6

273 72 68
                                    

chan
pişt

naber

soracağım|
ben de date e davet edebilirim evet|

kahve içelim mi yine

başka bir şey de içebiliriz tabii istersen

böyle kahve işte

şey

lafın gelişi

ben malım|

minho
şey

bugün beni dövecekler galiba

sonraya alalım 😀🙏🏼

chan
ne

neredesin

minho
kampüsün bahçesinde

derste bir kız ile tartıştım

kız sevgilisini üstüme saldı sonra

çıkışa çağırdı baya beni

ben de onu bekliyom

chan
bekle geliyorum

konum at

kim dövüyormuş seni

minho
sek eRRRRkek|
bi de çakarsın bana|

ya

ben hallederdim ya

ama çok ısrar ettin madem

📌konum

-
ben kampüsün bahçesindeki bankta oturup kahvemi sanki her şey normalmiş gibi yudumlarken, hafifçe sırıtıyordum.

demek chan benimle adam dövecekti ha?

gerçi muhtemelen ben dövemeyecektim çünkü kavgalarımı pek fiziksel halleden bir insan değildim. genelde sözlü tartışır, sonra da tartıştığım insanı görmezden gelen tiplerdendim.

gerçi üniversite ortamında lise ergeni gibi davranacak kişiler de pek yoktu, benim gibiler çoğunluktaydı.

ben kahvemi içerken kampüsün bahçesine giren sarışını görünce gülümsemem arttı. chan etrafına bakındığında göz göze geldik ve elimi havaya kaldırdım, o da hemen yüzüne bir gülümseme takınıp bana doğru ilerledi.

yanıma ulaştığında kafamdaki meraklı soruları hemen soruverdim. "sen nasıl bu kadar hızlı geldin ya?" chan sesli bir nefes verirken "arabamla geldim." dedi sakince.

bir süre gözlerimi onun yüzünde gezdirdikten sonra kaşlarımı havaya kaldırdım. arabası da vardı demek.

yani bana kalırsa o kesinlikle kocam olmalıydı, sırf dayak yerim diye buraya gelmiş olması bile yeterliydi benim için.

"ee, neredeymiş seni çıkışa çağıran şu iddialı ergen arkadaş?" chan'a hayran gözlerle bakmaya devam ederken karşıdan sinirle gelen adamı görünce kaşlarımı kaldırdım yine. "burada işte."

chan alayla gülünce şaşkınca ona baktım. gerçekten, tam olarak sinirle bana yaklaşan çocuğa karşı alaycı bir sırıtış bırakmıştı.

chan kaslıydı, yani yapılıydı ve tabii ki o kızın sevgilisinden de büyüktü. bu yüzden karşımızdaki çocuğa gücü yeterdi.

tabii, çocuğun arkasında on beş kişi daha görünce işin rengi değişti, chan'ın mimikleri de.

"lan..." ağzımdan şaşkınlık nidası ile kaçırdığım argo kelime ile chan ile göz göze geldim, benim kadar şaşkındı. "arkana on beş kişi almışsın, pezevenk!"

çocuk ellerini cebine sokup sırıttı. "onu benim sevgilime bulaşmadan düşünseydin sen de, hem ne oldu, korktun mu?"

"sen korkmuşsun belli ki," chan sert bir sesle konuştu çocuğa bakarak. "tek gelemediğine göre."

çocuğun kaşları çatıldı ve bakışlarını chan'a çevirdi. "e seninki de tek gelmemiş ama."

ben aradaki gerilim sebebi ile gözlerimi bir chan'a, bir de çocuğa çeviriyordum. kesin dayak yiyecektik.

"onu sayma," chan'ın aniden söylediği şey ile şaşkınca ona baktım. bir de beni kavgaya karıştırmıyordu yani, öyle mi? "tek gelseydin ben ilgilenirdim seninle."

çocuk alayla sırıtıp başıyla işaret verince elimi chan'a uzattım. "chan, kaç. yer bunlar bizi çiğ çiğ!"

chan elimi kavrayınca ikimiz de deli gibi koşmaya başladık, ben adrenalin olsun diye bağırıyordum. şu an aldığım keyifi ve adrenalini başka hiçbir şeyden almamış bile olabilirdim.

arkamızda on beş adam bizi kovalarken deli gibi koşuyorduk.

"minho arabamla da kaçabilirdik!" chan koşarken bağırarak bunu söyleyince aklıma gelen şeyle duraksadım. "lan... ben onu unuttum!"

adamlar tekrar bize yaklaşınca chan koşmaya başladı. "tamam, geçti artık, koş minho koş!"

ikimiz de koşarken gördüğüm bir ara sokağa ikimizi çekip sessizce beklemeye başladık, adamlar gitmişti. rahat ve sesli bir nefes verdim başımı arkamdaki duvara yaslayıp.

sonra nefes nefese iken kıkırdamaya başladım, chan da nefes nefese bir gülüş bırakmıştı. hâlâ el ele tutuşuyorduk ve chan tam olarak önümde duruyordu, kısacası beni vücudu ile hapsetmişti buraya. klişe bir dizi sahnesi gibi.

ama hoşuma gidiyordu.

"keşke arabayı unutmasaydık." dedim yorgun bir sesle, ikimiz de gülmeye devam ediyorduk. "günlük antrenmanı yaptım sayende..."

"abartma!" ben ona alaycı bir şekilde karşı çıkarken sırıttı. "tek başıma daha hızlı koşardım zaten ben, gelmesen de olurdu." dedim, onunla uğraşmaya devam ettim.

chan hafifçe yüzünü eğip kolunu yasladı ve kaşlarını havaya kaldırdı, benim de yüzümdeki gülüş sönüp yerini şaşkınlık ifadesi almıştı. "hm, öyle mi?"

"öyle." dedim ama yanaklarım kızarmaya başlamıştı. "öyle olsun bakalım." deyip yavaşça geriye çekilmişti.

"şimdi bir kahve içsek olmaz mı?" dudaklarımı büzerek cevapladım onu, chan'ın bakışlarının oraya kaydığını fark etmiştim. "araban ne olacak?"

"hallederim ben onu, sen gel hadi." bu sefer de o elini uzatmıştı bana, elini kavradım ve sonra yanında hafif kızarmış yanaklarla yürüdüm.

-

kızzlar klişeler yine günü kurtarıyor 💪💪

nneyse ben bölümü çok tatlı ve komik buldum umarım siz de sevmişsinizdir

ve androidden ios a geçtiğim için watty e alışmaya çalışıyorum mazur görün beni androidden biraz farklı da😔😔

need some loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin