19

216 32 3
                                    


genel olarak hiçbir olayın olmadığı ama düzyazı yazmak istediğim o bölüm

iyi okumalar



᭢˚̣̣̣͙͏




okulun zemin katındaki tuvaletin kirliliği sebebiyle, sanki diğerleri çok temizmiş gibi, kullanılmaması felix gibi okulda birkaç dakika bile olsa yalnız kalacak bir yer arayanlar için süper bir mekandı. muslukları çalışmıyor, grileşmiş fayanslarından kir akıyor ve de felix'ten başka gelen olmadığından sigara içme harici pek kullanılmıyordu ama en azından öğle arasını çıkarmak için olabilecek en iyi yerdi.

şimdi de o zamanlardan biriydi tabii. felix hyunjin'e yaklaşık elli kez yaptığı birbirlerinden uzak durmaları başlıklı konuşmanın bir işe yaramadığını ve de birkaç dakika içinde buraya damlayacağını adı gibi biliyordu. işin aslı ikisinin burada yalnız olduğunun herhangi biri tarafından öğrenilme ihtimali bile sarışını ölesiye korkutuyordu ama bir yanı çoktan korkunun onu birkaç adım geriye itmekten başka hiçbir işe yaramadığını öğrenmişti. kaloriferin rahatsız edici yüzeyi üzerine kalçasını yaslamış sigara içiyor ve çok nadiren de olsa yaptığı gibi başına gelecekleri bekliyor ve kabulleniyordu. hyunjin hakkında ne düşündüğünü ne kendisi biliyor ne de hyunjin'in bilmesine izin veriyordu, onun deyiminle bir kendine çekip bir iterken aklında ne vardı bilmiyordu. yalnızca hyunjin'den başka bir şey yoktu bunu biliyordu.

birkaç dakika sonra tam da tahmin edildiği gibi kapı büyük bir gıcırdıyla aralanırken beklediği ve istediği tanıdık bir yüzdü ama tabii bu yüz değildi. hanseo yüzündeki bilmiş ifadeyle tuvalete bir hışım girip ardından kapattıktan sonra iki koca adımda sarışın oğlanın önünde bitmişti. felix için onun varoluşu hiçbir şey ifade ermiyordu, koca bir hiçlikten ve belki kendisine bıraktığı birkaç kalıcı izden ibaretti. ötesi yoktu.

hyunjin'in dışında onun burada olacağını bilebilecek tek kişi o olduğundan pek de şaşırılacak bir durum değildi aslında. az sonra felix'i bir güzel hırpalasa da şaşırılacak bir şey olmazdı, durum buydu çünkü. okul bitene kadar böyle devam edeceğini çoktan kabullenmişti felix.

hanseonun geniş omuzları gerilmiş, kollarını önünde kavuşturup felix'le arasını olabilecek en az mesafeye düşürmüştü. tüm bunları yaparken onun da bir beklentisinin olmadığı aşikardı, sadece sıkıcı hayatının stresini birkaç dakikada bu çocuk üzerinden atıyor ve de sonraki sefere dek kayboluyordu. "şimdi mutlu musun?" derken yüzünde hiç de mutluluk barındırmayan bir gülümseme vardı. felix sessiz kaldı, tek eli kalorifere yaslanmıştı ve sigarasından soluklandı. hanseo'nun sinirini de en çok onu cevaplayacak kadar dikkate almıyor oluşu bozuyordu.

"mutlu musun kendinle beraber birilerinin daha hayatını mahvediyor olmaktan?" kafası yana eğilmiş yüzündeki gülümseme usul usul kaybolup tanıdık öfkeli bir ifadeye dönüşmüştü. kalın kaşları çatık az sonra oğlanı elinden gelse öldürmek için oldukça hazırlıklıydı.

yine bir cevap gelmedi.

"sanıyor musun o hyunjin iti açılan davadan öyle kolay sıyrılacak?" felix göz devirdi. nereden vuracağını gerçekten bilecek kadar kendisini tanıyor oluşuna gerçekten sinir oldu. "sen şu zamana dek nasıl kurtulduysan o da sıyrılır bir şekilde."

hanseo ona güldü. kolları iki yanına düşmüş, her an indirebileceği bir darbe için an kolluyordu. felix'e olan nefretinden saniyesinde gözü dönüyordu. sesini duymayı bırak o ezberlediği hatları taşıyan yüzüne bakmaya bile katlanamıyordu. hanseo birkaç adım daha atıp sarışının üzerine eğilmiş, aşağılayacak ve onu günlerce uyutmayacak birkaç kelime savurmak için beklerken tuvaletin kapısı yeniden büyük bir gürültüyle açılmıştı. felix'in görmekten memnun olacağı tek tanıdık yüz de buydu. hyunjindi.

girdiği gibi arkadan tanıdığı çocukla kaşları olabileceği kadar çatılmış, yapacağı şeyleri birkaç saniye bile gözden geçirmemişti; içeriye adımlayıp "çek lan gözlerini onun üzerinden!" diye tuvaleti inletirken. hanseo felix'e tamamen sinir bozuculuk barındıran bir ifadeyle gülümseyip kim olduğunu düşünmesine gerek bile kalmadan anlayarak arkasını dönmüştü. hyunjin birkaç adımda iri oğlanın dibinde bitmiş, ensesini kavradığı gibi büyük bir şiddetle kapıya doğru iterken felix tedirginlikle dikleşmişti. "çık, çık ki elimde kalmayasın."

"yapman gereken bir ödeme var anlaşılan." demişti hanseo, hyunjin'i tamamen görmezden gelip direkt olarak felix'e bakarken. "size kolay gelsin."

söylediğiyle kan tam deyimiyle hyunjin'in beynine sıçrarken hanseo kapıyı çıkmak için açmış, ne olacağını tahmin eden felix ise sıkıca hyunjin'in kolunu yakalamıştı. hepsi aynı saniye içinde olmuştu. hanseo kapıyı çarpıp çıktığında bile hyunjin öfke akan suratıyla peşine gitmeye yeltenmiş, felix bu sefer ona engel olacağını bildiği için sıkıca boynuna sokulmuştu. birkaç saniyeydi. parlaması da felix'le durulması da birkaç saniyeydi. "ne dedi o orospu evladı sana?" derken elleri içgüdüyle sıkıca sarışının beline dolanmıştı.

"her zamanki şeyler. saçmalayıp durdu."

"neden beni aramadın?" felix ondan biraz uzaklaştı, gözlerine baktı. hyunjin'in kendisine baktığı gibi yumuşayan yüz hatlarını seyretti. hyunjin'de hep olduğu gibi sanki görüp görebileceği en güzel şeymiş gibi felix'i seyretti. elleri sarışının formasını kendisinden kaçmasından korkar gibi sıkıca tuttu. felix "geleceğini biliyordum çünkü." dedi. daha çok yumuşadı. ne yapacağını, nasıl aklını koruyabileceğimi bilmiyordu.

"benden kaçıyordun." diye sitemle söylendi hyunjin. felix az sonra kolların arasından çıkıp yeniden kalorifere dayanmıştı. onun yanına geçti. sarışının saçları omzuna döküldü ve sitem edeceği her şey birkaç saniye içinde kayboldu. geriye sadece içini saran sıcacık bir his kaldı. felix hep olduğu gibi cevaplamadı. zaten aradığı hiçbir sorunun cevabını duyamayacağını biliyordu. sigarasını ateşledi, eli sarışının kendi omzundaki boynu üzerinden geçip felix'in omzuna düştü; sigarası az sonra felix'in dudakları arasındaydı. "seninle ne yapılır bilmiyorum ki." dedi. daha çok kendi kendine konuşur gibiydi. felix'in yüzünü bir gülümseme kaplarken, ve bu genelde çok nadir olurdu, direkt olarak hyunjin'e baktı. "sevebilirsin mesela, çok uygunum buna."

hyunjin'de güldü söylediğine. "onu yapıyorum zaten." dedi dişleri arasından belli belirsiz. öğle arası bitmeye yakınken okul çıkışı kendisini beklemesi konusunda sıkıca tembihledi sarışını, akşamı beraber geçirmelerini istiyordu.

felix'in korkularını bildiğinden ondan birkaç dakika önce hiç istemese de tuvaletten ayrıldı, felix tuvalette yeniden yalnız kaldığında öğle arasının bitmesine iki dakika vardı.




felix'in korkularını bildiğinden ondan birkaç dakika önce hiç istemese de tuvaletten ayrıldı, felix tuvalette yeniden yalnız kaldığında öğle arasının bitmesine iki dakika vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

whycryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin