İlk Halka

6 0 0
                                    

Gözlerimi açmadan önce kulaklarımda patlama sesleri yankılandı, göz kapaklarım ağırlaşmış gibiydi ve uğultularla karışmış yüksek sesleri ayırt etmeye çalışıyordum. Sonunda gözlerimi açabildiğimde nerede olduğumu anlamaya çalıştım, daha önce hiç gelmediğim harabe bir evin içerisindeyim ve üzerimde askeri kamuflaja benzer bir kıyafet vardı. Hafifçe doğrulup tekrar gözlerimi sıkıca kapatıp açtım ve hala rüyada olup olmadığımı anlamaya çalıştım.

Evin mavi ve beyaz duvarları her patlama sesinde sallanıyor gibi hissediyordum. Anlık bir hareketle ellerimi cebime götürdüm ve telefonumu aradım fakat cebimde yalnızca bir telsiz ve ne olduğunu bilmediğim bir alet vardı. Dehşete kapılmıştım, aklıma yalnızca yardım için çığlık atmak gelse de bunu yapmadım ve silah sesleri yükselmeye devam ederken pencereden uzaklaşmayı akıl edebildim.

Uzaklaştığımda gözüme başımın altına bırakılmış ve doğrulduğumda kafamın arkasındaki ağrının sebebi olduğunu anladığım sırt çantası ilişti. Ellerimle üzerimi yokladım, hala bana ait ve ne olduğunu anlamama yarayacak bir şeyleri üstümde bulmaya dair bir umudum vardı fakat bulamadım. İstemsiz olarak ağlamaya ve aslında hiçbir zaman inanmadığım Allaha dua etmeye başladım, bir yanım hala lüsid rüyada olduğumu umuyor ve birazdan kendi yatağımda olacağımı telkin ediyordu.

Ne kadar bir zaman geçtiğini bilmiyorum ama dışarıdan gelen sesler azalıp bir insan çığlığı duyduğumda sırt çantasının yaslanmış olduğu duvardaki pencereye yaklaştım, sesin sahibini görebilmek için hafifçe başımı kaldırıp dışarıya baktım. Daha önce hiç buraya gelmediğime emindim, hangi şehirde olduğumu bile anlayamamıştım ve bildiğim tek şey buranın bir yerleşim yerine benzemediğiydi. Evler birbirine oldukça yakındı, birbirlerinin aynılarıydı ve gördüğüm kadarıyla yalnızca dört taneydiler; bir ev yanımda ve iki ev ise karşımdaydı. Etrafta başkaca bir şey görünmüyordu ve yalnızca minik tepeler vardı. 

Sesin sahibini göremesem de o evlerde de birilerinin var olabileceğini düşünmeye başladım. Buradan çıkıp çıkmamaya dair düşündüm... Evin ne kadar güvenli olduğunu da dışarıda ne olduğunu da bilmiyordum. Başımı ellerimin arasına alıp ağlamaya başladım ve o sırada bu sefer daha net gelen ve erkek sesi olduğunu anladığım o insan sesini tekrar duydum.

''Hızlı ol, çıkmamız lazım.'' 

Tekrar pencereye yaklaşıp dikkatlice dışarı baktığımda yandaki evden çıkan iki kişiyi gördüm. Üzerlerindeki kıyafetler benimkiler ile tamamen aynıydı, iki kişilerdi ve erkek olan kızın elini sıkıca tutmuş koşar adım arka taraftaki tepeye gidiyorlardı, bir süre sonra gözden kayboldular.  Sırtlarındaki çantalar bana bırakılan çanta ile aynıydı. Dizlerimin üzerine çöküp çantayı kaldırdım, oldukça ağır ve siyahtı.  İçini açıp açmamak konusunda birkaç dakika düşündükten sonra yavaşça fermuarı araladım, ilk gördüğüm otomatik olduğunu tahmin ettiğim büyük bir silahtı, o an çığlık atmak istedim çünkü bende olan bu silahtan burada olan diğer herkeste de olma ihtimali olduğunu biliyordum. Silahı çantadan çıkarttıktan sonra silaha ait olduğunu düşündüğüm kurşunları gördüm, elimle onları köşeye ittikten sonra çantada bir bıçak ve birkaç konserve olduğunu da fark ettim. 

Hayatım boyunca hiç silah kullanmamıştım, çürük parkedeki silahı elime alıp inceledim; nasıl kullanılacağını bilmeme gerek kalmamasını umdum fakat ölmek istemediğimi de biliyordum bu yüzden silahın asma aparatını boynumdan geçirip silahı da kılıfına yerleştirip çantayı taktım.

Gıcırdayan merdivenlerden inip tahta kapıya yöneldim, ardından dışarıya ilk adımımı attım.

ZincirWhere stories live. Discover now