Minjeong gözüne giren güneş ışığı ile rahatsız bir şekilde kuru gözlerini kırpıştırdı. Uykusuzluktan kuruyan gözlerinin etkisi uyuyup uyansa bile devam ediyordu. Kaç saat olmuştu bilmiyordu ama en az beş altı saat geçmişti Sungchan'ın teklifini kabul edip onunla uyuyalı. Sungchan'ın durmak bilmeden konuşmasından dolayı biraz onunla sohbet etmiş, onu susturmayı başardıktan sonra da uyutmuştu saçlarını okşaya okşaya. Aynı istediği ve ihtiyacı olduğu gibi. Ardından kendisi de bir anda uyuyakalmıştı.
Hafifçe yattığı yerden doğrulmaya çalıştı fakat karnının üzerinde mışıl mışıl uyuyan ağır kafayı hatırladığında, onu rahatsız etmemek adına durmuştu bir anda. Hatta birkaç saniyelik olarak nefesini bile tutmuştu. Gergin hissediyordu ama bu gerginlik Sungchan'ın onunla uyuyor olması gerginliği değildi, onu uyandıracak olabilmenin verdiği gerginlikti.
Ağır hareketlerle kolunu Sungchan'ın saçlarına attı ve yumuşak olmaya çalışarak elini saçında gezdirdi. Fazla dağılmıştı saçları, birbirine girmemiş tek bir tutam bile yoktu. Dün partide biraz dans ettiklerini hesaba katınca bu fazla da garip gelmiyordu kulağa. Eline gelen fazla karışmış olan saç tutamını iki parmağı ile ayrıştırmaya çalıştı. Fakat bu çabası fazla sert olmuş olacak ki, Sungchan birkaç saniye geçmeden mırıldanarak kıpraşmıştı.
Bir süre bekledi Minjeong nefesini tekrardan tutarak. Daha sonrasında ellerini yavaşça çekti Sungchan'ı rahatsız edip uykusunu bölmemek için. Ancak bu durum Sungchan'ı daha da uyandırmış olacak ki yavaşça doğrulmaya çalışmış ve birkaç anlamsız şey söylemeye başlamıştı.
"Sabah olmuş. Uyku... Uyumuşum ben ya."
Kafasını ağır bir şekilde kaldırarak gözlerini ovuşturdu Sungchan. Ardından ellerini esnemek adına iki yana açıp sesli bir şekilde esnedi. Gözlerini açtığında ise gördüğü manzara ile şoka uğramıştı. Yanında put gibi uzanan Minjeong nefesini tutmaktan kıpkırmızı olmuş bir şekilde eli havada ona bakıyordu.
"Minjeong?" Adını şok içinde seslendiğinde, daha çok bağırır gibi çıkmıştı sesi Sungchan'ın.
Minjeong sesli bir şekilde nefesini verdi ve derin derin soluklandı. "Özür dilerim, sen uyanma diye nefesimi bile tuttum."
"Bekle sakin ol, nefes al." Ne yapacağını bilemeyerek ellerinden tuttu ve doğrulmasına yardımcı oldu. "Dur, kalk bir önce. İyi misin?"
"İyiyim. Günaydın."
Sungchan'ın gözü Minjeong'un eteğinin bittiği yerde açıkta kalan çıplak bacaklarına kaydığında kaşları çatılmıştı. Oda pek de sıcak sayılmazdı. Üşüyor olmalıydı. Hafızası tamamiyle yerindeydi ve dün yaşadıkları, dedikleri, Minjeong'un neden burada olduğu yavaş yavaş aklına tekrardan yer edinmeye başlıyordu. Onun için tüm gece bu şekilde üşüyerek yatmış olması Sungchan'ın sinirlerine dokunmuştu.
"Sana da günaydın da..." Ayağının ucundaki ince battaniyeyi bir çırpıda havalandırıp Minjeong'un üzerine örttü. "Sen neden benim üzerimi örtüp kendin bu havada minicik etekle yattın? Üşümüş olmalısın. Gece de battaniyeyle dolaşıyordun zaten bahçede. Aptal kafam ya, seni ne hale soktum."
YOU ARE READING
lady whistledown | ssungwint (bambyeol)
FanfictionKim Minjeong, üniversitenin itiraf sayfasını yöneten popüler bir öğrenciydi. Takma lakabı ile "Lady Whistledown" olarak biliniyordu. Bir gün sayfaya gelen mesaj isteklerini kontrol ederken kampüsün en gözde çocuğundan bir mesaj almıştı ve bu mesaj o...