Her şeyi senelerdir planlıyordum. Planıma sadık kaldığım sürece yakalanmam imkansızdı. İhtimallerin ihtimallerini bile planlanıştım. Yakalanmamak adına ilerlemem gereken yolları düzenli olarak kontrol etmiştim. Yıllar boyunca tek bir adım beklemiştim. Tek bir adımla bütün planı iptal edebilirdim. İki kelimeyle yapacağım şeyden vazgeçer ve yoluma devam edebilirdim. O bunu unuttu ya da iki kelime söylemeyi seçmedi. Ben olsaydım iki kelime etmeyi seçer miydim? Seçerdim. Şimdi soğuk demiri tenime değdirerek yaşamı hissetmeye çalışıyordum. Durmalı mıyım yoksa yapmalı mıyım? Soğuk demiri tenine değdirmeli miyim yoksa zaten kim olduğumu bilmezlerken şu kapıdan dışarıya çıkıp kaçmalı mıyım?
Dünyanın dengesini bir süreliğine alt üst eden salgın hepimizi yalnız bırakmıştı. Kendimle vakit geçirmenin ne demek olduğunu o zamanlar öğrendim. Toksik bir ilişki içerisindeydim. Uyanır uyanmaz telefonda konuşmayı bekliyor, ailemle vakit geçirirken o vakti ona ayırmamı istiyor ve her şeyimle onun olayım istiyordu. Nefes alacak alan bırakmadığı için telefonumu odanın bir köşesine koyuyor ve saatlerce telefona bakmadan vakit geçiriyordum. Sürekli üç oda bir salonluk bir evin içerisinde ne yaptığımın sorulması çok darlayıcı ve bunaltıcıydı. Sınırlarımın aşılması daha bunaltıcıydı. İstediği şeyleri hep aşırı ısrar sonucu elde etmesi her şeyi bitirmişti. Bunun normal olduğunu düşünüyordum. İlişkilerim ve gözlemlediğim ilişkilerin çoğu bu şekildeydi. Yalnız kalmak da istemiyordum. Sanki beni bütün kusurlarımla kabul eden tek bir insan vardı bu yeryüzünde ve o kişi de oydu. Kabul etmesi artan libidosunun bir ürünüymüş. Bunu buluşmalarımızda anladım. Yine de ayrılamıyordum. Konuşmalarımız durum bildirmeden öteye gidemiyordu. Sıradan ve tek düzeydi. Herkesin içinde, belki bazılarında derinlerde bir yerde, iyilik olduğunu düşünüyorum. Fakat, o zamanlar bunu yaşadığım darlanma ve tiksinme duygularından dolayı göremiyordum. Yaşadığım şeyleri kimseye anlatmak istemiyordum. Çünkü kendim bu duygularla yüzleşmekten kaçarken hiç kimsenin beni bu duygularla yüzleştirmesini istemiyordum. Konuşmaya ihtiyacım vardı. Uygulama indirdim ve insanlarla eşleşip konuşmaya başladım. Seçtiğim insanların amacı flört etmek ve flört etmekten daha ilerisini istemekse hemen engelliyordum. Tek istediğim şey birlikte bilgi paylaşımı yapacabileceğim insanlarla konuşmaktı. Onlarca insan reddettim. Onlarca insanla konuştum. Kadın veya erkek fark etmezdi. Hiçkimse eğlenceli ve konuşulabilir değildi. Belki de ben sıkıcıydım. Naber, nasılsın diye sormaktan öteye geçemeyen, ilginçmişle güzelim muhabbetin cenazesini kıldıran, kalıplara sahip olan, homofobik, ırkçı, önyargılı, ataerkil erkeklerle konuşmak midemi bulandırıyordu. Hayatımdaki erkek kişisinin darlayıcı saçma sorularından bunaldığım bir akşam yine uygulamaya girdim. Yakalanırsam ne diyeceğimi kurgularken bir profil çıktı karşıma. Üstündeki t-shirt en sevdiğim metal grubunun t-shirtüydü. Yüzü çok net gözükmüyordu. Garip bir enerji vücudumu sardı. Sağa kaydırdım. Kaydırmaya da devam ediyordum ama tekrar profiline girip incelemeye başladım. Komik bir profili vardı. İkinci fotoğrafından dövmesini gördüm. Çok güzeldi. Beni beğenmeyeceğini düşünüyordum fakat sağa kaydırmış ki mesaj attı. Neden çok mutlu olmuştum? O kadar insanla eşleştim ve o kadar insan beğendim. Tatmin olma hissi değildi. Bu insanla çok şey konuşacağımızı düşünüyordum ama neden? Saatler boyunca konuştuk. İlk defa, hayatımda ilk defa birinin beni çok iyi anladığını düşünüyordum. Hayatımda ilk defa hiçbir zorlama olmadan biri beni dikkatlice dinliyordu. Hayatımda ilk defa biriyle ortak müzik zevklerimiz, yaşam dönümlerimiz, ilgi alanlarımız vardı. Hayatımda ilk defa bir erkekle distopik dünya tasarlayıp bunun üzerinde saatlerce konuşabiliyordum. Mesat atmadığı günlerde neler yaptığını merak ediyordum. Sevgilisi mi vardı? Neden mesaj atmadı ki? Köpeğimi yürüyüşe çıkarttığımda aklıma onunda saatlerce yürüdüğünü ve bundan çok zevk aldığını hatırlıyordum. Onun ölen köpeğine benzer köpek görüyordum. En sevdiğim şarkının en sevdiğim saniyeleri onun da en sevdiği saniyelerdi. Neden hala mesaj atmadı? Sahi, seneler geçti aradan. Bir özür hak etmiyor muyum? O mesaj attığında aşırı heyecanlanırken hala devam eden iğrenç ilişkimdeki insan mesaj attığında telefonu yatağa atıyordum. Konuşurken dünya ikimizin etrafında dönüyormuş gibi hissediyordum. İkimizin etrafında dönen o dünyayı kırdı, yıktı ve yaktı. İstediğim sadece bir cevap. Şu yüzden kırdım, o yüzden yıktım, bu yüzden yaktım. Birkaç neden ve vesvese. Yeterli olurdu. Aklımdan davranışına kıyafetler uydurdum. Hiçbir kıyafet tam oturmadı. Uydurduğum hiçbir nedeni onun ağzından duymadığım için inandırıcı gelmedi. Hiçbir neden doğru ve inandırıcı değildi. Hiçbir neden ona yakışır değildi. Şimdi bu yapacağım şey bir neden almama yol açar mıydı? İçimdeki yarım kalmışlığı tamamlar mıydı yoksa sonlandırır mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Su
Mystery / ThrillerHer şeyi senelerdir planlıyordum. Planıma sadık kaldığım sürece yakalanmam imkansızdı. İhtimallerin ihtimallerini bile planlanıştım. Yakalanmamak adına ilerlemem gereken yolları düzenli olarak kontrol etmiştim. Yıllar boyunca tek bir adım beklemişti...