Black Sea

Because , we are born to die

 Gecenin karanlığı bir kadının çığlıkları ile bozguna uğradı. Kadın her şeyini kaybetmiş bir şekilde soğuk ve ıslak zeminde otururken kollarında sevgilisinin cansız bedenine sarılıyordu. Gökyüzü de kadın ile birlikte ağlarcasına şiddetle yağmur yağdırıyordu. Gök gürültüsü tüm gecenin huzurunu bozarken yıldırımlar tüm geceyi ve işlenen cinayeti aydınlatıyordu. Kadın gittikçe soğuyan bedene sarılırken bilinçsizce ağlamaya ve çığlık atmaya devam etti. Tüm uzuvları olayın şoku ile işlevini kaybetmişken omuzlarından aşağı sarkan ve yağmurdan bir nebze olsun onu korumaya çalışan sevgilisinin ona ölmeden önce sarmaladığı pelerin vardı. Bu pelerin ilerleyen yüzyıllar boyunca ona bir lanet gibi saracak ve asla peşini bırakmayacaktı.

  Kadın aniden sarsılırken gökyüzü doğal olmayan bir şekilde gürledi. İlahi ışık etrafı sararken kadın bu ışığı bir yerde daha gördüğünü anımsar gibi oldu. Bir kaç yıl önce ekselansları Xie Lian'ın yükseldiği sırada da Taicang dağı da aynı bu şekilde parlamıştı. Ne olduğunu anlayamadan gözlerini gecenin karanlığını bile görmezden gelecek kadar parlak bir ışıkla parıldayan bir yerde açtı. Tanıdık yerde bakışlarını gezdirirken üzerindeki yoğun duygu karmaşasından dolayı tepkisiz bir şekilde olduğu yerde hareketsizce kaldı. Tam anlamıyla perişan haldeydi, ellerinden aşağı akan sevgilisinin kanı, omuzlarında sevgilisinin yırtıklarla dolu kanlı ve yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuş pelerini ve rahminde ani şok ve acıdan dolayı ölmüş bebeği vardı.

 Cennet mensupları yeni yükselen kişiye bakmak için etrafta toplanırken dalga geçiliyormuşçasına karşılarındaki kişiye baktılar. Xian Le veliaht prensinin eski hizmetçisi, Xian Le'nin eski generali cennete yükselmişti. O Cennetin ilk ve tek savaş tanrıçası. 

 Mu Qing o an midesinin bulandığını ve kusmak istediğini hissetti. Cennetlerden aşağı atlamak istedi. Tanrılığı ret etmek istedi, hayır, o tanrılığı istedi, alt cennette ekselanslarının yanında kalırken bile her zaman aklının geride kalmış bir yerlerinde bu hayal vardı. Ama bu şekilde değil, bu şekilde olmamalıydı. O bu şekilde yükselmek istememişti.

Bunu eyleme geçiremeden yüzük parmağında orkide desenli hiç bir mücevhere benzemeyen kuvars gibi gözüken bir yüzük onun cennette kalmasını belirtircesine parmağında belirdi. Mu Qing o an ne olduğunu bilmese de biliyordu. Ellerini yumruk yaparken yüzüğün takılı olduğu elini göğüne bastırdı. Sevgiliye hediye edilen küller..

Orkideye bakıp hafifçe yüzüğü okşadı. Orkide diye düşündü, Orkide. Dünyada açan ilk çiçek, dünyadaki tüm çiçeklerin onun soyundan türemiştir. Orkide vermek, sen benim bu dünyada kalbimde açan ilk çiçeksin demektir. Mu Qing dudaklarını birbirine bastırdı. Sevgilisinin orkidelere ne kadar aşık olduğunu ve her seferinde ona bir yerlerden arakladığı orkideleri getirdiğini nasıl unutabilirdi?

Nasıl olduğuna dair herhangi bir fikri olmasa dahi sevgilisinin bedenini artık aşağı inse bile bulamayacağını biliyordu. Kemik külleri oluştuysa geriye beden kalmamıştır.  Mu Qing Tanrılığı ret etse bile sevgilisini bir daha bulamayacaktı. Orada veya burada onun için değerli bir şey kalmamıştı , sevgilisinin emaneti ise daha haberi bile olmadan rahminde çoktan ölmüştü.. Ama o an Mu Qing inandı, sevgilisinin geri döneceğini inandı. Onun için kalmalıydı, onun için güçlenmeliydi. Bir gün o geri döndüğü gururlu bir şekilde onun karşısında duracak güce sahibi olmalıydı. Çünkü o istemezdi, Mu Qing'in onun peşinden gelmesini istemezdi, bu onu her şeyden daha fazla hayal kırıklığına uğratırdı. Mu Qing'in sevgilisi onu mutlu gülerken izlemeyi severdi en çok, ağlarken değil.

Mu Qing herkesi görmezden gelerek imparatorun sarayına yükseldiğini rapor vermesi gerektiğini hatırlayarak oraya doğru ilerlemeye başladı. Sırtındaki pelerin yere sürünürken cennetin altın yaldızlı sokaklarına kan izi bırakıyordu. Cennet ruhsal iletişim ağı en az Xie Lian'ın yükselişinde olduğu gibi kaos ortamına sahipken herkes neler olacağına dair iddiaya girmeye başlamıştı bile. Bazı gizli kapıların arkasından ise hayranlıkla ona bakan gözleri kaçırdığının farkında değildi.