0.3

1K 56 58
                                    

Barış Alper Yılmaz

Okan Hocanın çarparak kapatmış olduğu kapının önünde durup derin bir nefes aldım.

Bir şey yoktu, gerçeği açıklayıp gerekirse elimdeki mesajları ona göstererek her şeyi kanıtlayabilirdim ancak şu durumun içinde bulunmak canımı sıkıyordu işte.

Bu, Okan Buruk'un odasına bu olaylarla ilk kez gelişim değildi ve en az onun kadar beni de sıkmıştı bu durum.

Kapıyı tıklatıp içeri girdim.

Okan Hocanın karşısındaki koltukta oturan Ali Yiğit'i görünce gülümsedim ona.

"Hocam, merhaba."

"Geç, Barış," diyerek Ali Yiğit'in karşısındaki koltuğu gösterdi bana.

Oraya doğru adımladığımda Okan Hoca tekrar konuştu:

"Ali Yiğit, dışarı."

Kafamı önüme eğmiş ellerimle oynuyordum.

"Ama baba-"

"Ali Yiğit," dedi tekrar vurgulayarak.

"Aması yok. Dışarı dedim."

Eğdiğim yerden başımı doğrulturken Ali Yiğit'le göz göze geldim. Ona sorun yok dercesine kafamı salladıktan sonra o da bana kafa sallayarak çıktı odadan. Kapının kapanmasıyla direkt konuşmaya başladım:

"Hocam, gerçekten yazılanlar doğru değil. Ben takımda çok mutluyum, takımımı da çok seviyorum ayrıca. O kız bana iftira atıyor, sırf onunla ilgilenmedim, istediğini ona vermedim diye oynuyor benimle. Hocam gerçekten öyle şeyler söylemedim ben, hepsi shop, yalan. Başka takımı tutmayı bırakın böyle bir şeyi aklımdan geçirmem. Hadi diyelim ki ben bir eşeklik ettim, Allah'ım korusun Galatasaray'ım dışında başka bir takımı tutmak gibi bir hataya düştüm, yine de bu takımda beraber ter döktüğüm arkadaşlarıma, size olan saygımdan asla bunu bu şekilde dile getirmem. Burada yine elimden gelenin fazlasını verir sizin için çalışırım, hocam."

Derin bir nefes aldım.

"Hocam, siz de farkındasınız ki benim kafam bazen sadece futbola çalışıyor. Hatta bazen ona bile çalışmıyor, taraftarımız öyle söylüyor ya. Yanlış anlaşılmasın asla isyan değil bu, taraftarımıza isyan etmek benim ne haddime. Ancak zaten en ufak hatamda beni aşağı çekmek için fırsat kollayan, aldığım nefese kadar takip eden onlarca insan varken çıkıp da birileriyle bu kadar açık ve rahat mesajlaşmak, üstelik de instagram üzerinden, benim için bile fazla salakça değil mi sizce de? Hocam-"

"Barış Alper, ne anlatıyorsun aslanım? Susacaksın diye bekliyorum sabahtan beri, bir dur bir nefes al oğlum."

"Özür dilerim, hocam. Ben sadece kendimi açıklayayım istemiştim."

"Benden özür dileme, özellikle de bu tarz bir şey için. Sabahtan beri söylediklerin beni olayın yalan oluşuna inandırmak üzerine kurulu. Ben seni bunun için çağırmadım buraya. Haberin yalan olduğunu ben zaten biliyorum. Hepinizi sandığınızdan daha çok tanıyorum lan ben, böyle bir şey yüzünden senden şüphe etmem gibi bir durum söz konusu mu sence?"

"Hocam, ben-"

"Sözümü kesme. Evet, takımı ne kadar sevdiğin ve buraya olan aidiyetin konusunda senden hiç şüphem yok. Ama bu konuda ne kadar güveniyorsam diğer konularda da bir o kadar güvenmiyorum sana. Nereye kadar böyle gidecek bu Barış? Nereye kadar ben seninle bu odada, senin magazin haberlerin yüzünden azar çekeceğim sana? Biz de genç olduk oğlum, biz de geçtik sizin geçtiğiniz yollardan. Bizim de kanımız hızlı aktı, birileriyle konuşmak istedik, vakit geçirdik, hayatımıza insanlar girdi çıktı. Ancak hiç bu kadar sorumsuz davrandığımı hatırlamıyorum ben. Bunları sana hocan olarak değil, bir abin olarak söylüyorum. Ben sana magazine düşme de demiyorum, düş. Ama her gün başka biriyle anılan bir zampara olarak değil, Galatasaray'ımıza yakışır şekilde. Şöyle yanında güzel bir hanımefendi kızımızla boy boy fotoğrafların çıksın. Aşkınızın büyüklüğü konuşulsun, ulan desinler Barış Alper'i de yola getirecek biri varmış bu dünya üzerinde. O zaman ağzımı açarsam işte, şerefsizim."

Blue Side of the Sky | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin