımda. Bu da ilerlememizi kolaylaştırır. O yüzden rahatsız olmayacaksan sen de lütfen."
 
"Peki, sen de kendine dikkat et o zaman. Hoşça kal."
 
"Sen de."
 
Son kez selam verip odadan çıktım ve ileride kalan eczaneye gitmek için arabama bindim. Anahtarı çıkarıp kontağa taktım ve çevirip arabayı çalıştırdım. Yola bakmak için kafamı kaldırdığımda yine onları gördüm. Merak ediyordum artık halüsinasyon görüp görmediğimi çünkü bu kadar karşılaşmamız normal değildi.
 
O an gözlerimi kapatıp kafamı yavaşça direksiyona yasladım. Bakmayacaktım, görmeyecektim onları. Hem gözden uzak olan gönülden de uzak olurdu. Kararlıydım; unutacaktım, bir şekilde bitirecektim onu. Gerekirse ağlaya ağlaya gerekirse görmeden duymadan ama illaki bitecekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 19, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

traitor | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin